YUSUF KAPLAN - TÜRKLERLE KÜRTLERİN TARİH YAPICI ROLÜ: BİN YILLIK KARDEŞLİK RUHU VE MEDENİYET UFKU 28 NİSAN 2023 CUMA

YUSUF KAPLAN - TÜRKLERLE KÜRTLERİN TARİH YAPICI ROLÜ: BİN YILLIK KARDEŞLİK RUHU VE MEDENİYET UFKU 28 NİSAN 2023 CUMA

YUSUF KAPLAN - TÜRKLERLE KÜRTLERİN TARİH YAPICI ROLÜ: BİN YILLIK KARDEŞLİK RUHU VE MEDENİYET UFKU 28 NİSAN 2023 CUMA


Birinci medeniyet buhranı sırasında hem dışarıdan hem içeriden büyük bir saldırıyla karşı karşıya kaldı İslâm dünyası. Dışarıdan Haçlı ve Moğol sürüleri, Kaşgar’dan Buhara’ya, Semerkand’dan Bağdat’a kadar İslâm dünyasının merkez coğrafyasını cehenneme çevirdiler. 
İçeridense, Şia militanları, biz Haçlılarla ve Moğollarla kıran kırana ölüm kalım savaşı verirken bizimle savaşmaktan, önümüze takoz olmaktan çekinmediler.
BİRİNCİ MEDENİYET KRİZİNİN AŞILMASI: GAZÂLÎ VE EHL-İ SÜNNET OMURGANIN İNŞASI
Sonuçta, İslâm medeniyetinin bütün kurucu ve koruyucu şehirleri yıkıldı!
Buhara kaç kez yerle bir oldu!
Taşkent, Herat, Hive, Nişabur, Kaşgar kaç kez öldü öldü dirildi!

Buldozerlerle kökleri kazınan bu şehirler en son Timur ve oğlu Şahruh ile torunu Uluğbey tarafından silbaştan inşa edildi.

Timur, sahip kırandı; sahip-kıran yani hiç yenilmeyen, dünyaya hâkim olan dört büyük hükümdardan biri. 

İslâm dünyasını yeniden ayağa kaldıran en büyük atılımlardan birini o yapmış, bütün kökü kazınan İslâm şehirlerini o ve çocukları yeniden inşa etmişti.

Timurîlerden önce başlayan, Timur’un ve çocuklarının özgüvenlerini de inşa eden entelektüel hareket, büyük direniş, diriliş ve varoluş’un sağlam temellerini ekti: Gazâlî’nin kurucu tarihî rol üstlendiği, önce akîdenin, sonra bütün ilimlerin ve siyasetin büyük bir fikrî atılımı mümkün kılacak Ehl-i Sünnet omurga üzerinden çok yönlü medeniyet inşası yolculuğuydu bu.
 

Gazalî’nin Sünnî entelektüel ana omurganın inşası için başlattığı bu medeniyet tasavvuru yolculuğu hem güçlü entelektüel seviyeye sahip Şiî düşünceye ve dünyaya meydan okudu hem Sünnî omurganın bütün alanlara, hayatın kılcal damarlarına nüfûz etmesini sağlayacak temelleri attı.

Gazâlî ile başlayan bu medeniyet tasavvuru yolculuğu, Râzî ile felsefede, İmam Rabbânî ile tasavvufta, Gazâlî ana damarından beslenen İbn Haldun’un tarihte, tarih felsefesinde, siyaset ve medeniyet tarihinde yaptığı atılımla yepyeni alanlara ve ufuklara taşındı…
Böylelikle geliştirilen güçlü Sünnî akîde, derinlikli entelektüel birikim ve kuşatıcı siyasî atılım İslam dünyasının hem içerden ve dışarıdan yapılan bütün saldırıları püskürtmesini sağladı hem de sonraki bin yılı kurdu ve korudu. Selçuklu, Eyyûbîler ve Osmanlı, bu bin yılın kurulmasında ve korunmasında tarihî roller oynadılar. 

Özetle, birinci büyük medeniyet buhranı sırasında dışarıdan Haçlılar ve Moğollar, içeridense Şiîler tarafından yapılan saldırıları, akîde’de, fikir’de bebe siyasette derinlikli, köklü, kuşatıcı muazzam bir Sünnî omurga inşa ederek aştık.

 
TÜRKLER VE KÜRTLER: ÜMMET ŞUURU VE KARDEŞLİK RUHU

Bu atılımın gerçekleştirilmesini mümkün kılan ama atlanan en önemli hâdiselerden biri Türklerle Kürtlerin birbirlerine omuz vurmak yerine birbirlerine omuz vermeleri hâdisesiydi. 

Nedir bu?

Kardeşlik ruhudur. Bizim bütün zorluklara göğüs germemizi mümkün kılan; bu toprakları, Anadolu kıtasını Türklere de Kürtlere de vatan, İslâm’a ise yurt yapan sarsılmaz, muhkem kardeşlik ruhu.
Bu kardeşlik ruhu, bizim hem dışarıdan gelen saldırıları püskürtmemizi sağladı hem de medeniyet atılımı gerçekleştirmemizin temellerini attı: Kürtlerle Türkler birbirlerine omuz verince Haçlıların da, Moğolların da, bozguncu Şia’nın da oyunları yerle bir oldu.

İki, üç asırlık bir birliktelik, köklü bir kardeşlik ruhunun eserinden söz ediyoruz burada. Tarih yapan, tarihin akışını değiştiren bir birlikte yürüyüş ve kardeşlik ruhunun hem bizi yani medeniyetimizi bugünlere taşıyan, hem de bugünlere de ışık tutan muazzam tarihî eserinden. 

 
Türklerle Kürtlerden biri, Avrupa’da olduğu gibi, ırkî ve kavmî bir asabiye ile hareket etmiş olsalardı, Haçlı ve Moğol saldırıları da, Şia bozgunculuğu da püskürtülemeyebilir, yaşadığımız birinci büyük medeniyet krizi aşılamayabilir ve tarihten silinip gidebilirdik Türkler ve Kürtler olarak. En azından tarihin akışını değiştirecek bir atılım gerçekleştirecek büyük bir tarih yapamazdık.
Selçuklu, hem Ehl-i Sünnet Omurga’yı kuran, hem de dışarıdan ve içeriden gelen saldırıları püskürten tarihî adımlara öncülük etmişti. Gazâlî’nin öncülüğünde akidevî temelleri sağlamlaştırmış, fikrî atılımın ve siyasî bütünleşmenin temellerini atan büyük bir medeniyet atılımının yol haritasını çıkarmıştı.
Selçuklu hakanları ve Eyyûb sultanlarına bu uzun soluklu yol haritasını uygulamak düşmüştü. Günümüz açısından da dikkat çekilmesi gereken hayati noktalardan biri şuydu: Şia, entelektüel olarak İslâm medeniyetinin bütün kurucu şehirlerine yerleşmişti: Şam’dan Kahire’ye, Nişabur’dan Herat’a ve hatta Kuzey Afrika’ya, Tunus’a kadar İslâm’ın kaderine hükmedecek konuma ulaşmıştı. Şia›nın Haçlı ve Moğollarla işbirliği yaparak Sünnî dünyaya diz çöktürmesine ramak kalmasını Selçuklu ve Eyyûbî’lerdeki ümmet şuuru ve kardeşlik ruhu önlemiş, ölümcül darbeyi Kahire’den Tunus’a kadar Şia’yı kovalayan Salahaddin vurmuştu.
Batı sekülarizmi ve kapitalizminin geliştirdiği meydan okuma karşısında yaşadığımız ikinci büyük medeniyet krizini açabilmenin yolu da güçlü bir akîdevî, fikrî ve siyasî Ehl-i Sünnet omurga inşa etmekten, Kürtlerle Türklerin ümmet bilincinin yeşerttiği kardeşlik ruhu ile hareket ederek birbirlerine omuz vurmak yerine birbirlerine omuz vermelerinden, böylelikle emperyalistlerin oyunlarını bin yol sonra da püskürtecek bir basiretle hareket etmekten geçiyor. 

Vesselâm.