YUSUF KAPLAN - TÜRKİYE YÜZYILI, HAYALÎ BİR SÖYLEM Mİ, TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİRECEK UZUN SOLUKLU BİR YOLCULUK MU? 31 EKİ 2022

YUSUF KAPLAN - TÜRKİYE YÜZYILI, HAYALÎ BİR SÖYLEM Mİ, TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİRECEK UZUN SOLUKLU BİR YOLCULUK MU? 31 EKİ 2022

YUSUF KAPLAN - TÜRKİYE YÜZYILI, HAYALÎ BİR SÖYLEM Mİ, TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİRECEK UZUN SOLUKLU BİR YOLCULUK MU? 31 EKİ 2022


Türkiye Yüzyılı, hayalî bir söylem, hayalî bir proje gibi görünebilir, ilk bakışta. Böyle gözükmesi de şaşırtıcı olmaz.

Olmaz; çünkü Türkiye, henüz gerçek anlamda bağımsız değil. Değil; çünkü iki asırdır bu ülke bu ülkenin has çocuklarının elinden alındı: Ülkenin kaderine bu ülkenin çocukları çeki düzen vermiyor: Devşirmeler ve devşirmelerin devşirmeleri çeki düzen veriyor iki asırdır.

TÜRKİYE YÜZYILI HAYAL Mİ?

Dünyada bizim gibi ikinci bir ülke var mı, kuşkuluyum. Başına ne geldiğini bilmeyen bir entelijansiyası olan, daha da vahimi celladına âşık bir entelijansiyaya sahip ikinci bir ülke yok dünyada.

Daha başına ne gediğini bilmeyen bir ülkenin yüzyılı şekillendirmesi mümkün mü?

Eğitimde, kültürde, medyada tam bir metamorfoz geçiren, mankurtlaşma yaşayan, ruh köklerini kendi elleriyle dinamitleyen bir ülke, nasıl olup da yüzyılı belirleyecek ki?

İki asırlık Türk modernleşmesi, Türklerin İslâm’dan uzaklaştırılması projesidir: Türk modernleşmesi, Türkiye’nin medeniyet değiştirme projesine dönüştü. Cumhuriyet döneminde katı laikçilik söylemi, Türklerin, bu toplumun deri değiştirmesini, bütün medeniyet iddialarını terketmesini dayattı bu ülkenin çocuklarına!

Tam bin yıl tarih yapan, dünya tarihini yapan bir ülke, tarihten sürgün edildi, tarihte tatil yapmaya, başkalarının yaptığı tarihin önünde sürüklenme mahkûm edildi.

İki arada bir derede bocaladı.

Türkiye’ye iki asırdır köklerini kurutacak, bizi tarihten, dünyadan veya çağdan uzaklaştıracak, daha da vahimi bizi kendimizden uzaklaştıracak bir format atıldı Türkiye’ye.

TÜRKİYE’NİN EN PARLAK OKULLARI, LAİK MİSYONERLİK OKULLARI

Dışarıdan sömürgecilerin saldırılarını püskürten bu toplum, içimizdeki İrlanda’ların ülkeyi içeriden sömürgeleştirme girişimlerine yenik düştü: Gelinen noktada zihnen burayı çoktan terketmiş, fiilen burada yaşayan ama ilk fırsatta ülkeyi terketmek için can atan metamorfoz yemiş kuşaklar t/üretildi.

Eğitim yabancılaştırıcı. Kültür mankurtlaştırıcı. Sanat yozlaştırıcı. Bu ülkenin en parlak liseleri ve üniversiteleri Batılıların misyonerleri gibiler: Böyle giderse bu toplum en fazla bir asır içinde asimile olur ve Batılılar dün fiilen işgal edemedikleri bu ülkeyi zihnen ele geçirmiş olurlar.

MADALYONUN ÖTEKİ YÜZÜNDE DİRİLTİCİ BİR RUH VAR

Ama bu toplum teslim bayrağı çekmedi. Bütün bunlar, bizim ülke olarak bittiğimiz anlamına gelmiyor.

Aksine buraya kadar çizdiğim tablo, madalyonun görünen yüzü.

Madalyonun görünmeyen yüzü ise çok sarsıcı: Bu toplumun kimyası bozulamadı. Kültürel genleri hâlâ diri. O yüzden toplum, bu ülkenin çocukları, mankurtlaşmaya direniyor. Bu mankurtlaşmayı püskürtecek büyük atılımlar üzerinde kafa patlatıyor.

Abdülaziz direndi ama bilekleri kesilerek katledildi.

Abdülhamid direndi ama bu ülkenin en büyük düşmanları tarafından tahttan indirildi.

Menderes direndi ama laiklik adına yapılan darbe ile idama mahkûm edildi.

Özal direndi ama öldürüldü.

Erbakan direndi ama yaşarken ademe mahkûm edildi.

Muhsin Yazıcıoğlu direndi ama gözümüzün içine baka baka katledildi.

Erdoğan, diktatör ilan edilmeye çalışılıyor. Erdoğan’dan bir Saddam çıkmayacağını dünya âlem biliyor.

Türkiye’nin entelektüel yokoluşuna üstad Necip Fazıl direndi ve ilk defa güçlü bir entelektüel kuşak yetişirdi. Sezai Karakoç, Nurettin Topçu, Cemil Meriç ve İsmet Özel de keza bu ülkenin önünün açacak yılmaz öncü kuşaklar yetiştirdiler.

KÖKLÜ BİR ZİHNİYET DEVRİMİ OLMADAN ASLÂ!

Türkiye’nin kapsamlı, kuşatıcı bir zihniyet devrimine ihtiyacı var. Birinci sınıf bir ilmiye, kalemiye ve seyfiye yetiştirmemiz şart. Düşüncede, kültürde, sanatta, eğitimde devrim yapacak büyük dehalar ve adamlar yetiştiremezsek, yok olmaktan kurtulamayız.

Sadece siyasetle zihniyet devrimi yapılmaz, yapılamaz. Siyasetin ontolojisi buna müsaade etmez. Siyaset, kurucu bir kaynak değil, koruyucu bir barınaktır -en fazla.

Fikriyat olmadan külliyat, külliyat olmadan da medeniyet inşa edilemez.

Türkiye, asırlık projeler geliştirdiği zaman geleceğe yürüyebilir hatta koşabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Yüzyılı olarak adlandırdığı 2023 seçim stratejisini açıkladı. Türkiye Yüzyılı, sadece stratejisinden ibaret değil, olmamalı da. Türkiye’nin dünyanın geleceğinde yeniden kilit rol oynayabileceğini gösteren, uzun soluklu, uzun vadeli, asırlık bir yol haritası olmalı.

GENETİK KÜLTÜREL KODLARIMIZ DİPDİRİ HÂLÂ

Türkiye’nin yaşadığı iki asırlık modernleşme tecrübesi, bize çok pahalıya malolsa da çok öğretici oldu bizim için: Gelinen noktada, ruh kökleri kurutulmuş, tarih bilinci linç edilmiş, genç kuşakları celladına aşık edilmiş yok oluşa doğru sürüklenen bir ülke var karşımızda. Böyle bir ülke nasıl olup da yüzyılı şekillendirecek?

Modernleşme tecrübesi, bizim neyi yitirdiğimizi hatırlamamızı sağlayacak bir farkındalık, bir yitik cennet bilinci de kazandırdı bize.

Madalyonun bu görünmeyen ama zihin açıcı boyutu üzerinde kafa yormak zorundayız. Bu toplumun mayası sağlam. Genetik kültürel kodları dipdiri hâlâ. Teslim bayrağı çekmiş değil.

Eğer bu toplum önümüzdeki yarım asırda, hatta çeyrek asırda, inanmış ve adanmış insanlardan oluşan, kendi medeniyet dünyasına derinlemesine vâkıf, dünyayı da iyi tanıyan her alanda çığır açıcı öncü kuşaklar yetiştirebilirsin, yüzyılı biz belirleriz yine.

Eğitim, düşünce, kültür ve sanat alanları, bizim medeniyet dinamiklerimiz doğrultusunda yeniden inşa edilme sürecine girerse, Türkiye Yüzyılı’nın gerçeğe dönüşmesi, ete kemiğe bürünmesi kaçınılmaz olur.

Türkiye Yüzyılı, hayalî bir söylem mi, tarihin akışını değiştirecek uzun soluklu bir yolculuk mu?

Bu sorunun cevabını tarihe bakınca çok rahat verebiliriz: Bin yıl dünya tarihini biz yaptık. Dün olan, yarın olacak olanın hem teminatı hem de çarpıcı bir örneğidir.

Eğitimde, kültürde, sanatta, bilimde, düşüncede yeni Gazalî’leri, Razî’leri, İbn Arabîleri, Konevî’leri, ibn Haldun’ları, Sinan’ları ve Itrî’leri yetiştirebilecek tohumları ekebilirsek, hiç iktidar olmasak bile her zaman iktidarız demektir bu.

Vesselâm.