YUSUF KAPLAN - TARİH YAPMAK YA DA NEFES OLMAK

YUSUF KAPLAN - TARİH YAPMAK YA DA NEFES OLMAK

YUSUF KAPLAN - TARİH YAPMAK YA DA NEFES OLMAK


Müslümanlar, iki asırdır tarih yapmıyor, tarihte tatil yapıyor. İki asırdır tarihi yalnızca Batılılar yapıyor.

Bin yıl tarihi önüne katıp sürükleyen bir ümmetin, başkalarının yaptığı tarihin önünde çöp gibi sürüklenmesi her şeyin bittiği anlamına gelir mi?

Direnç noktaları zayıf ya da kırılan medeniyetler için kesinlikle evet.

Çin de, Hint de kapitalizme direnemedi; aksine teslim bayrağı çekti: Çin’in ve Hint’in ölüm fermanını kendi elleriyle imzalamaları anlamına geliyor bu: İntiharları.

SAHİP OLDUĞU ŞEY İNSANA SAHİP OLUR

Modernite köklerini kurutuyor toplumların, ruhlarını yok ediyor.

Kapitalizm, ruhsuz bir nesneye dönüştürüyor, insanı da, içinde yaşadığı toplumları da. Fırtınalı denizin ortasında çöp gibi sürüklenen bir nesneye…

Modern insanın nefes vermesini, nefes üflemesini hatta nefes olmasını geçtik, nefes aldığından bile söz edilemez. Modern insan, sesini çok yükseltti.

Anlamak yerine, yıktı.

Anlamadan yıktı her şeyi.

Anlama kaygısı yoktu.

Kaygısı yoktu.

Kaygısızdı modern insan.

Ruhsuzdu.

Güdüleri vardı yalnızca: Hâkim olma, dünyaya nizam verme güdüsü: Hâkim olma güdüsü modern insanı güttü.

Güdülerine yenik düştü modern insan.

Hâkim olduğu her şey, insanı mahkûm etti. Sahip olduğu her şey, sahip oldu insana sonunda.

Modern insan gütmek için savaştı.

Postmodern insan güdülmek için can atıyor.

Modern insan geçmişin izini sildi.

Postmodern insan zamanı yok etti, zaman duygusunu tek bir zamana, genişletilmiş bir geniş zamana kilitledi: Geçmiş zaman duygusu da, gelecek zaman duygusu da buharlaştı.

“Ân’ı yaşa” mottosu, temel varoluş felsefesi oldu postmodern insanın!

Ân’a, bura’ya ve şimdi›ye hapsoldu postmodern insan.

FERT VE BİREY

Ferd ile birey aynı şeyler değildir. Hatta yer yer zıt anlamlara sahip iki farklı kavramdır.

Fert, Allahu Teâlâ’nın Esma-ül-Hüsna’sındandır. Ve Rahmet elçisinin vasıflarındandır. Ferdiyetbiricikliktir, nev-i şahsına münhasır’lıktır.

İslâm, Allah’ın ruhundan üflediği ve emaneti üstelenen bir varlık olduğunu düşündüğü için her insanı biricik olarak görür. Mü’min veya değil her insan, potansiyel olarak biririciktir. İnsan bilkuvve, biriciktir; Müslüman bilfiil biricik insandır. Biricikliği, insanın nefsini, nefsinin ayartılarını, abartılarını aşmasını, başka ben’lere / öz’lere ulaşmasını sağlar.

Modernlerin bireyi, nefsinin, nefs-i emmaresinin (kötülüğü emreden güdülerinin) kölesi oldu.

Seküler / modern birey, nefsinin kölesidir.

Müslüman fert, nefsini kölesi yapar.

Bu kadar.

Bunu anladığınız zaman hayat da, tarih de başka türlü akar…

Nefsinin kölesi olmayan insanlar nefes alırlar, başkalarına nefes verirler ve nefes olurlar.

Postmodern toplum, anlamın anlamsızlaştığı, değerin değersizleştiği, insanın dünyasızlaştığı, dünyanın insansızlaştığı kaotik bir yer’e sürükledi insanı da, insanlığı da.

Cinsiyetin bile yok edilebildiği bir dünya, insan türünün geleceğinin tehlikede olduğu bir dünyadır. İnsanın olmadığı yerde hayat biter. İnsandır ki, sadece o, hayata ruh üfler.

İnsana ne olduğunu hatırlatan kişinin adıdır mü’min. Sadece Allah’a iman eden / güvenen değil, Allah’ın kendisine güvendiğini iliklerine kadar hisseden, duyan, bilen kişi.

ANADOLU RUHU FOKUR FOKUR KAYNIYOR…

MTO’yu (Medeniyet Tasavvuru Okulu’nu) kökleştirmek için Anadolu’yu karış karış dolaşmaya devam ediyorum.

İlgi, beklenti muhteşem Anadolu’da.

Bir kaç hafta içinde Van’dan Urfa’ya, Eskişehir’den Sakarya’ya oradan Zonguldak’a kadar pek çok şehre uğradım.

Her seferinde gördüğüm manzara netleşiyor: MTO’yla nefes almayan başlayan insanımızın zamanla, nefes vermeye ve hatta nefes olmaya başladıklarını gözlemliyorum.

Bu muhteşem bir atılım. Ruh atılımı bu. Bizi tutup kaldıracak bir ruh kıvılcımının çakıldığının işareti.

Düşünsenize Van’daki programlarınıza ülkemizin dört bir tarafından kardeşlerimiz koşup gelmişler. Ta Samsun’dan Muharrem Kartancı kardeşim gelmiş Erzurum üzerinden otobüsle. Bu nasıl bir aşktır ki, insanları yollara döküyor…

Bingöl’den gelen Seyfullah Yiğit kardeşim de aynı şekilde.

Şanlıurfa’dan İsrafil Bahar ve Dr. Aziz Bulut kardeşlerim koşup gelmişler arabalarını da yanlarına alarak, beni Urfa’ya götürmek üzere!

Hakkari’den, Bitlis’ten, Erzurum’dan gelmişler kardeşlerimiz Van’daki programlarımız için.

Mardin’den İstanbul’a oradan benimle Van’a gelen Şehmus Yılmaz kardeşimi saymak bile gerekmiyor! Çok büyük bir aşk ve tutku bu!

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Hamdullah Şevli hocaya ve Bilhikem yöneticileri Yunus Kaplan ve diğer kardeşlerime güzel evsahiplikleri için, Yasemin Yilmaz ve Umut Sofuoğlu kardeşlerime de samimi organizasyon için yürekten teşekkür ederim.

Urfa’da güzel, ruh dolu bir MTO talebe buluşması yaptık.

Sakarya’da güzel bir iftar ve muhteşem bir MTO talebe buluşması gerçekleştirdik. Serdivan Belediye Başkanımız Yusuf Alemdar Bey’e ve Hamit Balcı kardeşime kalbî teşekkürler.

Büyük sürprizi Zonguldak yaptı bize. Tam beş program yaptım Zonguldak’ta! Biri hâriç hepsinde de ayakta konuştum.

Zonguldak inanılmaz moral oldu. Tıpkı Eskişehir gibi. Eskişehir’de de çok güzel bir talebe buluşması yaptık, Eskişehir’in öldürülmeye çalışılan toprağına diriltici bir ruh üfledik hamdolsun. Sadık Tanrıkulu Hocam, Hasan Karabulut, Fatma Çilingir ve diğer hanım kardeşlerimiz ile OSEM Erkam Yayınları ortaya çıkan kanatlandırıcı manzaranın mimarları oldular.

Zonguldak, Zonguldak olalı böylesine ruh dolu bir programa tanıklık etti mi bilmiyorum ama Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde muhteşem bir atmosfer vardı. Devâsâ salon tıka basa dolmuştu. Üç saate yakın konuştum, kimse yerinden kımıldamadan, salonu terketmeden pürdikkat dinledi konferansı. Filiz Ertuğrul, Ayşe Erdoğdu, İHH Zonguldak Temsilcisi İlyas Yazıcı ile Kocaeli’mizin yönetim ekibinden Nazan Arı kardeşimiz başta olmak üzere parlak hanımlar ekibi oradaydı.

Zonguldak, denize ve şehre nâzır muhteşem Uzun Hasan Camisi ile bambaşka bir hüviyete bürünmüş, çok güzel bir karakter kazanmış.

Zonguldak’tan bir ruh üfledik. Zonguldak umutlarımızın yeşermesine imkân tanıdı, hayallerimizin gerçek olduğunu ispatladı.

Tarihi nefes alanlar değil nefes olanlar ve insanlığa nefes üfleyenler yapar.

Bizim, bu ülkenin çocuklarının nefes olma ve nefes üfleme yolculuğumuzda kilometre taşı olarak geçecek bu son iki ayda yaptığımız çalışmalar ve yolculuklar.

Kocaeli’de yaptığımız “kampların kampı” olarak adlandırdığımız İstişare kampımızın, leziz, benzersiz kardeşlik ortamı bizim nasıl nefes olabileceğimizi gösteren bir hâdise olarak geçti MTO tarihine.