YUSUF KAPLAN - SECCADEYİ TANI/YA/MAYANI MİLLET DE TANIMAZ!

YUSUF KAPLAN - SECCADEYİ TANI/YA/MAYANI MİLLET DE TANIMAZ!

YUSUF KAPLAN - SECCADEYİ TANI/YA/MAYANI MİLLET DE TANIMAZ!


“Seccadesi”, bir “istikameti” var mı’ydı ya da ne kadar var’dı Türk siyasetinin, tartışılabilir bu. Son yaşanan Kılıçdaroğlu hâdisesiyle “seccadesine” kavuştu mu bilinmez ama bir “seccade hâdisesi”ne kavuştu sonunda Türk siyaseti! 

Yüz karası bir durum gerçekten! Neresinden bakarsanız bakın tam anlamıyla yüzkarası bir fâciâ-yı siyaset! 

SECCADE SKANDALI!
İnanılmaz bir skandal bu! Sadece seccade hâdisesi değil, hem seccadenin, hem de seccade hâdisesinin tartışılma biçimi de, vulger bir magazin malzemesine dönüştürülerek tartışılması da tam bir skandal! 
Çünkü bu toplumun inançlarının, değerlerinin, anlam ve sembol haritalarının en temel direklerinden biri olan namaz kılmak için kullanılan seccade’nin basmakalıp, sığ, sıradanlaştırıcı ve aşağılayıcı bir dille tartışılması, İslâm medeniyetinin en büyük kurucu ve koruyucu aktörlerinden biri olan bizim toplumumuzda, elbette ki, büyük bir skandaldır.

Dolayısıyla ilk söylenecek şey, seccade meselesi çok yanlış tartışıldı, tartışılıyor…

Eğer sayın Kılıçdaroğlu, birkaç kez fotoğraf çektirdiği için birkaç kez ayaklarıyla çiğnediği şeyin seccade olduğunu biliyor da, bile bile bunu yapmışsa, bu zaten aslâ affedilecek bir şey değildir; bu düpedüz, milletin canından aziz bildiği, bu toprakları yurt yapabilmek, vatan yapabilmek için gözünü kırpmadan bin küsûr yıldır canını verdiği yüce inançlarını, değerlerini hiçe saymak, anlam dünyasını ve anlam haritalarını yırtmak, parçalamak demektir! 
Bu da ülkeyi yönetmeye aday, ülkenin cumhurbaşkanı olmak için yarışan bir siyasetçi için intihar demektir! Ki, böyle bir şeye, sayın Kılıçdaroğlu’nun bunu bilinçli olarak yaptığına ihtimal  vermek bile istemiyorum. Bunu, bir ihtimal olarak bile düşünmek istemiyorum ve geçiyorum.
ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK!

O yüzden bu meseleyi sadece Kılıçdaroğlu’nun kendi açıklamalarından yola çıkarak okumak ve değerlendirmek istiyorum.

Kılıçdaroğlu’na muhalif çevrelerin ne dediklerini bir tarafa bırakarak, sadece Sayın Kılıçdaroğlu’nun kendi yaptığı açıklamaya ve bu çerçevede söylenenlere, yazılıp-çizilenlere bakarak konuştuğumuzda bile büyük bir skandalla karşı karşıya olduğumuzu görebiliriz kolaylıkla ve de ürpererek… 

Kılıçdaroğlu, ayaklarıyla çiğnediği şeyin seccade olduğunu “bilmiyor”muş da, “bilse yapmaz”mış da, “çok üzgün”müş de, özür dilemiş de, falan da filan da! Bu gerekçeler, ne kadar samimiyetsiz olunduğunu göstermeye yetmiyor mu?

Özür dilerim ama özrü kabahatinden büyük sayın Kılıçdaroğlu’nun. Ayakkabılarıyla çiğnediği şeyin seccade olduğunu ve seccadenin bu toplum için ne anlam ifade ettiğini gerçekten bilmiyor mu Sayın Kılıçdaroğlu? Eğer öyleyse asıl skandal budur! 
SECCADEYİ TANIMAYANI MİLLET DE TANIMAZ!

Bir ülkenin anamuhalefet partisinin başındaki kişinin, o ülkenin kültürünün temel yapıtaşlarından biri olan namaz kılma eyleminin gerçekleştirildiği seccadeyi, anlamını, anlam dünyasını bilememesi, tanıyamaması diye bir şey sözkonusu bile olamaz. 

Olursa, hakikaten büyük bir faciadır, skandaldır bu: Bir ülkenin cumhurbaşkanı olmaya aday anamuhalefet partisinin başındaki zât-ı muhteremin o ülkeye, o ülkenin en temel, en yaygın, en köksalmış, en kanıksanmış, herkes tarafından en iyi bilinen değerlerine, inançlarına bu kadar Fransızlaşması kesinlikle büyük bir skandaldır. Asıl skandal budur!
Kültürlerini, duyarlıklarını, hassasiyetlerini, hayatlarını, önceliklerini, kısacası kendilerini tanımadığı kişilerden gidip de nasıl oy isteyecek ki bu zât-ı muhterem? “Ben sizi tanımıyorum, değerlerinizi, duyarlıklarınızı, önceliklerinizi, dolayısıyla sorunlarınızı bilmiyorum ama sizden bana sizi yönetmem için yetki vermenizi, oy vermenizi istiyorum,” diyebilir mi bir ülkenin anamuhalefet partisi genel başkanı ülkesinin halkına bu hâliyle? Ne kadar absürt bir durum bu, değil mi?
“SECCADE” DİYEREK BASIP GEÇME, TANI!
Seccade meselesi, küçümsenecek veya geçiştirilecek bir mesele değil. Magazin meselesi yapılmaya çok müsait. Magazin meselesi yapıldıkça da ne olup bittiği aslâ anlaşılamayacak.

Ama gelin görün ki, konu, magazin meselesi yapılarak tartışılıyor, o yüzden de hem hiçbir şey anlaşılmıyor hem de siyaseti “pornografik”, ayartıcı bir malzemeye indirgiyor: Asıl meselenin üstü örtülüyor, meselenin gerçek yüzü ve boyutları anlaşılmıyor.

Seccade meselesinin konuşulma, tartışılma biçimi bile Türkiye’deki entelektüel sefaleti gözler önüne sermeye yetiyor.
Oysa seccade hâdisesi, basit bir hâdise değil. Olayın kendisi elbette basit ama anlamı çok büyük. CHP zihniyetini, millete, milletin değerlerine nasıl baktığını, milletin değerlerinden nasıl kopuk olduğunu göstermesi bakımından üzerinde hakettiği şekilde durulması gereken hiç de önemsiz olmayan bir hâdise: CHP’nin kollektif bilinçaltını ele veren, dışavuran, deşifre eden küçümsenmemesi gereken bir hâdise. 
Mesele, salt seccade değil. Mesele, seccadenin temsil ettiği anlam, anlam dünyası ve bu anlam dünyasının bu toplumun hayatındaki vazgeçilemez, hafife alınamaz ontolojik yeri ve bu anlam dünyasının ve ontolojik yerin toplumun varlık sebebi olduğu yakıcı gerçeği.

Burada mısınız sayın Kılıçdaroğlu? Burada, bu topraklarda yaşadığınızdan emin misiniz? Bu toprakları tanıyor musunuz? Bu toprakların nasıl vatan yapıldığını biliyorsunuzdur siz, değil mi? O seccadelerle, o seccadelere baş koyan insanların o seccadelerin temsil ettiği inançlar ve değerler uğrunda canlar verilerek, o seccadeler şehit kanlarıyla sulandı; bu topraklardan önce o seccadeler, sayın Kılıçdaroğlu! Bu ülke böyle vatan yapıldı.

Siz bir kaç defa o seccadeyi çiğneyerek fotoğraf çektirdiniz. Sizin dışınızda aynı mekânda İsmâil Müftüoğlu ve bir grup insan da orada, o mekanda fotoğraf çektirdiler ama onlar seccadeleri kaldırmış, öyle fotoğraf çektirmişler. Hadi siz farketmediniz, etrafınızdaki hiç kimse seccadeyi çiğneyerek fotoğraf çektirdiğinizi nasıl farketmediler ki? 

İyi de, seccadeyi tanımayanı millet niçin tanısın, baş yapsın, cumhurun başı yapsın ki?