Ramazan, arınma ve toparlanma iklimi, yenilenerek doğrulma ve yeniden doğma mevsimi…
Bu sütunda daha önce yayımlanan bayram yazımı, gözden geçirerek bir kez daha paylaşıyorum.
İnsanın varoluş amacı, zafer değildir. Amaç, zafer olduğunda, sonuç hezimet olacaktır. Ontolojik olarak kaçınılmazdır bu.
Başka zamanlarda hayatın akışına kapılır, oraya buraya sürüklenir ve kendini unutur insan: Hakikati unutur: Yaratıcı’yı unutur…
Ramazan’da durur: İçine yönelir ve durulur: Kendini bulur…
Yapıp ettiklerini, her şeyi muhasebeye koyulur…
İtikaf, işte bu yüzden emrolunmuştur…
Ancak o zaman insan, nefsinin insanı kendinden, kendi hakikatinden ve bizatihî hakikatin kendisinden, kendi fıtratından ve özünden uzaklaştıran tuzaklarından kurtulur…
“Yalnızlaşarak” ümmîleştikçe, kendini bulur insan: “Yalnızlaşarak” ümmîleştikçe, kirlerinden arınır, nefsinden uzaklaşır; kendine, kendi hakikatine ve hakikatin hakikatine yaklaşır…
İbadet, kurucu bir eylem değil, kurtarıcı bir eyleyiş’tir.
İnşa’da mücadele vardır; ibadet’te mücahede.
İnşa çabasının gerisinde zafer hırsı yatar: Merkezde, ben / ego vardır: İnsanın eşyayı, dünyayı, hatta insanları, başkalarını yenme, tahakkümü altına alma patolojisi hükmünü icra eder alttan altta...
O yüzden inşa çabası, insanın samimiyetini yok eder.
O yüzden yaşanabilir bir dünya inşa edemez inşa çabasıyla çabalayıp duran beşer. Şaşar. Ve imha eder her şeyi, sonuçta…
Oysa ibadet’in kaygısı, sürekli sefer hâlinde olmaktır; sefer’de, ben / ego, merkezde değildir.
O yüzden benini, nefsini yenebilen; çıkarlarını düşünmeyen; başkalarını, başkalarının iyiliğini, hayrını, güzelliğini düşünen insanların işidir sefer.
İnsan, tam yaratılmamıştır, ham yaratılmıştır.
O yüzden insanın hamlıktan kurtulması, tamamlanma, tam olma, kemal yolculuğuna çıkması amaçlanmıştır.
Bunun yolu ümmîleşmek’tir: Arınmak. Temizlenmek. Kendine gelmek.
İnsan ümmileştikçe ümmetleşir, ümmîleştikçe yaşanabilir bir dünyanın için/d/e doğrulur, her dem taze, her dem yenilenerek doğar, yenilenerek yola koyulur…
Bakınız: Sekülerizm ve kapitalizm üzerinden pagan Batı uygarlığının dünyayı eşiğine sürüklediği ontolojik felâket.
Aynı şekilde, Ramazan, ümmîleşme seyrüseferidir; bayram, ümmetleşme zaferi.
O yüzden bayramda her zaman hem hüzün ve keder hem de neşe ve sevinç birlikte yaşanır.
Bir yanda, Ramazanın/ Ümmîleşme seyrüseferinin / arınma, toparlanma ve yenilenerek doğrulma yolculuğunun bitebileceği hüznü vardır.
Ama öte yanda da, böylesine diriltici bir yolculuk yapıldığı için bunun verdiği sevinç ve neşenin bütün insanlarla ve varlıklarla, herkesle ve her şeyle doyasıya yaşanması sözkonusudur.
Bir aylık ümmîleşme yolculuğundan sonra meyvelerini topladığımız ümmetleşme bayramınız mübarek olsun; bayram birlik, dirlik ve kardeşlik ruhuyla hem ülke olarak hem mazlum ümmet coğrafyası olarak yeniden doğuşumuza ve yenilenerek doğruluşumuza vesile olsun, diyorum, bütün okuyucularımın bayramlarını en kalbî duygularımla tebrik ediyorum. Vesselâm.