YUSUF KAPLAN - “MÜLTECİ” SORUNU BÜYÜMEDEN VE ÜMMET BİLİNCİNİ ZEDELEMEDEN ÇÖZÜLMELİ - 05/07/2024 Cuma

YUSUF KAPLAN - “MÜLTECİ” SORUNU BÜYÜMEDEN VE ÜMMET BİLİNCİNİ ZEDELEMEDEN ÇÖZÜLMELİ - 05/07/2024 Cuma

YUSUF KAPLAN - “MÜLTECİ” SORUNU BÜYÜMEDEN VE ÜMMET BİLİNCİNİ ZEDELEMEDEN ÇÖZÜLMELİ - 05/07/2024 Cuma


Bu hafta başında, hiç beklenmedik bir şehrimizde, hiç beklenmedik bir hâdise yaşadık: Orta Anadolu’nın kalbi, Türkiye’nin en büyük ticaret merkezlerinden biri, Kayseri, daha önceden pek yaşamadığı, yaşaması hayal bile edilemeyecek, kendisine fazlasıyla yabancı bir hâdiseyle sarsıldı: Ülkeyi kaosa sürükleme potansiyeline sahip büyük bir provokasyona sahne oldu.

Kayseri’de patlak veren ürpertici bir tecavüz hâdisesinin sosyal medyada servis edilmesinden sonra..

Türkiye’nin nereye doğru sürüklendiğini henüz tam olarak idrak edemediğimiz büyük bir sosyo-kültürel felâketin, “sığınmacılar” veya “göçmen” sorununun ilerde kazanabileceği boyutlara ilişkin ürpertici bir örneğine tanık olduk böylelikle.

 

GÖKMEN ÇİÇEK: KAYSERİ’NİN GÜLÜ
Bir Suriyelinin küçük bir Suriyeli çocuğa tecavüz ettiğine dâir görüntüler yayıldı etrafa bir anda. Bu görüntüler, haklı olarak, infial uyandırdı bütün Türkiye çapında.

İnsanlar kamyonlara dolduruldular ve olay mahalline bırakıldılar! Olay mahalline bırakılanlar da dâhil provokasyona karışanlar bir anda Türkiye’nin en sakin, en huzurlu ve güvenli şehirlerinden birini cehenneme çevirmeyi başardılar!

İnsanlar sokaklara çıkamadılar birkaç gün. Çok büyük bir gerilim hâkim oldu şehre. Ancak Kayseri Valimiz Gökmen Çiçek’in özel gayretleri ve zekice geliştirdiği ve uyguladığı stratejilerle olayın büyümesi önlendi.


Kayseri Valimizin halkı sükûnete davet eden konuşması, kısa zamanda yankısını buldu ve insanların Kayseri’yi bir süre daha cehenneme çevirmelerinin önü tıkanmış oldu.

Kayseri Valimiz, Kayseri’de sevilen bir vali. Entelektüel ilgileri gelişkin biri ayrıca.

Kendisiyle geçen yıl depremden hemen sonra görev yaptığı Kahramanmaraş’ta, Elbistan’da etraflıca görüşmüştük. Elbistan’a gece vaktinde vardığımızda, bizi kaldıkları bir okulda güzel bir mekâna yerleştirmişlerdi.

Ertesi gün, Elbistan’ı, özellikle Alevi bölgelerini ve kurumlarını dolaştık Aksaray Valimiz Hamza Aydoğdu ile birlikte.

Hamza Aydoğdu da, Gökmen Çiçek de Elbistan’da efsane olmuşlardı. CNN International, BBC, DW gibi ortalığı karıştırmak için cirit atan şer şirret medya şebekelerine avuçlarının içini yalatacak kadar Elbistan’a güzel hizmet etmişler, tam bir kardeşlik ortamı tesis etmişlerdi. Kayseri Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç da Elbistan’ın toparlanması ve depremi suhûletle atlatmasında güzel işlere imza atmıştı. Gökmen Çiçek Valimle ve Hamza Aydoğdu Valimle çok güzel bir yayın yapmıştık instagramdan gün içinde.


Özellikle Gökmen Çiçek Valimizin Kayseri’deki çok büyük bir felâkete dönüşecek provokasyonu sühuletle nasıl halletmeyi başarabildiğini görebilmemize kaktı sunabileceği düşüncesiyle deprem sırasında Elbistan’daki başarılı çalışmalarını hatırlatma gereği duydum.

Doğrusunu söylemek gerekirse bu toplum, İslâmî duyarlıkları ve kimliği güçlü olduğu için, provokasyonlara prim vermiyor. Kayseri’deki olayın saman alevi gibi âniden parlayıp birdenbire sönüvernesi bunun göstergesi.

Ancak Kayseri’deki hadise, başka bir şeyin daha göstergesi: Türkiye’nin patlamaya hazır bir bomba gibi sürati büyüyen çok karmaşık ve büyük bir mülteci sorununa sahip olduğunu gözümüze sokması.

 

BU TOPLUM RUHSUZ BİR TOPLUM DEĞİL!
Mülteci mi, sığınmacı mı, geçici koruma kişisi mi, göçmen mi, misafir mi? Adı yok Türkiye’deki Suriyelilerin. Adları yok, vatanları yok, gelecek umutları yok.

Sorunun tarifini yapmış değiliz. Hukukî olarak resmen yapılan bir tarif var: “Geçici koruma statüsü verilen kişiler”. Suriye’deki zalim Esed rejiminden kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyeliler böyle tarif edilmiş.

Adına ne dersek diyelim, bu sığınmacı sorunu kartopu gibi büyüyor gün geçtikçe. Beni en çok korkutan şey, bizim toplumumuzda ve tarihimizde hiç olmayan bir sosyal sınıfın zuhûr etmesi tehlikesi: Türkiye’de de bir Paris gettosunun, bir New York Harlem’inin oluşuyor olması tehlikesi bu.


Biz farklı dinlere, kültürlere ve etnisitelere mensup toplumların adalet, merhamet ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde barış içinde nasıl bir arada yaşayabileceğinin en mükemmel örneklerini geliştirmiş bir medeniyetin çocukları olarak ülkemizde Paris, Londra, New York banliyölerindeki ürpertici, insanlık dışı, şiddetin ve nefretin tavan yaptığı yerleşim bölgeleri icat edemeyiz.

Biz bu kadar ruhsuz değiliz.


GAZZE DİRENİŞİ 15 TEMMUZ’UN İKİZ KARDEŞİ
Dünyaya söyleyeceğimiz söz şudur: Farklı inançlara, kültürlere mensup toplulukları ötekileştirmeden, şeytanlaştırmadan barış içinde bir arada yaşayabilecek yegâne toplum bizim toplumumuzdur. Bunu bütün dünya bilmeli.


Gazze’de ortaya konan destansı direniş, 15 Temmuz’da ortaya konan destansı direnişin ikiz kardeşidir.

Gazze’de insanın haysiyetini sadece Müslümanların koruyabileceği ispat edildi bütün dünyaya. 15 Temmuz’da halkın iradesine darbe vurmaya çalışanlara gereken cevabın nasıl verilebileceği de ispat edildi bütün insanlığa.

Bu toplum, Müslüman bir toplum. Ortada çözülemeyen ve başından itibaren yanlış yönetilen, stratejik akıldan ve derinlikten yoksun bir şekilde yönetilen bir sığınmacı sorunu var. Bu sığınmacıların belli birkaç yerde toplanmak yerine bütün şehirlere ve ilçelere yerleştirilmeleri, stratejik akıldan yoksunluğa işarettir.

 

UZUN SOLUKLU STRATEJİK AKIL ŞART!
Çünkü bu toplum Müslüman ama sahabe toplumu değil. İslâmî duyarlıkları çok büyük yara almış bir Müslümanlık bu. Az da olsa var olan ümmet bilinci de çok büyük yara aldı uygulanan yanlış stratejilerden ötürü.

Türkiye’nin güneyinde Suriye’de büyük bir askerî operasyona hazırlandığımız ve Suriye yönetimi ile ilişkileri rayına oturtacak resmî görüşmeleri başlatacağımız bir sırada Türkiye’de Arap düşmanlığının, Suriye’de ve bütün Arap dünyasında ise Türk düşmanlığının fitilinin ateşlenmesi çok tehlikeli sonuçları olacak büyük bir provokasyondur. Türkiye’nin Suriye ile anlaşması, Amerikalıların bölgeden defedilmesinin ve kurulmak istenen PKK devletinin defterinin dürülmesinin habercisi olacak’tı.

Devlet, Kayseri’de yaşanan provokasyonu ön-uyarı olarak düşünmeli ve sığınmacı sorununu kısa, orta ve uzun vadede basiretli bir şekilde, kardeşliğimizi zedelemeyecek bir biçimde çözmenin yollarını bulmalı. Daha fazla gecikmeden ve geciktirmeden. Eğer bu sorunun üzerine gitmezsek, sorun bir anda dağ gibi büyüyecek ve üzerimize devrilecek, biz de altında kalacağız ülke olarak -Allah muhafaza.

 

https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusuf-kaplan/multeci-sorunu-buyumeden-ve-ummet-bilincini-zedelemeden-cozulmeli-4631199