Tarihte ilk defa insan bütün insanlığın ve varlığın mezarını kazacak kadar azmanlaştı, tanrılaşmaya kalkıştı, bütün insanlığı ve yerküreyi geri dönüşü imkansız büyük bir ontolojik felaketin, çıkmaz sokağın eşiğine fırlattı.
Tarihte ilk defa sadece Batı uygarlığı bir düğmeye basarak bütün insanlığı yok edecek, yerküreyi küle çevirecek minyatür silahlar üretti; cismi küçük, cürmü büyük ölümcül silahlar. İnsanı ve dünyayı toza çevirecek ayartıcı, estetik ölüm makinaları!
İNSANLIĞA VE VARLIĞA SALDIRI!
Böylesine bir yıkım ve tahribat psikozunu sadece Batı uygarlığının geliştirdiğini görüyoruz. Sözgelişi, kadîm Çin medeniyeti, barutu icat ettiğinde, barutu bir silah olarak, insanı öldürecek bir alet olarak kullanmayı düşünmedi bile. Barutu, sadece festivallerde, törenlerde, bayramlarda kullandı. Başka bir ifadeyle, barutu insan ya da canlı öldürme aracı olarak değil, bir eğlence, bir hoşça vakit geçirme aracı olarak geliştirmiş ve kullanmıştı kadîm Çin medeniyeti.
Tarihte, bütün insanlığı ve yerküreyi tek bir düğmeye basarak yok edecek silahları geliştirme başarısı sadece Batı uygarlığına ait.
İnsanın insanlığını yok edecek ontolojik saldırının sadece pratik yüzü bu.
İşin teorik, felsefi boyutu ise bu pratik sonucu doğuran temelleri attı: Tanrı fikri’nin yitirilmesi, insanın tanrı katına yükseltilmesi, insanın azmanlaşmasına, dünyayı cehenneme çevirecek ürpertici yıkımlara imza atmasına imkân tanıdı. Tanrı fikrini yitiren bir insanın dünyayı cehenneme çevirecek azmanlıklara soyunmasından daha doğal ne olabilirdi ki?
İSLÂM MEDENİYETİ’NİN GELECEĞİ…
İslâm medeniyeti de, küresel ölçekte yaşanan bu teorik ve pratik yok oluş felaketinin izdüşümlerini yaşıyor iki asırdır. Ve İslâm tarihi boyunca karşı karşıya kaldığımız ikinci büyük medeniyet krizinin eşiğinden geçiyor.
İnsanlığı hem entelektüel olarak hem de pratik olarak yok olmanın eşiğine getiren seküler-kapitalist Batı uygarlığının hem kendisinin yaşadığı hem de bütün dünyaya şu ya da bu şekilde hâkim olduğu insanlığa yaşattığı küresel medeniyet krizine karşı direnebilen, diriliş imkânları geliştirebilen ve yeniden insanlığın insanca yaşayabileceği bir dünyanın inşa edilebileceği özgüvenine ve cesaretine sahip olduğunu gösterebilen tek coğrafya, Müslüman medeniyet coğrafyası. Müslümanlar, her ne kadar tarihlerinin en zorlu dönemlerinden birinin eşinden geçiyor olsalar da Batı uygarlığının insanlığa insanlığa ve varlığa yaptığı saldırıya karşı teorik ve pratik olarak direnen, çıkış yolları geliştirebileceğini gösterebilen tek coğrafya Müslüman entelektüel coğrafya yine.
Çin medeniyeti, kapitalizim tarafından teslim alındı, özgün bir medeniyet fikri sunarak direnme, toparlanma imkânları bitirildi. Keza Hint medeniyeti de kapitalizim tarafından kuşatıldı, kurucu kaynakları kurutuldu.
İslâm medeniyeti, her ne kadar tarihinin en büyük ikinci medeniyet krizini yaşıyor olsa da kurucu kaynakları sapa sağlam yerinde durduğu için Müslümanların her an yeniden toparlanarak tarihin akışını değiştirecek ve insanlığı sahili selamete çıkaracak büyük bir medeniyet yürüyüşü gerçekleştirebilmeleri her zaman mümkün.
Tabii bunun tek şartı var: Müslümanların hem çağı hem de kendi kaynaklarını imajinatif bir şekilde, derinlemesine kavramaları ve insanın önüne çıkacak kuşatıcı, kucaklayıcı ve kanatlandırıcı taptaze bir dünyanın inşaasına soyunacak çaplı öncü kuşakları yetiştirmeleri…
MTO AKADEMİK KAMPLARI, AKADEMİYE DERİNLİK VE RUH KATIYOR…
İşte biz Medeniyet Tasavvuru Okulu (MTO) olarak bu önce kuşakları yetiştirecek tohumları ekmek için gecemizi gündüz yapıyoruz: Bu yaz bütün ülke çapında yedi büyük akademik kamp gerçekleştiriyoruz.
Geçen hafta Çorum’da başlamıştı bu uzun soluklu, ruh dolu yolculuğumuz. Çorum Belediye Başkan Yardımcısı Turhan Candan kardeşimle başlattığımız, Çorum Belediye Başkanımız Halil İbrahim Aşgın Bey’in ve muhteşem ekibinin güzel evsahipliğiyle, Çorum Obası’nda unutulmaz bir üç günlük kamp yapmıştık.
Çorum’daki Tarih Felsefesi ve İbni Haldun kampımız göz doldurdu, umutlarımızı yeşertti.
İslâm Düşüncesi ve Gazâlî Kampı başlığıyla Konya’da düzenlediğimiz, tam da Konya’ya yaraşır bir kamp olarak gerçekleştirdiğimiz ikinci kampımız da, çok verimli geçti: Genç kardeşlerimizin sundukları özgün makaleler, belki de ilk defa ele alınan konular ve kampımızdaki kardeşlik ruhu ve havası kampa katılan bütün kardeşlerimizin daha şimdiden kampı özlemeye başlamalarına yetti.
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay Bey’in ve Başkan Yardımcısı güzel insan, vizyoner yönetici Ercan Uslu Bey’in özel ve güzel ilgileri, misafirperverlikleri göz doldurdu, kampa katılan bütün kardeşlerimizin yürekten teşekkür etmelerine yetti.
Kampta güzel bir konuşma yapan Konya milletvekilimiz Prof. Dr. Hacı Ahmet Özdemir, Selçuk Üniversitesi rektörü Metin Aksoy Hocamız, kampımıza ev sahipliği yapan Kredi ve Yurtlar Kurumu Konya yöneticisi değerli Abdurrahman Şahin Bey ve Gazali kampımızın rehber hocası profesör Serdar Demirel Hocamıza içten teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Konya kampımızın organizasyonuna büyük emek veren İstanbul’daki yönetim ekibimizden başta Burak Saygılı kardeşim olan üzere, Yusuf Öztürkmen, Mustafa Cerrahoğlu ve Enes Ayyıldız kardeşlerime çok teşekkür ediyorum.
Yine Konya MTO ekibimiz, bütün kardeşlerimizi güleryüzle karşıladı, herkesle teker teker ilgilendi. MTO Konya temsilcimiz Ramazan Köroğlu ve eşi Büşra Hanım kardeşim olmak üzere, Züleyha Kahraman, Alperen Yılmaz, Aybike Yılmaz, Rabia Özcan, Hanım Aydın, Rümeysa Altınbaş, Büşra Nur Elhan, Hale Özcan, Ayşe Elhan, Rümeysa Bağcı, Ayşe Betül Ceylan, Yusuf Çınar
Ahmet Türkoğlu, Mustafa Buğra Bulut, Ömer Berkay Ayla kardeşlerime yürek dolusu teşekkür ediyorum.
Üçüncü (Bilim Felsefesi ve Metaverse) ve dördüncü (Film Estetiği ve Tarkovsky) kampımızı Kocaeli’de bu ay yapacağız: Ülkemizin entelektüel ve akademik tarihine silinmez bir not düşüyoruz bu öncü kamplarla: Medeniyet Tasavvuru Okulu (MTO) olarak düzenlediğimiz yedi akademik yaz kampımız entelektüel hayatımıza derinlik, akademik hayatımıza ruh katacak inşallah.