Bir haftadır ürpertici bir intihar olayıyla sarsılıyor Türkiye: Enes Kara isimli 19 yaşındaki tıp ikinci sınıf öğrencisi bir gencin intihar hadisesiyle...
Tutunacak dalı kalmamış genç adamın.
Umudunu yitirmiş, boşluğa, anlamsızlık çıkmazına saplanmış.
Annesi babası baskı yapmış, sahip çıkmamış, yurttakiler sahip çıkmamış.
Sevgisiz kalmış, inanmış insandaki sabır, metanet, zorluğa göğüs germe imkânlarını, direnme iradesini yitirmiş.
Enes’in intiharının birkaç nedeni olduğu söylenebilir:
Aile ve çevre baskısı.
Sevgisizlik.
Üçüncü ve bence en önemlisi umutsuzluk, inançsızlık. İnancını yitirmenin yol açtığı anlamsızlık çıkmazı. Ateizm. Tutunacak dalını, kaybetmesi. Her an sığınacağı Allah’ını, Allah inancını yitirmesi.
İnanan insan intihar etmez. İslâm›da intihar şiddetle yasaklanmıştır çünkü.
ALEVÎ-SÜNNÎ ÇATIŞMASI ÇIKARTMAK İSTEYENLERE DİKKAT!
Bu hâdise, elbette sıradan bir hâdise değil. Ama sosyal medyada, bu hâdise, cemaat, vakıf yurtlarına saldırmak için özellikle büyütüldü. Sadece bununla yetinilmedi, İslâm’a yönelik ağır, iğrenç saldırılara dönüştü. En ürpertici hakaretlerden biri, Mustafa Kemal Atatürk’ü Kâbe’nin üzerine oturtan aşağılık fotomontaj görseldi!
Birileri milletin sabrını sınıyor, milleti provoke etmeye, ülkenin çocuklarını yine birbirine düşürmeye çalışıyor olabilir.
Alevî-Sünnî gerilimi için ortam oluşturulmaya çalışıldığını, bu tür hâdiselerle bunun altyapısının atılmaya çalışıldığını düşünüyorum. Bu ülkenin Alevî ve Sünnî vatandaşlarının bu konuda duyarlı olmaları gerektiğini hatırlatıyorum yüksek sesle. Türkiye, Kürt sorunundan sonra Alevî-Sünnî çatışmasının eşiğine sürüklenirse bu ülke bir daha belini doğrultamaz.
İki tarafın temsilcilerine de bu konuda hassas davranmaları, son derece duyarlı hareket etmeleri çağrısında bulunuyorum.
Bu konuda Almanların, Fransızların, İngilizlerin, İsraillilerin ince çalışmalar yaptıklarını biliyorum. Meselâ Almanların elinde Türkiye’nin en ince ayrıntısına kadar sosyokültürel mezhep haritası var. Alman vakıfları, ajan gibi çalıştılar, çalışıyorlar bu konuda.
Türkiye uyuyor!
Ülkeyi nasıl karıştıracaklarının yol haritasını çıkarıyor emperyalistler ama biz uyuyoruz!
Bana olur olmaz, pespaye tepkide bulunacaklara Gezi kalkışmasının Alevî bir kalkışmaya dönüştürülmeye çalışıldığını özellikle hatırlatmak isterim.
Enes Kara’nın intiharından üç gün sonra Taksim’de sosyalist örgütler protesto gösterisi yaptılar ve EnesKaraİsyanımızdır etiketi açtılar.
Seçimlere yaklaştığımız bir süreçte, bu tür provokatif gösterilerin artacağını söylemek bile gerekmiyor. Ülkede kaos ortamı oluşturarak ülkenin yönetilemediği algısı üretmek isteyeceklerdir birileri!
HEDONİZM’DEN ATEİZM’E…
Bu toplumun deizm ve ateizm çıkmazına sürüklenmesinin en temel nedeni, laikçi, din-dışı, pozitivist, ruhsuz, kendi kendini sömürgeleştiren çarpık eğitim sistemidir. Eğitim sistemi anaokulundan itibaren benim çocuğumu alıyor, ailesine, kültürüne, ülkesine yabancılaştırıyor; sonra düşman yapıyor; sonra da deist, ateist, eşcinsel sapık yapıp kaldırıp atıyor önümüze!
Deizmin ve ateizmin hızla yaygınlaşmasının bir başka nedeni de İslâmî kesimlerin güçle, parayla, lüksle ilişkilerini İslâmî ilkelere göre değil, İslâm’la taban tabana zıt davranış biçimlerine göre kurmalarıdır. Başka bir ifadeyle İslâmî kesimlerin haram helal, hak hukuk gibi konularda İslâmî ilkelere göre hareket etmemeleri, yolsuzluğu, haksızlığı, haramı önleme konusunda kayıtsız kalmalarıdır. Ahiret inancı olan bir toplumda bunlar yaşanmaz.
Üçüncü bir neden de, postmodern popüler kültürün hızla küreselleşme imkânına kavuşması, insanların, özellikle de genç kuşakların hız, haz ve ayartı kültürü dromokrasi’nin kölelerine dönüşmesi, dolayısıyla İslâm’la ilişkilerinin kopmanın eşiğine gelmesidir.
Şimdilik yaşanan sorun, ateizm değil, hedonizmdir. Hedonizm, pasif nihilizmdir. Ateizm, aktif nihilizm.
SUÇLU, ÇOCUKLAR DEĞİL HEPİMİZİZ!
30 küsur yıldır sürekli yazıyorum: İslâmî kesimler hızla sekülerleşiyor, İslâm da Protestanlaşıyor, diye…
Bunun bizi götüreceği yer deizmde ve ateizmde patlamadır, diye de uyarıyorum, en sert dille.
Kimsenin inancına, inanmasına veya inanmamasına karışamayız. Bu durum bu kadar açık.
Açık olan ve toplumun geleceği açısından ürküten bir başka durum daha var. Acı, ürpertici, düşündüren bir gerçek bu: Çok doğru olduğundan emin olmadığım rakamlara göre Türkiye’deki deizm, ateizm oranları çok artmış. Rakamlar doğruysa alarm zillerinin çalması lazım.
Deist, ateist olan çocukları suçlamak kolaycılıktır. Suçlu o çocukların sorularına cevap veremeyen, çocuğu Müslüman olarak alıp deist, ateist, eşcinsel sapık yaparak kaldırıp atan sığ, ruhsuz eğitim sistemi, yozlaştırıcı kültür ve sanat dünyası, çocuklarının sadece iyi kariyer yapmasından başka bir şey düşünmeyen ilgisiz ve konformist aileler, millete ateş püsküren hocalar ve cemaatlerdir.
İki asırdır bizi tam bir çıkmaz sokağa getirip bırakan bütün bu yaşadıklarımız, kültürel inkârın, bir toplumu kültürel intiharın eşiğine fırlatmaktan başka bir şeyle sonuçlanmayacağının çarpıcı bir göstergesidir.
Gelinen noktada kimsenin birbirini dinlemeye tahammülü yok!
Oysa bu çok tehlikeli ve yıkıcı bir durumdur. Türkiye’nin bu durumdan derhal çıkması şart!
Vesselâm.