Balkanlar, dünyanın en kritik ve stratejik tampon bölgelerinden biri. Her zaman patlamaya hazır bombayı andırıyor. Büyük Balkan Seyahati yazılarımız, Balkanların geçmişten geleceğe uzanan karmaşık hikâyesinin görünür görünmez boyutlarını her yazıda kalemi olgunlaşan MTO’muzun demirbaş talebelerinden Seyfullah Yiğit kardeşimin dinamik kalemi ve gözlem gücüyle ruh dolu bir dille okuyucuyla paylaştı. Bugün bu yazıların sonuna gelmiş durumdayız. Seyahatimizi an be an, gün be gün kaleme alan, kayda geçiren, Balkanlar’a seyahat yapacak kardeşlerimize rehberlik edecek güzel bir kaynak oldu. Bu yazıları ilk fırsatta benim yazılarla birlikte kitaplaştıracağız. Seyahatimizi en güzel şekilde organize eden Aşk-ı Turkuaz sahibi Beytullah Yıldız kardeşime bir kez daha teşekkür ediyoruz. Bu arada Mayıs ayında Özbekistan Kazakistan seyahatimiz olacak kardeşlerimizle. O seyahatimizle ilgili izlenimlerimizi de paylaşacağız inşallah.
Saraybosna’da Tarihi İsa Bey çarşısındayız. Bugün, buradan, son durağımız olan Saraybosna’dan ayrılacağız. Son ziyaretlerimizi yapıyoruz. İsa Bey çarşısında çok güzel bir atmosfer var. Akideyle inşa edilen yapılar… aynı zamanda bir tebliğ vazifesi de görüyor. Şehirlerin Müslümanca inşa edilmesi bu açıdan çok önemli.
İsa Bey, Üsküp beyidir. Oradan buraya getirtilir şehri ihya etmesi için. Çok başarılı bir idarecidir. Çarşının her sokağının ayrı bir işlevi vardır. Bakırcılar çarşısı, kilimciler çarşısı gibi her bir sokakta ayrı bir meslek icra edilir. İsa Bey’e başta merkezden para gönderilmez. O, kendi imkanlarıyla şehri imar etmeye başlar. Daha sonra merkezin bundan haberi olur. 25 yıl yetecek kadar para gönderilir. Bu çarşı ve daha fazlası bu parayla inşa edilir. İsa Bey, Saraybosna’yı Saraybosna yapan adamdır yani. Bundan dolayı Boşnaklar kendisine ‘dedo’ derler. Bizde babacan, yardımsever, fedakâr insanlara ‘baba’ demeleri gibi.
İsa Bey, ilk olarak sebil yapar. Daha sonra İsa Bey Camii yapılır ve diğer eserler sırasıyla inşa edilir. Çarşı meydanından Gazi Osman Bey Külliyesine geçtik. Saraybosna’nın en önemli merkezlerindendir bu külliye. Ara ara Yusuf Kaplan Hocamız da katkı yapıyor Mihmandar Süleyman’a. Külliyeler bir üniversitedir aynı zamanda. Buralarda hâlâ Kur’an okunur. Beş yüzyıllık gelenek devam ettirilir. Matbaa var, el yazması Kur’anlar çoğaltılıyor. Cami, ters ‘T’ şeklinde Bektaşî geleneğine göre inşa edilmiş. Sultan Süleyman döneminde bu gelenek terk edilir. Sultan Süleyman, caminin bu şekilde inşa edildiğini öğrenince itiraz eder. Hüsrev Paşa, Sultan’a, camiyi yıkalım mı diye sorar. Sultan, hayır, karışmayın der. Bu camii, Balkanlar’da Bektaşi geleneğine göre yapılan son camidir. Cami inşası için Dubrovnik’ten sağlam taşlar ve işten anlayan Hırvat ustalar getirilir. Hırvatlardan necaset kokusu gelir. Bu kokunun giderilmesi için Hırvat çalışanlar için umumi bir tuvalet inşa edilir. Avrupa’da ilk umumi tuvaletin yapıldığı yerdir Saraybosna. İslâm Medeniyeti, insanın hem iç hem de dış temizliğine önem verir. İslâm Medeniyeti, hayata anlam katan, değer katan bir medeniyettir, bunu her şeyde görmek mümkündür.
Saraybosna’da baş çarşının bittiği yerin hemen yanında Avusturya dikey mimarisi başlar. Ruhun çekildiği sınırdır burası! Geçen yazımızda da değinmiştik. Bu sınırda durup tefekkür etmeli insan… İslâm Medeniyeti ile Batı Uygarlığı arasındaki uçurumu düşünmeli… İslâm Medeniyetinin ne kadar kuşatıcı olduğunu bu sınır bize söylemiyor, adeta haykırıyor. İnanın insanın nefesi kesiliyor Avusturya sınırına yaklaşmaya başladığında. Güzellik medeniyetinden çirkinlik medeniyetine düştüğünüzü hemen hissediyorsunuz. Muğlak bir durum yok. Gri alanlar hiç yok. Siyah ve beyaz, bu kadar açık yani. Burada kibirle falan hareket etmiyoruz. Kur’an’ın ifadesinin taşlara işlendiğinde ortaya çıkan üstünlükten bahsediyoruz. Tabiî ki inanlar üstündür ve inandıkları gibi yaşadıklarında, inandıkları gibi eserler inşa ettiklerinde, bu üstünlük şehirlerde de kendini açık bir şekilde gösterecektir, İsa Bey çarşısında gösterdiği gibi. Bu sınır çok net bir şekilde bunu söylüyoruz bize: İnsanlığı bu sınırın sağındaki İslâm Medeniyeti ancak kurtarabilir. Sol tarafın, batı uygarlığının insanı getirdiği durum, kaos hali ortada. Bütün insanlık büyük bir buhran içinde. İnsanlığı içine düştüğü bu buhrandan, Gazze’deki İMANLI DURUŞ kurtaracak inşâallah.
Aliya’nın derneğini kurduğu Moriçe Hanına gitmeden önce Aliya’nın kabrini ziyaret ettik. İsa Bey Camii’nin hemen önünden yukarıya doğru biraz yürüdükten sonra sağda kalıyor Bosna şehitlik mezarlığı. Aliya İzzetbegoviç, ayrı bir kabir yeri istemez. Beni evlatlarımın yanına gömün der. Bosna Savaşı’nda şehit olan askerlerin gömüldüğü yere gömülür Bilge lider Aliya. Aliya, Balkanların ruhudur! Aliya çok önemli bir şahsiyettir. Müslümanca duruşun en güzel temsilcilerindendir modern dünyanın. Bir tepe üzerinde şehitlik mezarlığı, yukarıdan aşağıya doğru biraz eğimli bir tepe. Bir mezarlıktan ziyade bir şenlik yeri gibi… ama bu şenlikte sessizlik hâkim ve sadece ruh şöleni var. Maddî lezzetler yok burada. Ruhun sessizce doyduğu bir şenlik sofrası bu şehitlik…
Aliya’nın mezarı çok sade. Kabrin üstü açık. Demirden yıldızlı sade bir şey yapılmış ama kapalı değil, türbe yok yani. Mezar taşları da sade. Hemen altında da hilal şeklinde bir havuz yapılmış. Hilalin içindeki yıldızdır Aliya… Aliya henüz yeryüzündeyken göğe yükselebilmiştir İslâmî yaşantısıyla… Aliya’nın mezarı tek başına büyük bir cevaptır Batı uygarlığına… sadece bu mezardaki mesaj bile yetiyor şunu demek için: İslâm Medeniyeti tartışmasız bir şekilde Batı Uygarlığından üstündür. Aliya’nın mezarı başındayken bu yazının başlığı da belli olmuştu. Aliya nedir? O hakiki bir Abdullah’tır. Hayatı da mezarı da bunu ispatlıyor. Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç’e rahmet olsun…
Aliya’nın derneğini kurduğu Moriçe Hanı’ndayız. Hanın içinde, arka tarafta küçük bir oda var. Orada oturduk. Meşhur Boşnak böreklerimizi yedik. Çay, kahve ve muhabbet… derken namaz vakti geldi. Öğlen namazımızı Moriçe Hanı’nın karşısında yer alan Gazi Osman Camisi’nde kıldık. Namazdan sonra çarşıda biraz daha turladıktan sonra yavaş yavaş havalimanına doğru geçmek için meydana toplandık. Yine ayrılık vakti…
Elveda Saraybosna… Elveda Neretva Nehri… Elveda Blaga Tekkesi…
Elveda Balkanlar… Elveda GARİP EZANLAR…
‘Büyük Balkan Seyahati’ yazı dizimizin böylece sonuna geldik. Ustam Yusuf Kaplan’a ilgilerinden ötürü ve beni köşesinde uzunca bir süre büyük bir anlayışla misafir edişinden dolayı teşekkür ediyor ve kemal-i hürmetle Ustamın ellerinden öpüyorum.
Selam ve dua ile… Allah’a (cc) emanet olun.
Hakiki bir Abdullah: Bilge lider Aliya İzzetbegoviç | Yusuf Kaplan (yenisafak.com)