Müslümanlar için iktidar olmak, iktidar kurmak hedef olamaz hiçbir zaman. Müslüman sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yaşar. O yüzden sadece Allah’ın rızasını kazanmayı talep eder bütün yapıp ettiklerinde, her adımda, her işinde.
Dünyamızı zehir eden şey, hayatın merkezine dünyayı, dolayısıyla kendimizi koymaktır. Hayatın merkezine dünyayı, dolayısıyla kendimizi koymakla, Allah’ın rızasını talep etmeyi iptal etmiş oluruz.
Allah’ın rızasını kazanma talebi, kişinin putları görmesini ve yenmesini kolaylaştırır. Dünyevî, beşerî, nefsânî putları.
Dünyevî, beşerî, nefsânî putlar, duvardır kişinin önünde. Kişi, bu putlar tarafından kuşatılmışsa, yürüyemez, yol alamaz, yoldan çıkmaktan da kurtulamaz.
Çağımız, kültür çağı. Kültürün katledildiği devâsâ bir ağ ama!
Buradaki paradoksa dikkat!
Hem kültürle hükümran olunan hem de kültürün yok olduğu ve insanı da, hakikati de yok ettiği bir simülasyonlar ve asimilasyonlar çağı.
Buraya birazdan geleceğim.
Çok zevkli bir entelektüel yolculuk yapma imkânı var burada. Bu zevkten sizi mahrum etmek istemem!
Fiîlî işgal çağı geride kaldı. Zihnî işgal çağındayız artık.
Emperyalistler dün, askerlerini meydanlara sürerek istedikleri yeri fiilen kontrol ve kolonize etme savaşı veriyorlardı: Fiîlî işgal çağı.
Şimdi modern zamanların açık saldırısı ve savaşları buharlaştı,
postmodern zamanların örtük, gizli ve de sinsi savaşları dönemine girdik. Savaşlar meydanlarda verilmiyor, medyalarda veriliyor öncelikle. Sonra gerek duyulursa meydanlara taşınıyor: Zihnî / medyatik işgal çağı!
Modernite, mekânın kontrol ve kolonize edilmesiydi.
Postmodernite, zamanın ve zihnin kontrol ve kolonize edilmesi, insanın zihninin ve ruhunun delik deşik edilmesi.
Dün mekânlar ve topraklar kontrol ve kolonize edilerek işgal gerçekleştiriliyordu. Bugün zaman ve zihinler kontrol ve kolonize edilerek işgal gerçekleştiriliyor.
Modern zamanların fiîlî işgali silahlarla yapılıyordu. Postmodern zamanlarda fiîlî işgalin yerini zihnî / fikrî / kültürel / medyatik işgal aldı. Postmodern zamanların zihnî işgali medyalarla yapılıyor. Silah, medyanın kendisi artık. Kamera izleyiciye yöneltilmiş bir silahtır derken, Heidegger’in söylediği şey buydu tam da: Zihinlerimizi işgal ediyorlar, zihinlerimizin efendileri konumuna yerleşiyorlar medyatik silahlarla.
Modern zamanlarda modernitenin kendisi demir kafesti, insanın hapishanesi. Postmodern zamanlarda insanın hapishanesi açık sahne artık: Medya sahnesi de olabilir bu, müzik konseri sahnesi de, en çok siyasetçilerin ve onların palyaçoları gazetecilerin rol kestikleri tastamam bir tiyatroya dönülen şov sahnesi de.
Medya çağında yaşıyoruz. Medya çağında siyaset, tiyatroya dönüştü, siyasetçiler de en iyi oyunculara! Tiyatro gösterilerinin yerini medya sahnesinde siyasetçiler yapıyor artık!
Medyatik siyaset, siyaseti pornografikleştiriyor ve buharlaştırıyor.
Medya siyaseti şova dönüştürüyor: En iyi şovu yapan koltuğu kapıyor, parsayı topluyor!
Medyanın hükümranlığında siyaset sihirbazlığa dönüşüyor.
En iyi propagandayı yapan, en iyi şovu yapan demek. En iyi propaganda, en iyi şov’dan geçiyor. Simülasyonlar hükmediyor hayatımıza: Simülasyonlar, yani sığ, sahte ve ayartıcı gösteriler. Guy Debord’un “gösteri toplumu”na hoşgeldiniz!
Simülasyonlar, beraberinde kaçınılmaz olarak asimilasyon üretiyor: İnsanı dünyaya ve kendine yabancılaştırıyor: Hakikati yok ediyor, insanı nesneleştiriyor.
Buradan meseleyi kültürel işgal, kültürel iktidar meselesine getireceğimi anlamışsınızdır, sanırım. O da başka bir yazıya…
Fiîlî işgal dönemi bitti, zihnî işgal çağındayız! | Yusuf Kaplan (yenisafak.com)