YUSUF KAPLAN - DÜNYA, İSLÂM’A YÖNELİRKEN, BİRİLERİ NEDEN İSLÂM’LA SAVAŞIYOR ACABA? - 23 Haziran 2024 Pazar

YUSUF KAPLAN - DÜNYA, İSLÂM’A YÖNELİRKEN, BİRİLERİ NEDEN İSLÂM’LA SAVAŞIYOR ACABA? - 23 Haziran 2024 Pazar

YUSUF KAPLAN - DÜNYA, İSLÂM’A YÖNELİRKEN, BİRİLERİ NEDEN İSLÂM’LA SAVAŞIYOR ACABA? - 23 Haziran 2024 Pazar


Tacikistan diktatörü İmamali Rahman başörtüsü ve İslâmî bayramları yasakladı!

Yasağa önce ismini değiştirerek başlamalıydı komünist KGB artığı, Çin uydusu bu adam!

Tacikistan’da başörtüsü ve İslâmî bayramların yasaklanmasına sevinen ve Türkiye’de de yasaklanmalı diyen tiplere rastladım. Araştırın bakın, bunların köken itibariyle Türk de, Müslüman da olmadıklarını görürseniz şaşırmayın!


İSLÂM'DAN NEFRET EDEN TÜRK OLAMAZ!
İslâm'dan nefret eden kişiler köken itibariyle Türk olamaz. Türk, İslâm'dan nefret etmez. Aslâ! Türk, nankör değildir çünkü!

Türkler, İslâm’la şereflendikten sonra üç kıtada bin yıl dünya tarihini yapmış, insanlığa adaletin, merhametin ve farklı dinlerle, inançlarla, kültürlerle, düşünce gelenekleriyle bir arada, barış içinde nasıl yaşanabileceğinin en mükemmel formülünü ve modelini geliştirmiş ama trajikomik olan şu ki, önce kendi çocukları tarafından hakkıyla anlaşılamamış ve dünya ölçeğinde de henüz aşılamamış aziz ve leziz, nefis ve nezih büyük bir medeniyet inşa etmeyi başarabilmiştir.

Türkler, insanlık tarihine bilim, düşünce, sanat, ahlâk, siyaset ve estetikte Müslüman olduktan sonra büyük katkılar sunmuştur. Müslüman olmadan önce insanlık tarihine yaptıkları katkılar sınırlıdır.

Bugün insanlığın önünü açacak, herkese hayat hakkı tanıyan, herkesin adalet, hukuk ve merhamet düzeni içinde huzur içinde yaşamasını sağlayacak medeniyet mefkûresini dünyaya sunacak potansiyele, tarihî tecrübeye, birikime ve ufka biz sahibiz. Türkiye’nin beklenen olduğu, umut olarak görüldüğü bir zaman diliminde bu umudu yok etmeye, bu ufku karartmaya dönük bütün girişimler ya basiretsizliktir ya da büyük bir operasyonun bir parçasıdır.

Şunu herkes zihnine iyi kazısın: Bu toprakları biz İslâm’la vatan yaptık. İslâm’a yapılan her saldırı, bu ülkenin birliğine, dirliğine ve kardeşliğine yapılmış bir saldırıdır.

İslâm’a yapılan her saldırı, bu ülkenin dünyanın umudu ve ufku olduğu gerçeğini baltalamaya dönük aşağılık ve hâince bir saldırıdır.


İSLÂM'I TERKEDEN, ÜLKEYİ DE TERKEDER KOLAYCA…
İslâmî inançlarını yitiren insanlar bu ülkeyi kolaylıkla terkedecek, ülkeyi kurda kuşa, leş kargalarına, emperyalistlere yem etmekten çekinmeyecek steril, duyarsız insanlardır. Kısa bir araştırma yapın, göreceksiniz bu gerçeği ve ürpereceksiniz!

Bana İngilizler pasaport verdiler ama ben suratlarına çarptım. Türkiye’de İngilizlerin veya Amerikalıların filan verdiği pasaportu suratlarına çarpan bir laik / Kemalist görmedim, bilmiyorum; varsa öne çıksın, alnından öpeceğim.

Bu ülkede İslâm’a saldıran kişilerin kökenini araştırın, bu kişilerin Türk de, Kürt de olmadıklarını göreceksiniz büyük bir ihtimalle.

Ayrıca şunu da artık çok iyi biliyoruz: İslâm’ı yitirirseniz Türklüğünüzü de yitirmeniz kaçınılmazdır. Etrafınıza bakın göreceksiniz bu yakıcı gerçeği: Bulgarlar, Macarlar, Romenler Türk mü şimdi; Türklüklerini neden koruya-madılar, iyi düşünün.


İSLÂM'IN İNSANLIĞIN UMUDU OLDUĞU BİR ZAMAN DİLİMİNDE…
İslâm, farklı dinlere, inançlara, etnisitelere, kültürlere mensup insanlara; İslâm’a, insan’a, kamu düzenine zarar vermediği sürece inandıkları gibi inanma ve yaşama hakkını veren tek din, tek medeniyet tecrübesidir.

En zor şartlarda bile insanlığın haysiyetini sadece Müslümanların koruduğunu Gazze’deki muazzez direniş yeterince ispat etti. Bunu Harvard’ın, Chicago’nun, Sorbonne’un, Londra Üniversitesi’nin çocukları gördü, Gazze direnişine hayran kaldı Batılı çocuklar ama bizimkiler, bizim çocuklarımız göremedi!

Bizim çocuklarımız mı bunlar, İslâm’ın, bu toprakların çocukları mı; yoksa celladına âşık edilmiş, başlarına ne geldiğini bile bilmeyen tasmalı çekirgeler mi, iyi düşünün.

Tam da dünyanın İslâm’ın kuşatıcı ve kucaklayıcı, herkese hayat hakkı tanıyıcı merhametli sesine ve diriltici nefesine ekmek kadar su kadar ihtiyaç hissettiği, Batı’daki gençlerin bunu gördükleri ve İslâm’a büyük sempati ve ilgi duymaya başladıkları ve Los Angeles’taki California Üniversitesi’nde (UCLA) gördüğümüz gibi kitleler hâlinde Müslüman oldukları bir zaman diliminde, bin yıl İslâm’ın bayraktarlığını yapan bu ülkede İslâm’ın, İslâmî değerlerin, İslâm’ın kutsallarının, rahmet elçisi Peygamberimizin, hadislerin, tasavvufun hedef tahtasına yatırılması ve son olarak da Tacikistan gibi ülkelerde İslâmî değerlerin yasaklanması akıl tutulması değilse nedir?

Saçmalamanın âlemi yok.

Zırva tevil götürmez: İslâm'ın kaynakları sapasağlamdır. Tartışmalı konuları da her zaman tartışmış, her alanda güçlü bir tehafüt (eleştiri) geleneği yeşertmiş, özgüveni yüksek bir din, bir dünya tasavvuru, bir düşünce geleneği ve evrensel medeniyet tecrübesidir İslâm.

O yüzden İslâmî değerlerde kendilerinden şüphe edilecek bir çürüklük, bir zayıflık olsaydı bu din, kaynakları en sağlam din olarak bugüne kadar sapasağlam gel-e-mezdi 1400 yıl boyunca.

Üç beş tane ne dediğini bile bilmeyen çoluk çocuğun hezeyanları İslâm’ın asil değerlerini aşındıramaz. Devlet bu toplumu ayakta tutan, bu toprakları bize vatan yapan, bu toplumu bin yıldır kardeş kılan, bu toplumun yegâne sigortası İslâm’ı, İslâm’ın kutsallarını, rahmet elçisi Peygamber Efendimizi yasa ile koruma altına almak zorundadır. Yoksa toplumun kaosun eşiğine sürüklenmesinin önünü alamayacak, kendi ayağına kurşun sıkmış olacaktır.

Benden hatırlatması.

Vesselâm.

 

 

Dünya, İslâm’a yönelirken, birileri neden İslâm’la savaşıyor acaba? | Yusuf Kaplan (yenisafak.com)