Çin’in İstanbul Konsolosluğu’nun önünde yürekleri paramparça eden bir hâdise yaşandı geçtiğimiz günlerde. 7-8 yaşlarında Doğu Türkistanlı bir çocuk kamplara götürülen ve izi yok edilen babasının hikâyesini haykırıyordu ruhsuz Çinli diplomatlara! Sadece Çinli diplomatlara değil, kameraların önünde, bütün insanlığa!
“Sizin babanız yok mu? Sizin çocuklarınız yok mu? Sizin vicdanınız yok mu? Böyle bir vicdansızlık sizin başınıza gelse, ne yapardınız, sessiz mi kalırdınız? Benim babamı nasıl aldınız elimizden, nereye götürdünüz, ne yaptınız benim babama? Ne istiyorsunuz benim babamdan? Neden korkuyorsunuz bizden?”
Küçücük çocuğun feryadı, İstanbul semalarında yankılandı, yeri göğü inletti!
Çin kadar ruhsuz bir devlet az bulunur şu dünyada! Mao Devrimi’nde milyonlarca insan, gözlerinin yaşına bakmadan katledildi pespaye bir ideoloji uğruna!
Çin’de yüzlerce cami yıkıldı; yüzbinlerce Müslüman işkence görüyor! Çin, Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan Doğu Türkistanlı Müslüman Türklere soykırım uyguluyor!
Niçin? Sadece kimlikleri Müslüman olduğu için!
Alçaksın Çin!
Aşağılıksın!
Böyle giderse, Çin’de Müslüman kalmayacak, İslâm’ın izleri kazınacak -Allah muhafaza!
BİLGİ ALABİLMEK O KADAR ZOR Kİ!
Çin, Uygur camilerini yıkmakla kalmıyor, masum insanları kitleler hâlinde toplama kamplarına doldurarak endoktrinasyondan (beyin yıkama işlemlerinden) geçiriyor, ürpertici işkenceler yapıyor!
Yıkılan yerler arasında İslâm’ın ilk asırlarının meyvesi, Uygur kardeşlerimizin köklü İslâmî kimliklerinin canlı belgeleri İmam Asım ve Caferi Sadık türbeleri ile 1237’de inşa edilen Hotan şehrindeki Keriya Aitika Camisi ve Kaşgar şehrindeki 500 yıllık Kargılık Camisi de var.
Doğu Türkistan’da yaşananlar, uykularımızı kaçıracak cinsten!
Ama ne olup bittiğine dâir doyurucu bilgiler alabilmek o kadar zor ki!
Her ne sûretle olursa olsun Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi ruhsuz Çinlilerin insafına terk edemeyiz. Bu meseleyi gündemimize almalı, kardeşlerimize yalnız olmadıklarını hissettirmeliyiz. En azından bunu yapmalıyız!
NOTRE DAME’DA DÜNYAYI AYAĞA KALDIRANLAR ÇİN’DE NEDEN SESSİZLER ACABA?
Paris’teki Notre Dame yangını için dünyayı ayağa kaldıranlar Çin’in, bin yıla yakın tarihî geçmişi olan camileri yıkmasına neden seslerini bile çıkarmazlar!
Bu nasıl bir aşağılık kompleksidir böyle!
Dünyayı geçtim artık; dünyadan söz etmiyorum. Ülkemizden, Notre Dame yakılırken -niçin yakıldığı da şaibeli olmasına rağmen- kızılca kıyameti koparanlar, Çin’de 100 cami üzerinde yapılan inceleme sonrasında 33’ünün yıkıldığı açıklandığı hâlde, niçin hiç bir şey olmamış gibi davrandılar?
Yaklaşık sekiz asırlık Notre Dame Katedralinin yanmasına elbette tepki vermek gerekiyordu; insanlık mirasıydı yanan, Fransa’nın ruhu!
Ama Irak işgalinden itibaren Bağdat, Musul, Halep, Yemen’de o güzelim San’a şehri yerle bir edildi; bin küsur yıllık yüzlerce insanlık mirası yerle bir edildi! Ama kimsenin gıkı çıkmadı, çıkmıyor da hâlâ! Alıştırıldık... Şehirlerimizin yok edilmesine alışarak yaşamak nasıl bir züldür, nasıl bir haysiyetsizleştirilme biçimidir, nasıl bir zillet halidir, bunu anlatmaya kelimeler kifayet etmez!
Hiç olmazsa, Notre Dame yangının hemen sonrasında Çin’deki İslâm medeniyetinin insanlığa armağan ettiği insanlık mirasına sahip çıkılmalı, Çin en sert şekilde mahkûm edilmeliydi halkı Müslüman olan ülkelerde de, dünya genelinde de!
YALNIZCA KINAMAK, SUÇ ORTAKLIĞI YAPMAK DEMEK!
Bunu da geçtim, hiç olmazsa, Çin’in mazlum milyonlarca müslümana uyguladığı zulüm, işkence, katliam, sistematik asimilasyon ve soykırım, Müslümanları da, dünyayı da harekete geçirmeli, zorba Çin rejimine “dur!” dedirtmeliydi!
İnsan hakları örgütleri, AB, BM, Çin’de yaşanan katliamları, bir milyon civarında insanın doldurulduğu düşünülen toplama kamplarını, burada işlenen zulümleri kınayan açıklamalar yayınlıyorlar!
O kadar!
Kınıyorlar!
Başınıza çalınsın sizin kınamalarınız!
Çok açık ve net söylüyorum: Böylesine ürpertici bir zulmü kınamakla yetinip fiilen harekete geçmemek, zulme ortak olmak, suç ortağı olmak demektir.
Çocukları ailelerinden koparıp kamplara doldurarak kamplarda yapılan işkenceler, babalarını hapislere doldurup babalarına hapishanelerde yapılan zulümler, işkenceler Çin’in barbarlığının nasıl acımasız olduğunu görebilmek için ipucu verebilir bize.
Çin’in yaptığı, düpedüz barbarlık! Bu barbarlık derhal durdurulmalı!
İstanbul Konsolosluğu önündeki Doğu Türkistanlı o çocuğun feryadı, bizi isyan ettiremediyse, başka ne isyan ettirecek peki?!!
Kaynak / Yeni Şafak Gazetesi