Yanlış başlangıçların doğru sonuçları olmaz.
İki asırdır hep yanlış başlangıç yapıyoruz; o yüzden hep aynı sorunlar ya da aynı sorunların farklı boyutları hortlayıp duruyor her dem ve perperişan ediyor bizi.
Yanlış soru sorduğumuz için, verdiğimiz cevaplar da yanlış oluyor kaçınılmaz olarak.
Sorular, cevaplardan soyludur.
Soru, doğru soru, esaslı soru, sizin uçuruma mı yuvarlanacağınızı yoksa parlak bir geleceğe doğru mu koşacağınızı belirler…
Doğru soru ve doğru sorunun belirlediği doğru başlangıç, sizin yerinizin, yönünüzün ve yörüngenizin doğru olduğunun göstergesidir.
Modernleşme dolayısıyla laikleşme tarihimiz boyunca, yanlış sorularla yola çıktık, yanlış başlangıçlar yaptık, verdiğimiz cevaplar yanlış oldu, vardığımız sonuçlarsa çıkmaz sokak kaçınılmaz olarak!
Modernite, Batı uygarlığının temellerini atan dinamikti. Tanrı fikrini yok eden, insanı Tanrı konumuna yerleştiren modernite dinamiğini siz bu ülkeye taşıdığınızda onun dinamite dönüşmesi, size ait bütün temellerinizi, sabitelerinizi, ilkelerinizi dinamitlenmesi kaçınılmazdı.
Bir dünya kuracaksanız, başkalarının kurdukları dünyayı taklit ederek taze, özgün ve özgür/leştirici bir dünya kuramazsınız. Gölge bir dünya kurarsınız. Başkalarının gölgesi ve kölesi olursunuz sadece.
Köksüz ağaç meyve vermez. Kök ne kadar güçlü olursa, gökle ilişkisi de o kadar besleyici, derinlikli olur: Kök, gök ekini bir meyvedir çünkü.
Hem fizikî anlamda hem de metafizikî anlamda böyledir bu.
Büyük yolculuklar, kökle gök arasında köklü irtibatlar kurmakla başlar.
Aliya ne kadar haklı: İnsan gökyüzünün öğrencisi olmadan, yeryüzünün öğretmeni olamaz. Gökyüzünün öğrencisi olamayanlar o yüzden yeryüzünü cehenneme çeviriyorlar.
MTO’NUN HEDEFLERİ
MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu) üç yaşında.
Kökle gök arasında yapılan derinlikli yolculuğun meyvesi MTO. Mekansız en büyük okullarından biri dünyanın. “Mekanınız neresi?” diye sorulanlara, “yerle gök arası” diye cevap veriyorum.
Enderunumuz olacak bir yolculuk MTO.
Rahleden (içe yolculuktan) rıhleye (dışa yolculuğa), rıhleden de yepyeni dünyaların kefine ve inşasına…
Zehir gibi yetişiyor talebelerimiz.
Ülkenin önünü açacak çapta, inançta ve donanımda…
Anadolu seferlerinde gördüğüm gerçek şaşırtmadı beni: Toplumun bütün kesimleri ve katmanları MTO’yu umut olarak görüyor ve MTO’nun bütün seviyelerde bir an önce eğitim vermesi için dua ediyor bize…
Cemaatlerüstü, partilerüstü, gruplarüstü bir okul MTO.
Tıpkı Basra Okulu, Kûfe Okulu, Bağdat, Herat, Buhara Okulu veya Viyana, Frankfurt okulu gibi önümüzü açacak öncü kuşakları yetiştirecek bir İstanbul Okulu, İstanbul Ekolü olmaya doğru gidiyor hızla…
Üç hedefimiz vardı:
Birincisi, Müslümanca düşünme melekelerini geliştirmek.
İkincisi, medeniyet perspektifi kazandırmak.
Üçüncüsü de, dil zevki geliştirmek, kavramlaştırma yeteneği kazandırmak.
Medeniyetler tarihinden düşünce tarihine, kelamdan fıkıh usulüne, sinema’dan müziğe, sanat’tan şiire, estetikten siyaset felsefesine kadar temel alanlarda eğitim verdiğimiz için ülkemizin en disiplinlerarası okulu, MTO. Bu, talebelerimizin farklı disiplinlerden imajinatif kavramları ödünç almalarını ve yeni kavramlar geliştirmelerini kolaylaştırıyor, dil zevkini zirveye taşıyor.
Ağustos’un ikinci yarısı ile Eylül’ün ilk yarısında Tarih Felsefesi ve İbn Haldun, İslâm Düşüncesi ve Gazâlî, Bilim Felsefesi ve Metaverse, Mimarlık Düşüncesi ve Sinan, Müzik Felsefesi ve Itrî, Film Estetiği ve Tarkovsky, Mednelyetimizin Dili ve Yunus’un Ufku başlıklı yedi akademik kamp yapacağız.
Binlerce talebe makale yazıyor ve yüzlerce talebe sunum yapacak.
Bu, ülkemizin entelektüel ve akademik hayatında devrim olacak inşallah.
MTO, DARULERKAM VE ASHABISUFFA MODELİ ÜZERİNE KURULDU
Ben bir yerlere adam yerleştirmek için açmadım burayı.
Sadece adam yetiştirmek için de açmadım.
Adam yetiştirecek adamları yetiştirmek için açtım MTO’yu.
MTO’yu, peygamberimizin (sav) geliştirdiği iki model üzerinden inşa ettim: Yapısal olarak beslendiğim Darulerkam modeli, Mekke sürecinde Efendimizin eğitim modeli: Herkes var: Kadın erkek, çocuk genç yaşlı herkes. İlk 45 müslüman.
Yaş değil baş, dedim ve modern/ düzleştirici pedagojiyi çökerttim.
İnanılmaz bir sinerji çıktı.
Müslüman zihninin, şahsiyetinin, dilinin, iç’in, enfüs’ün inşası.
Akademik olarak da Ashabısuffa modelinden beslendim: Ashabısuffa modeli, Medine sürecinde Müslümanca yaşama zemininin, habitus’unun inşası, şahsiyetin bütün’ü, sosyal şahsiyeti, Mekke sürecinde içe yapılan yolculuğun burada dış’ta yansıması, dışı, âfâk›ı inşası.
BİRİNCİ SINIF BİR EĞİTİM, DERT SAHİBİ ÖNCÜ, GÜZEL MÜSLÜMAN ŞAHSİYETLER
Sadece birinci sınıf entelektüel değil, savrulmayacak, dimdik ayakta duracak, özgüveni yüksek ama mütevazı, güzel Müslümanlar yetiştirmek istiyorum.
Gecem gündüzüm bu iş için alt üst oldu.
Hayatımı bu işe vakfettim.
Vakfetmek zorundaydım çünkü yaşanan ontolojik yok oluş süreci, yaşanan dejenerasyon, çürüme, tefessüh ve genç kuşakların gözümüzün içine baka baka hıza deizmin, ateizmin, nihilizmin, hedonizmin ve eşcinsel sapkınlık biçimlerinin eşiğine sürüklenmesi uykularımı kaçırdı, korkuttu, mahvetti beni.
Korkmaya başladım.
Yok olacağız eğer kalıcı, asıl büyük işleri yapmaz, önümüzü açacak bu öncü kuşakları yetiştiremezsek.
Metamorfoz yiyen, çocuklarımızı Batı kültürünün ve baronik-masonik şebekelerin kucağına kurban olarak atan okullar, 50 yıl, bilmediniz 100 yıl sonra ortadan kalkacak, yerini yeni Gazal’ler, İbn Sina’lar, Sinan’lar, Itrî’ler, Mevlânâ’lar yetiştirecek okullar alacak…
Kültürde, düşüncede, sanatta, eğitimde iktidar değilseniz iktidar olamazsınız.
Ben yeni Gazalileri, İbn Haldunları, Sinanları, Itrileri yetiştireyim, hiçbir zaman iktidar olmasam da her zaman ben iktidarım demektir.
Hedef bu.
Baronik-masonik şebekeye ölümcül darbeyi biz vuramazsak, yok olacağız, genç kuşaklar, bizim çocuklarımız kovacaklar bu ülkeden bizi Allah muhafaza.
MTO’da 30 bin talebe var.
Çöp yok.
Zehir gibi yetişiyorlar: Eğitimde Ruh var.
Eğitimde zirve bir seviye var.
Kardeşlik ruhu var.
Çok güzel Müslümanlar. Ülkenin en parlak entelektüel ve akademik öncüleri olacaklar bu güzel Müslüman çocuklar inşallah.
Bu işi yapamazsam, hesabını veremem. Rabbim yarın yakama yapışır “bu işi yapacak yetenek verdim sana, özgüven ve birikim de! Neden yapmadın?” diye sorarsa hesabımı vereyim diye çıktım yola, düştüm Anadolu’nun yollarına, teker teker dokunuyorum Anadolu’nun o güzel, saf, masum çocuklarına. Vesselâm.