YASİN TAÇAR - İNSANLIĞA BİR REÇETE: İRADE TERBİYESİ - 03 Eylül 2023 Pazar

YASİN TAÇAR - İNSANLIĞA BİR REÇETE: İRADE TERBİYESİ - 03 Eylül 2023 Pazar

YASİN TAÇAR - İNSANLIĞA BİR REÇETE: İRADE TERBİYESİ - 03 Eylül 2023 Pazar


Geçtiğimi günlerde Dr. Ethem Bakar’ın İrade Terbiyesi kitabı Ketebe Yayınları tarafından neşredildi. Ömer Faruk Can’ın yayıma hazırladığı eser birçok nedenden dolayı hazine niteliği taşıyor.

İlk neden Cemil Meriç’in methettiği İrade Terbiyesi eserinin Jules Payot’nun değil, Dr. Ethem’e ait olduğunun fark edilmesini sağladı. Senelerce neredeyse bütün okurlar bu yanılgıya düşmüştük ve Ömer Faruk Can bizi yanılgıdan kurtardı. Yanılınmıştı çünkü Dr. Ethem’in, Payot’nun eserinin çevirmeni olduğu sanılmıştı. Payot’nun eserini yayımlayan yayınevleri de belki özensizlikten belki de dikkatsizlikten buradaki hatayı fark etmemişti.

Dr. Ethem Bakar da Payot’nun eserini önemsemişti. Öyle ki başta gerçekten de çevirmeyi düşünmüştü ama Payot’nun eserinin hem sadece üniversite öğrencilerine yönelik olması hem de o eserden sonra illmi bakımdan konu daha da zenginleştiği için Dr. Ethem yeni bir müstakil eser yazmaya karar vermişti. Öyle ki Dr. Ethem’in İrade Terbiyesi sadece üniversite öğrencilerine yönelik olmayacaktı, o bütün insanlığa seslenecekti.

Dr. Ethem’in eserini önemli kılan asıl husus ise bir sancının neticesinde yazılmasıydı. Dr. Ethem milletinin hak ettiği noktada olmadığını, daha da gelişmesi gerektiğini düşünüyordu ve sorun olarak tembelliği, ataleti görüyor, çözüm olarak da irade terbiyesini öneriyordu. Tabi burada Batıcı olma hatasına düşüyordu, öyle ki eserine aldığı alıntıların da çoğunluğunu Batılı yazarlar oluşturuyordu, yine de yaptığı tahliller, sunduğu çözümler fevkalade önemli olma niteliğini taşımakta.

Dr. Ethem meseleye Kant’ın insanın eylemsel olarak irade sahibi olmadığı tezini çürüterek giriş yapıyor. Kant’a göre insan, özün ona emrettiğini yapmakla mükelleftir. Dr. Ethem bu teze karşı çıkıyor ancak karşı çıkışını gerçekleştirirken insana tamamen bir özgür irade de yüklemiyor. Dr. Ethem insanın iradesinin olmadığı görüşü ile insanın mutlak irade sahibi olduğu görüşüne karşın bir orta yol tutturuyor, mevzuya derinden mercek tutuyor. Dr. Ethem’e göre insan eylemlerinde tamamen özgür değildir. Dış etkenler ve iç etkenler, eylemlerinde aktif rol oynamaktadır. İnsanın eylemlerinde eğilimleri, bulunduğu ortam ve muhit, aldığı terbiye, eğitim hayatı, okuduğu kitaplar, maruz kaldığı yayınlar, genler yoluyla devraldığı vasıflar, öğretmenleri, ailesi, akrabaları, arkadaşları, menfaatleri, sahip olduğu hastalıklar, doğuştan taşıdığı huylar hep iz taşımakta, parça barındırmaktadır. O halde insan eylemlerini zorunlu olarak ve farkında olmayarak mı gerçekleştirmektedir? Aslında zorunlu olarak gerçekleştirmemektedir. Düştüğü hataların müsebbibi yine kendisidir. Çünkü o insan, iradesini terbiye altına almamıştır. İradesini terbiye altına almadığı için de az önce saydığımız etkenlerin emri altına girmiş, onların onu sürüklediği yere savrulmuştur. İnsan eğer iradesini terbiye altına alabilirse o etkenlerin hepsi o insanda olumlu birer haslete dönüşecektir ve insan kemal sahibi olacaktır.

İnsanın kendisine dair her duyguya, vasfa hâkim olup olmama meselesi iradesi üzerindeki tesirini belirleyici etkendir. Örneğin bir konuda karar vermeden önce doğru kararı verip veremeyeceği irade üzerindeki hükmünün baskınlığıyla doğrudan alakalıdır. Karar verilmeden önce insan zihni bir tartışma gerçekleştirmektedir. Tartışmada insan hem kendisinin savunucusu hem de muhalifi konumundadır. İrade sahibi insan karar haline ulaşan düşünce ve temayüllerinin gelişkin olduğu, muhalif düşünce ve temayüllerin ise engellenilmesinin başarılmış olduğu insandır. Düşünce ve temayüllerini doğru şekilde yönlendirebilen insan, iradesini terbiye altına ve hükmü altına alabilmiş insandır. Bu insanın zihninine yanlış düşünceler ve vesveseler hücum dahi etse bir etki sahası olmayacaktır, o insan o düşünceleri ve vesveseleri engellemesini bilecektir.

Düşünce üzerine var olan mücadele, duygular için de geçerlidir

İnsanın iradesini terbiye etmesi, nefsini terbiye etmesini gerektirir. Dr. Ethem burada konuyu devlet ve millet üzerinden örneklendirir. Eğer bir toplumda hükümetin nüfuzu yok olduysa orada kaos çıkacaktır, herkes istediği gibi davranacak ve devlette dahil diğer insanlara dahi zulmedecektir. Aynı şekilde iradesini terbiye edememiş insan da nefsinin esiri olacak ve şahsi menfaatlere, nefsani ihtiraslara, arzu ve heveslere köle konumunda pozisyonlanacaktır. O durumdaki bir insanın da kendisine bir faydası dokunmayacağı gibi milletine ve devletine hiç dokunmayacaktır. Dr. Ethem’e göre insanın iradesini terbiye etmesi esasında devleti ve milleti için gereklidir. Kişi kendini olgunluğa eriştiremediyse devletine ve milletine faydalı olamayacaktır. Ancak kişilerin kendini geliştirdiği toplumlarda milletler de gelişmiş milletler payesine erişebileceklerdir.

İnsan daimi olarak ilerlemeye mahkûmdur. Terakki kaçınılmazdır. Ancak tembelliğe mahkûm olanlar terakkiyi kaçıracak ve ilerlemiş ülkelerin, milletlerin gerisinde kalacaklardır. Bu şekildeki milletlerin vahşi bir kavimden farkı olmayacaktır, onlar karşılaştıkları nefsani tüm çirkinliklere kucak açacak ve düştüklerin çukurun tehlikesinin ve iğrençliğinin bilincinde olmayacaklardır. İrade terbiyesi ile terakki mümkündür. Ancak o terakkinin de bir nihayeti yoktur. Çünkü doğanın düzeni bu şekildedir. İlerleyen her insan (ve doğal olarak millet) hep daha da ilerisinin olduğunu görecek, iştihası kabaracak, çalışmak için daha da şevklenecektir.

İrade terbiyesi için insan önce iradenin ne olduğunu, hangi ölçülerde insanda bulunduğunu kavramalıdır. Daha sonra irade psikolojisini anlamalıdır. Tefekkürde, düşüncede, fiilde iradenin nasıl ve ne boyutlarda etkin olduğunu, iradeyi nasıl şekillendirmek gerektiğini idrak etmelidir. Daha sonra irade ve derin tefekkürün önündeki şehvet gibi engelleri fark etmeli, onlarla mücadeleye girişmelidir. İç ve dış etkenleri tetkik etmeli, detaylıca önüne sermeli ve hepsinin hem aslını hem de önemini kavramalı, sonra da iradesinin terbiyesi için elverişli konuma getirmelidir.

En önemlisi de milli irade bilincidir. Milli irade bilincinden yoksun olduğunda insan bencil bir canlı olmaktan öteye gidemeyecektir. Kişi toplumunun sorumluluklarından azade değildir, toplumdan bağımsız da değildir. Bir sarmal gibi iç içedir.

Dr. Ethem Bakar insanı biyolojik, psikolojik, sosyolojik açılardan özenli, ayrıntılı ve kusursuz şekilde inceliyor. İrade mefhumuna bakılabilecek her açıdan bakıyor ve ortaya toz konulmayacak bir çözüm sunuyor. İrade Terbiyesi, yaşadığımız modern zamanlarda hepimiz için uygun bir reçete.

Yazıyı, eserin içinde yer alan bir Cornelille alıntısıyla bitirelim: “Her katre-i demin hesabını bizden sorar vatan!”