Önemli gün ve gecelerin toplandığı bir geceyi idrak ediyoruz. Felaketin tam merkezinde, yıkıntıların arasından bütün dünyaya seslendiğimiz gün ve geceler miraçla buluştu. Miraç; zaman ve mekân hudutları dışında cereyan etmiş ulvi bir tecellidir. Beşer idrakinin üstüne çıkan, sırlar ve hikmetlerle dolu bir gecedir. İsrâ ve Miraç, Peygamberimizin bir gece Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya, oradan da Yüce Mevla’nın sonsuz kudretini müşahede etmek için yaptığı mucizevi bir yolculuktur. İsrâ; Sevgili Peygamberimizin bir gece, Mekke’deki Mescid-i Harâm’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya yolculuğudur. Miraç ise Mescid-i Aksâ’dan en yüce makama kabulünün adıdır. Pek çok ilahî hikmet ve bereketi barındıran bu kutlu yolculuk, âyet-i kerimede şöyle dile getirilmektedir: “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya ulaştıran Allah’ın şanı ne yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.” (17 İsrâ suresi, 1) Âlemlerin Rabbi, Peygamberimizi miraç ile taltif buyururken biz kullarına da mesajlar vermiştir. Buna göre, ömrünü bu yüce değerlerle tezyin edenler, kulluk basamaklarında her daim yükseleceklerdir. Onlar, cennetin ebedi nimetlerine de mazhar olarak yüceleceklerdir. Resûlullah Efendimizin, miraç ile mana âleminin basamaklarında bir bir yükseldiği gibi bizler de Rabbimiz katında namazlarımızla yükseliriz. Ümmet-i Muhammed’den Allah’a ortak koşmayanların günahlarının bağışlanacağı ve sonunda cennete girecekleri müjdesidir. Getirilen hediyelerden birisi de Peygamberimizin “Gözümün nuru” dediği beş vakit namazdır. Namaz bizim miracımızdır, dirilişimizdir, kurtuluşumuzdur. Bizler namazla arınır, her türlü kötülükten korunur, mescidlerde buluşuruz. Vaktinde kıldığımız namazlarımız, en hayırlı amelimizdir. “Allahu ekber” diyerek, tekbirimizle dünyanın bütün hengâmelerinden sıyrılıp yaratılış ve varoluşumuzun hikmet ve anlamını derinden kavrarız. Kıyamımızla istikamet üzere, dosdoğru oluşla Allah’ın huzurunda dururuz. Kıraatimizle, O’na en içten sena ve yakarışta bulunuruz. Rükûmuzla yalnız Rabbimizin önünde boyun eğdiğimizi gösteririz. Secdemizle O’na en yakın olmanın ve kulluğun zirvesine varmanın hazzını duyarız. Tahıyyatımızla Rabbimizi yüceltirken biz de yüceliriz. Selamımızla felahı hatırlarız. Günde beş vakit namazımızda bütün canlılığıyla miracı doyasıya yaşarız.
Sadece şekilden ibaret değildir. Aksine namaz, bedenen olduğu kadar zihnen ve kalben de insanı kuşatan bir ibadettir. Namaz kılan insan aynı zamanda güzel ahlaklı, dürüst, mütevazı, merhametli, adil olması beklenen insandır. İşte bu yüzden âyet-i kerimede, “Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar” (29 Ankebut 45) buyurulmuştur. Peygamberimizin “Namaz müminin miracıdır” hadisi aslında her şeyi özetliyor. Miraç, bizi kendimize, özümüze, fıtratımıza çağırmanın, ona dönmenin, onunla Rabbimizin huzuruna yükselmenin adıdır. Miraç değerleri ile insan; esfel-i sâfiline, aşağıların aşağısına savrulmaktan kurtulur; ahsen-i takvime, en güzel hâle ulaşır. Miraç değerleri, insanı en üst kemal noktasına çıkarır. Bu ulvi değerler, bizleri ebediyen huzur içinde kalınacak cennete götürür. Yeter ki bizleri yükseltecek bu değerlere sımsıkı sarılalım ve bunları hayatımıza yansıtmakta kararlı olalım. İmanımız, salih amellerimiz ve güzel ahlakımız burağımız olsun. Miraç Kandili vesilesiyle Rabbimize, kendimize ve çevremize karşı sorumluluklarımızı bir defa daha hatırlayalım. Müminler olarak bize düşen; Allah’ın emir ve yasakları karşısında her daim sadakatle, teslimiyetle bir duruş sergilemektir. Miracın yüreğimizde kanayan emaneti ise Kudüs ve Mescid-i Aksâ’dır. Resulüllah’ın mucizelerinden İsra olayı, Mescid-i Haram’dan, Mescid-i Aksa’ya olan gece yolculuğudur. Bunu Kur’an-ı Kerim açıkça söyler. Kâbe’den değil de Mescid-i Haram’dan denmiş olması, Mescid-i Aksa’nın da sadece bina değil, haremiyle birlikte Mescid-i Aksa olduğu fikrini güçlendiriyor. Asırlar boyunca Müslümanların idaresi altında ‘barış ve selamet yurdu’ olarak anılan Kudüs, bugün işgalin, zulmün, şiddetin ve acının toprağı haline getirilmiştir. İbadet özgürlüğünü hiçe sayanlar, mabet dokunulmazlığını ihlal edenler; Müslümanların Kudüs’te, Mescid-i Aksâ’da, bütün yeryüzü camilerinde birlik ve huzur içinde ibadet etmelerine engel olamayacaktır. Kandil simitleriyle, tebrik mailleriyle, telefon kutlamalarıyla, kültür, merasim ve şeklî dindarlıklarla kandiller lâyıkı veçhile değerlendirilemez. Taif yolculuğunun bitimini takip eden günlerde yatsı namazı ile sabah namazı arasında Peygamber Efendimiz, Kur’an-ı Kerim’de gece yürüyüşü anlamına gelen İsrâ terimi ile tanımlanan mucizevi bir yolculuğa çıkarıldı. Yeni bir muhit elde etmek için Taif’e giden Peygamberimizi taşladılar. Yollara döşedikleri dikenlerle ayaklarını kan içinde bıraktılar. Miraç; hüzün senesi (Hatice validemiz ve Ebu Talib’in vefatının) akabinde gerçekleşti. O gün gösterilen sabır Müslümanlara örnek olan bir sabırdı. Ahlâkın en üstününü en ahlaksız insanların arasında gerçekleştirdiler. Eriyip gevşemediler. Fakirliğe ve fakirliğin ağırlaştırdığı ekonomik ablukaya karşı sabırlı oldular. Eğer yürüyüşünü durdurmak için bütün yolların kesildiyse yürüyüşünü yukarı doğru sürdürebilirsin mesajı kendisine verildi. Müminlere vaat edilen cennet bir biçimde kendisine gösterilmiş oldu. Bunların hepsini ayetler bizlere haber veriyor. Miracı da; şu son yaşadığımız sabır, şükür, kanaat, cömertlik, fedakârlık gerektiren ‘imtihan günleri’nde idrak ediyoruz. Bizler de İnşallah çok yönlü ‘kulluk şuuru’ ile değerlendirriz. Rabbimizin İsrâ suresinde yer alan öğütlerinden bazılarına kulak verelim: Yalnızca Allah’a kulluk et. Anne-babana iyi davran, yaşlanıp sana muhtaç hâle geldiklerinde onlara kol kanat ger, “öf!” bile deme. Akrabaya, yoksula ve darda kalana yardım et. Cimrilikten ve israftan kaçın. Zinaya yaklaşma. Haksız yere cana kıyma, asla kan davası gütme. Yetimin malına el uzatma. Ahde vefa göster. Ölçü ve tartıda hile yapma. Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Bizim Miracımız; nefsimizin kötü heva ve heveslerinden sıyrılarak, Allah’ın emirlerini yaşayarak yükselişimizin adıdır. Bizim miracımız; dargınlıktan, düşmanlıktan, fitneden, fesattan, dedikodudan, gıybetten, hasetten, fesattan, kinden, nefretten kardeşliğe, birlik ve beraberliğe sevgiyle, saygıyla, merhamet ve şefkatle yükselişimizdir. Bizim miracımız; her türlü hâyâsızlıktan, edepsizlikten, yalan ve iftiradan dürüstlüğe, doğruluğa ve güzel ahlaka yükselişimizdir. Bizim miracımız; kulluk yapabilmek için maruz kalınan umutsuzluktan bizi kurtaran ufkunu açan, önüne değil, ilerilere bakmasını öğreten büyük bir müjdedir. Bütün Müslümanların birlik, beraberlik ve kardeşliğinin pekişmesini, insanlığın barış ve hidayetine vesile olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum. Müslüman umutsuz olmaz! Allah’ın izniyle bu millet darda kalmaz! Diriliş, direniş, var oluşumuzun miracını yaşıyoruz, yaşayacağız, yaşatacağız. Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Miraç gecesi de miracımız olsun.