Yeni bir eğitim öğretime başlarken bitmeyen hep gündemde olan dertlerimizle baş başayız. Müfredat, ders kitapları, öğretmenlerin nitelik ve nicelik olarak vaziyetleri, meslekî eğitimin durumu, idareciler-öğretmenler-veliler-öğrenciler birlikte idealleri/hedefleri/ebedî hayat düşünceleri, vs. Sistemin eğitimi, bir ‘öğütüm sistemi’nden kurtuluş bekliyor. Milyonların beyni, çocuklarımızın kişiliği ve kimliği bu tezgâhtan kurtuluş bekliyor. İlk defa müfredata el atılarak kendi değerlerimize özümüze dönerek bir eğitim sistemine el atılıyor. Çok geç de olsa gayretli bir Millî Eğitim Bakanımız bütün şer güçlerin çığırtkanlıklarına rağmen tarihi bir hizmete imza atıyor. Okullar açılırken kangren olmuş yaramız Millî Eğitimin pansuman ile tedavi edilemeyeceğini biliyor. Rabbim pansuman değil, tedavi edecek güç kuvvet versin, muvaffak kılsın.
Bu ülkede eğitim sistemi; umutsuz bir vakadır. Eğitimin yapısal meselelerinin yanında ‘ahlaki problemler’ de baş meseledir. Sorunlu değil, sorumlu eğitim olmalı. Çözümün ilk adımı; bu ülkenin okullarını, resmî ideolojiye kurşun asker yetiştirmek için beyin öğüten birer insan değirmeni olmaktan kurtarmak. Bunun için de eğitim sistemini demode bir ideolojinin elinden kurtarıp insanileştirmek. Öncelikle ‘insan malzemesi’ni iyi tanımak. Onu yaratan, yaşatan, öldüren dirilten, yoktan var eden, varlığından haberdar eden, Celal-Cemal-Kemal sıfatlarının sahibi Allah Teala’yı bilerek eğitim öğretime başlamak. Herkes bugünü konuşurken Millî Eğitimin Tanzimat’tan beri getirildiği durumu bilmek mecburiyetindedir. Başında ‘Millî’ kelimesi bulunan eğitim sistemimiz hiç bize ait olmadı, bizim insanlarımıza teslim edilmedi. Hep batasıca ‘Batı’ dendi. Hep katliama, vahşete ‘uygarlık’ adı konuldu. Hedef de kendi medeniyetimiz olmadı ‘Batı Uygarlığı’ oldu. Eğitim sistemimizin temeli de putlaştırmaya dayandırıldı. Tek hak din İslâm, tek ilahi kitap Kur’an-ı Kerim, bu dinin ve bu kitabın bütün insanlığa/ümmete gönderilen son Peygamber Hz. Muhammed Aleyhisselam olduğu bilindiği halde Müslüman ülkenin insanlarına öğretilmediği gibi (belgelerle sâbit) onu kabul etmeyen, edep ve hayasızca dil uzatan her türlü hakarette bulunan tek lider, tek önder olarak anaokulundan üniversiteye kadar beyinler yıkandı. Hal böyle olunca asıl görev ebeveynlere düşüyor. Her ebeveyn hiçbir okulun evin yerini tutamayacağını aklından çıkarmamalıdır. Evin, ailenin işlevini okula yüklemek, çok büyük bir yanlıştır. Bunu yapanlar; ya sorumluluklarını bilmeyen cahiller veya sorumluluktan kaçan gafillerdir.
Kur’an-ı Kerim’in çağrısı açık: “Siz ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı taşlar ve insanlar olan ateşten koruyun!”
Eğitimde görülen bütün olumsuzluklar; Cumhuriyet döneminden beri bir din gibi yerleştirilen benimsenen pozitivist ve materyalist eğitimin sonuçlarıdır. Sebepleri tartışmadan sonuçlar tartışılmamalı. Teşhis yanlış olursa tedavi de yanlış olur. Asıl mesele; “kimlik” ve “kişilik/şahsiyet” meselesidir. Bu ülke rotasını Batılılaşmadan yana kırdıktan sonra kendi öz değerlerine sırtını dönmüştür. Bu ülkeye temel tercihi dayatanlar, bu ülkenin bin yıllık rotasını tam ters tarafa döndürdüler. Fetih için yürüdüğü Avrupa’ya kul köle ettiler. Bu toprakları kadim kıblesinden çevirdiler. Yüzünü hep kıbleye dönmüş bu milletin, sırtını kıbleye döndürmek için her yolu denediler. Eğitimden başlayarak. 1926’dan sonra Millî Eğitim’in kıblesini belirleme işini Batılılara ihale ettiler. İsviçreli, Fransız, Alman, Belçikalı Hıristiyan ve Yahudi eğitimcilerin eline verip alın ne yaparsanız yapın dediler. Karma eğitime, laikliğin “amentü” maddesi gibi bunun için sarıldılar. Laisizm ve sekülerizm de pozitivizm de materyalizm de birer ideolojidir. Hiçbir ideoloji muhatabında bir vicdan inşa edemez. Vicdanı ancak inanç sistemleri, din inşa eder. İnançsız veya laikliğe dayanan bir eğitimle mevcut duruma gelinir. Herkes hata yapar, günah ve suç işleyebilir. Ama vicdan sahibi hiç kimse, işlediği cinayeti savunamaz. Pişman olur, tevbe eder.
Çocuğunu kurda kuşa yem etmek istemeyenler; okula, çantalarını beslenme yerine yüreklerini koyarak göndersinler. Allah’ın kendilerine emanet olan çocuklarını okula değil, Allah’a emanet etsinler. Bunun yolu, onları sağlam bir iman ve şahsiyetle donatmaktır.
Bu dertleri dile getirirken bizim medeniyetimizde bilgi ahlak irtibatını ihmal ettiğimizi unutmayalım. İslâm medeniyetinin temelinde “davranış ve ahlak” vardır. Eğitimimizin temeline oturttukları Yunan-Avrupa uygarlığı; bilgiden ahlaka gider, aklın görevi de nasıl olursa olsun ‘bilgi üretmek’ bize göre ise aklın görevi “iyi ve kötüyü bilip sahibini iyiye yöneltmektir. Onun için biz önce “ahlaki mi, helâl mı haram mı, günah mı sevap mı” diye sorarız. Peygamberimizin “faydasız bilgiden Sana sığınırım!” duasının temelindeki kaygı ahlaki kaygıdır.
Laik, Kemalist rejimi kuranlar ‘ahlaki ve dini olanlar aç kalmaya mahkûmdur’ zihniyetinden yola çıktıkları için geldiğimiz bu hazin nokta hiçbirimiz için sürpriz değil. Toplum, ‘çağdaşlaşma projesi’ adı altında tepeden yürütülen toplum mühendisliğiyle bu hâle getirildik. Bitmeyen hastalıkları da olmayan İslâm ülkelerinin durumunu göstererek ‘iyi olsaydı onlar ileri ülkelerden olurdu’ ezberlettikleri slogan cümleleri de bu! Ahlakla zenginliğin bir arada olmayacağına inandıkları için ‘ahlaksız bir ekonomimiz’ oldu. Parayı ahlaksızlaştırırken haramzade üreteceğini hesap edemedik. Haram para ile helâl paraya aynı muamele yapıldı. Ondan sonra da hortumculuktan, rüşvetten, suistimalden şikâyet ettik. Ülke ekonomisinin belini büken faize meşruiyet kazandırdık.
Bir eğitim sistemi, ‘sistem’ denmeyi hak edebilmesi için “Değerlere” yaslanmak zorundadır. Bizim eğitim sistemimiz kendi değerlerini inkâr etti. İkame değerler de tutmadı. Çünkü ‘değer’ ithal edilecek bir meta değil ki ithal olsun. Aslını inkâr eden haramzadedir. Haramzade bir eğitim; ‘eğitim-zede’ nesiller üretti. Değersiz, kimliksiz, kişiliksiz…
Tabii ümit kesmek yok. İktidarın “mecburiyet mazeretine/özrüne” sığınarak Kemalizm’den kutsal yerine konulan paganizmden, laisizmden sekülerizmden kurtulması gerekiyor. Oligarşi ve bürokrasi tasallutundan öne çıkarılan hükümet sözcülüğü yapanlardan, muhafazakâr kesimin tepkisini çeken Kadem’cilerden kurtulmaları şarttır. Bu millet her şeye rağmen hizmetleri unutmaz/unutturmaz. Yeter ki iktidar muktedir olsun. (Devam edeceğim İnşallah…)
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yasar-degirmenci/okullar-acilirken-milli-egitim-kangren-yaramiz-46449.html