YAŞAR DEĞİRMENCİ - KANDİLLERİ ‘KULLUK ŞUURU’ İLE YAŞAYALIM - 26 Eylül 2023 Salı

YAŞAR DEĞİRMENCİ - KANDİLLERİ ‘KULLUK ŞUURU’ İLE YAŞAYALIM - 26 Eylül 2023 Salı

YAŞAR DEĞİRMENCİ - KANDİLLERİ ‘KULLUK ŞUURU’ İLE YAŞAYALIM - 26 Eylül 2023 Salı


Allah’a kul olamayanlar; nefsinin, heva hevesinin kulu olurlar. Bunu unutmayalım! 

Bu dünyanın gerçek manası imanlı yaşamaktır. Ötesi ona göre derece derece mana payı alır. Gayelerin gayesi imandır, imanın kemalidir, iman selametidir, imanın şuurudur. Allah’ın muhlis kulları olmaktır. Bundan sonra ne varsa ona göre var. Ondan mana ve nasib alabildiği kadar var. Bu dünya bizim için yaratıldı. Biz; iman için kulluk için, o yolda istikametle gitmek için yaratıldık. Nizam budur, hilkatin hikmeti budur. Kim olduğumuza, nerede, niçin bulunduğumuza dikkat edelim, içimizdeki iman ışığı önümüzü aydınlatmaya yetecektir.  

İmtihanlar ve tuzaklar dünkünden çok daha fazla, çok daha ağır. Maddeten veya manen, zahiren veya ruhen, doğrudan veya dolaylı olarak zor günler yaşıyoruz. Ülkemizde; pandemiden, depremden, sel ve yangın felaketlerinden bugünlere geldik. Peygamber Efendimizin veladeti (doğumu) içinde bulunduğumuz Rebiülevvel ayında oldu. Bizler Müslümanlar olarak önümüzü aydınlatan kandiller olarak gördük.  

Sevgili Peygamberimiz zamanımızın imtihanlarını bildirdi. “Mal sevgisi” dedi. Dikkat edelim mal sevgisine! Dünyevileşmemize, refah ve konfor düşkünlüğümüze. Bir derdimiz var burada. “Dikkat edin!” ihbarında hikmet var. “Dünyaperest” olmamaya işaret buyurdu. Bu bir gizli tehlikedir, dikkat edelim. Putperestlik açıktır. Dünyaperestlik gizlidir, sızar, dolanır, hulül eder, nüfuz eder. Bütün gerçek sevgiler, Allah sevgisi ile hasıl olur. Yalan sevgilere, ifrat ve tefritlere dikkat edelim. Tekneyi yüzdürecek olan su, teknenin içine girerse onu batırır. Madde budur işte! Tefrik zor değildir, zorlaştırılmamıştır bizim işimiz. Zorlaştıran kendimiziz. Her şeye rağmen bu zorlukları aşıp, bu imtihanları kazanacağız inşallah. Manevi meseleyi halletsek, diğer meseleler tıpış-tıpış “hal yolu”na girer. Her şey oraya bağlı. Maddi meseleler, hangi sistematik çerçeve içinde olursa olsun, insana bağlı. İnsanın ruhuna, ahlakına, vicdanına, seciyesine, seviyesine bağlı. 

Nesiller heder oldu. İnsanlarımız acılı bedeller ödedi. Umutlar ertelendi, gelişmeler gecikti, müjdeler ertelendi, idealler yozlaştı. Bir düğme olsa ve ona basınca istenilen gerçekleşiverse… Ben de “kendin için istediğini başkası için de istemek, kendin için istemediğini başkası için de istememek” kaidesinin yürürlüğe konulacağı düğmeye bassam, ne olur? Sadece bu, sadece bu kaide uygulansa… Ne olur? Lâteşbih, ortalık cennete döner! Bu kaideyi sadece inananlar tam, olarak uygulasa, yine de kâfi gelir. Fakat olmuyor işte! Niçin olmadığını da anlamak, teşhis etmek pek işimize gelmiyor. Dönüyoruz, koca-koca meselelerin tahliline, münakaşasına. Nasıl kurtulur memleket, nasıl kurtulur inananlar, nasıl kurtulur cihan? Önce kendini bir düzeltsene. Kalbin ne olduğunu bildiğin halde kalb kırmaktan vazgeçsene. Yüksek matematik hesabı yapar gibi mükellefiyetten vâreste hâle gelmenin formüllerini arayacağına şu yanındakinin elinden tutsana. “Hüsnüzan imandandır” ölçüsünü hatırlayıp, etrafına daha bir güzelce bakmayı öğrensene. Kendine hoş gelmeyeni başkasına yapmasana, kendine hoş geleni başkaları için istesene. Bir metodu işaretlemek istiyorum. Örnek insanlar, rehber insanlar vardır. En mükemmel örnek (nümune-i imtisal) Resulullah’tır. Sonra, O’nun yolunda olan, dereceli örnekler vardır. Nasıl yaşamış Resulullah Efendimiz ve O’nun yolundaki üstün insanlar? Hiç kimsenin hayatı, Resulullah’ın hayatı kadar bilgi ve belge aydınlığı içinde değildir. Mübarek hayatının öyle safhaları hakkında bilgi sahibiyiz ki; hiçbir tanınmış insanın hayatı hakkında o kadar geniş bilgilere sahip olmamız mümkün değildir. Hatta belki yadırganacaktır; insan yakınları hakkında bile o genişlikte bilgilere sahip olamaz. Önce, Resulullah’ın hayatını, gücümüz nispetinde iyi bilmeliyiz. Sonra, O’nun yolunda olan rehberlerin tanıyabildiğimiz kadarını, iyi öğrenmeliyiz. Bu okumalar, öğrenmeler okuduklarımızı, öğrendiklerimizi yaşamalar, yaşatmalar hem tahammülü ayarlar hem de huzurlu bir hayat yaşamamızı kolaylaştırır. Onları düşün. Bugün yaşıyor olsalardı ne yapacaklarını düşün. Bunaldığın meseleyi, yaşasalardı ‘nasıl çözerlerdi?’yi düşün. İnandığını yaşamak bu demektir. Akış ve bütünlük ancak böyle tahakkuk eder. 

Aktüaliteye dalmışız. Gündemimizin son maddelerinde olması gerekenler başa oturmuş. Kalkmıyor da. Yahut kaldıramıyoruz. O zaman kendi kendimize ‘En üstün aktüeli tanı!’ mı diyelim? Okumalar yapsak Peygamber Efendimizin hayatından. Her hal ve şartta dinimizi nasıl yaşamış, nasıl öğretmiş, nasıl tebliğ, telkin ve irşadda bulunmuş aile reisi olarak, tacir olarak, komutan olarak, devlet reisi olarak, arkadaş yoldaş, komşu olarak, kul ve insan olarak hülasa okumaya başladım. Peygamberimizin yaşayışı kimlere, nelere cevap teşkil etmiyor ki! Hem de en müessir, en hakiki, en üstün cevap! Muhtevasında; takılana da bana da etrafa da muarızlara da, herkese, her şeye, gücümüz, kuvvetimiz nispetinde nasibimiz var. Ne kadar taşıyabiliyorsak ne kadar doldurabiliyorsak o kadar alabiliriz. İnsanlığın vicdanı biz olalım. Mazlum ağladığında gözyaşını ilk silen biz olalım. Haksızlığa uğrayanın ilk aklına gelen biz olalım. Emaneti teslim edeceği en güvenilir biz olalım. İslâm güneşinin aynası olalım. Bu iman-istikamet-hidayet ışığının insanlığa yansıtıcısı olalım. Bu çağda Peygamberimize arkadaş (sahabe) olalım. Kardeş olunabileceğine inanıyorum. Yaşadığı çağdan bütün çağlara ve kuşaklara seslenerek “Kardeşlerim” diyen bir Peygamberin ümmetiyiz. Yaşadığı hayatı, bu çağa taşıyamaz mıyız? Kur’an-ı Kerim’de Üsveyi hasene (güzel örnek) olarak zikredilen peygamberimizin her hal ve şartta yaşadıklarını bizler de günümüzde yaşamalıyız. “Kul Peygamber” önce kul sonra resul! Bu günleri ‘kulluk şuuru’ ile yaşayalım. Allah’a kul olamayanlar; nefsinin, heva hevesinin kulu olurlar. Bunu unutmayalım!