YAŞAR DEĞİRMENCİ - İKTİDARA SESLENİŞ! İKTİDARA SERZENİŞ! - 07 Ocak 2024 Pazar

YAŞAR DEĞİRMENCİ - İKTİDARA SESLENİŞ! İKTİDARA SERZENİŞ! - 07 Ocak 2024 Pazar

YAŞAR DEĞİRMENCİ - İKTİDARA SESLENİŞ! İKTİDARA SERZENİŞ! - 07 Ocak 2024 Pazar


Şahısları putlaştırmadan kurtulamadınız. Reis’i yalnızlaştırmaktan da. Son yaşanan/yaşatılan olayları tahlil ettiğinizde ne hallere düştüğünüzü görürsünüz. Sadece Ömer Çelik’in açıklamalarına bakın. ‘Hilafet diye bir gündemimiz yok. Bu siyasi mesajların karşısındayız. Bizim temel meselemiz, Türkiye’nin laik demokratik vasfının güçlendirilmesidir’ diyor. Yazıklar olsun. Öbür âlemde dindar insanlara baskı için gerekçe gösterilen Laikçi kanunlarla hesaba çekilmeyeceğini bilmez misin, nasıl düşünmezsin. 

Bunları söylemek bana, fitne hadisini hatırlatıyor. “İmanı korumanın zorluğu, imansız gitmenin çok kolay olduğu. Bir an, bir nefes kadar kısa.” olarak ifade edilen hadis-i şerifi. Bir başka mesele: Güya tesettürlü bazı isimler  ve onu takip eden o da taşıdığı aksesuar örtüsü olan feminist mlletvekillerine bakmanız yeter. 

İstanbul sözleşmesinde yaşattıkları rezaletleri batasıca Batı’nın fıtratı bozma teşebbüslerine çanak tutan feminizmin şakşakçıları ne zaman Gazze’deki kadınlara yapılan tecavüzleri, çoluk çocuk demeden yaptıkları katliamlara ses çıkaracaklar. 

Özendikleri bir başka Yahudileşmeyi yapanların Hrant Dink’in öldürülmesine ‘Hepimiz Ermeni’yiz!’ diyenler, ne zaman ‘Hepimiz Filistin’liyiz!’ diyecekler? Cumhurbaşkanımızı eli cebinde karşılayan, spor kulübümüzün başkanlığını yapan ‘Atatürk yoksa Türkiye yok, biz de yokuz!’ diyerek her şeyi yoktan var eden, yaratan, yaşatan, öldüren, dirilten, veren alan, Celâl, Cemal; Kemal sahibi olan, bunca nimetleri veren Allah’ı unutanların temsilcilerine ne zaman gerekli cevapları verilecek..

Hükümet sözcülüğü yapan adama önce şunu anlatmak lâzım: Milletimizin ortak paydası ilahidir, dinin sâbiteleridir.

Şahıslardan ortak payda olmaz. Mevlânâ’nın “Pergel Metaforu” gereğince; pergelin sabit ayağını medeniyetimize sabitleyerek hareketli ayağıyla bütün âlemi dolaşacak gençlerimizi geleceğe hazırlıyoruz. Pergelin sabit ucu yoksa daireyi çizemezsiniz. Kaos ortamı hazırlamak için; cehaletin gayyasına düşmüş olanlara yahu “Hilafet bayrağı” diye bir bayrak yok ki. Hatta “Hilafet sancağı” diye bir sancak da yok.” Bunu anlatmaya Kelime-i Tevhid yazılı bayrağı Suudi Arabistan bayrağı zannederek onu haberleştirenlerle Kemalizm’de putlaştırmada yan yana duranlar nasıl muhafazakâr oluyorlar. 

Bu arada İstanbul valimiz Davut Gül’ün Ayasofya Camiinin “La ilahe illallah” mahyalı fotoğrafını paylaşması, cahili cühelaya ders niteliğinde, tebrik ediyorum. Kutsalı olmayanların, dini hassasiyeti bulunmayanların cehaletin temsilcilerini bugün sekülerizmin ‘paganizm-nihilizm-ateizm’ çizgisi Allah inancı olan hayata müdahil bir dini kabul etmeyen Ebucehil’leşenlerden olmayın! Bütün saldırıların, saldırganların, vahşilerin hedefinde İslâm var. 

 

Dindar geçinen cemaatlerin, gönüllü kuruluşların, sivil toplum STK olarak bilinenlerin durumu “inandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanmaya başlarsın!”a dönüştüler. 

Tepedeki adamlara Gazali gibi bir âlimimizin şu sözünü de öğretmek gerekiyor. “Gayri Müslimlerle zihni yakınlık; zamanla kalbi yakınlığa, kalbi yakınlık da manen helake sebep olur.” 

Bu duygular içinde milletimizin, ümmetin derdiyle dertli yazımı tamamlarken Yusuf Kaplan hocamızın Cuma günkü yazısını okuyunca aynı dertleri paylaşan uyuyamayan, “İslâm Kardeşliği”ni yaşamaya çalışan, Âlemlere rahmet olarak gönderilen, kâinatın övüncü, kıvancı, öncülerin öncüsü ulu önderimiz Peygamberimiz Hazreti Muhammed aleyhisselamın izini sürerek, ‘kutlu ve mutlu ebedî yolculuk”a çıktığımız için bazı satırlarını paylaşıyorum.

 Türkiye’de İslâm’a yapılan iğrenç saldırılara devlet sessiz kalamaz! 

 

Türkiye, herhangi bir İslâm ülkesi değil. Medeniyet-kurucu, (medeniyetin istikametini, yönünü, yörüngesini ve ruhunu yitirmemesini sağlaması anlamında) medeniyeti-konumlandırıcı ve her tür saldırıya karşı medeniyeti-koruyucu tarih yapıcı bir ülke. Bin yıl İslâm’ın bayraktarlığını yapmış, hilâfeti devraldıktan sonra Müslümanların hâmisi, korucuyu-kollayıcısı olmuş bir umut. 

Adı, İslâm’la özdeşleşmiş, kaderi İslâm’la belirlenmiş, geleceği İslâm’a bağlı bir devletin devamıyız. İslâm’la var olmuş, geliştirdiği derinlikli, kapsamlı ve benzersiz medeniyet atılımıyla İslâm’ın dünyada var olmasını, varlık göstermesini, hükümran olmasını, dünyaya adaletle ve merhametle yön ve şekil vermesini sağlamış, bu konuda öncülük etmiş bir büyük ufuk. Varlığını İslâm’a borçlu bir milletiz biz. Şu an İslâm, hiç olmadığı kadar hakarete aşağılanmaya maruz kalıyor. 

Sadece İslâmî çevrelerin dışından saldırılarla değil, aynı zamanda İslâmî çevreler tarafından da çok kötü temsilden kaynaklanan, haram helal ölçülerini takmayan ürpertici Müslümanlık anlayışından kaynaklanan bir iç yıkımla, çürümeyle karşı karşıya. İslâm’ın geleceği güvende değil bu ülkede. İslâm’ı yitiren bir Türkiye, istiklalini de istikbalini de yitirir. Paramparça olur, kurda kuşa yem olur biter. Düşünebiliyor musunuz: İslâm’ın bayraktarlığını yapan bir toplum, dünyada İslâm’a en yoğun ve en iğrenç saldırıların yapılabildiği bir derekeye sürüklendi. 

Bu, İslâm tarihinin yapılmasında kilit rol oynayan, İslâm’la özdeşleşmiş bir toplum için yüzkarası bir durumdur. Çok trajik, insanı kahreden bir düşüştür. İslâm’ın en temel kurucu isimlerine, bizi biz yapan, bizi bin yıl ayakta tutan, bizim bin yıl insanlık tarihini yapmamıza imkân tanıyan aziz değerlerine saldırılar gırla gidiyor: Hz. Peygamber’e hakaretin bini bin para! Aşağılık türedi tipler, son derece sığ, berbat, salaş bilgilerle hiç anlamadıkları meselelerde ahkâm kesmekten, inanılmaz yalanlara başvurmaktan, iftira üstüne iftira atmaktan geri durmuyorlar! Kelime-i tevhid’in ne olduğunu bilmeyen ve hilâfetten nefret eden kişiler, bir kurşun bile atılmadan zihinleri işgal edilen, celladına âşık edilen zavallılar hem ülkenin hem de kendilerinin altını oyuyorlar ama bunun farkında bile değiller! Hilâfet, emperyalizme karşı direnişin kalesiydi. 

Emperyalistlere, özellikle de İngilizlere karşı destansı direniş, hilâfet sancağı ile gerçekleştirildi. Bizim istiklal savaşını kazanmamızı sağlayan maddî ve manevî yardımlar biz hilâfetin sahibi olduğumuz için yapıldı bize. Hilâfet hem küresel sisteme meydan okuyan sistemin adı hem de Müslümanları birbirine kenetleyen ruhun adresi. Hilâfet çökertildiği için İslâm dünyası paramparça edildi, işgal edildi, lime lime edildi, birbirine düşman edildi, emperyalistlerin kölesi yapıldı kolaylıkla. Müslümanların bir çatı altında toplanmasını sağlayan hilafet gibi kurumlar çökertildiği için İslâm dünyası sahipsiz, öksüz, yetim ve de kimsesiz! Emperyalizmin oyunlarını püskürtecek, mazlumları birbirine kenetleyen böylesine devrimci bir kurumdan nefret edenler celladına âşık tasmalı çekirgeler olabilir ancak! 

İnsanın nutku kesiliyor gerçekten: Kim derdi ki, Türkler, öylesine ruhsuzlaşacak ki, “anam babam sana feda olsun Ya Muhammed!” diyerek yetişen, nefes alıp veren Türklerin çocukları, bugün gelinen noktada Hz. Peygamber’e, İslâm’ın kutsallarına insanın hayal bile edemeyeceği hakaretlerde ve iftiralarda bulunacaklar! Bunu yaşıyor olmak insanı çılgına çevirmeye, “Eyvah! Bu hâl nedir, neyin nesidir?” diye ağıtlar yakmaya yetiyor! 

 

Müslümanlar sahipsiz mi İslâm’ın bayraktarlığını yapmış bu ülkede? Müslümanları, İslâm’ın kutsallarını koruma altına alacak anayasa yapılması şart! Burası Müslümanların yurdu, umudu ve ufku! 

Bu yurdun, umudun ve ufkun yok edilmesine aslâ izin vermeyeceğiz! Türkiye, dünyanın ruhu, mazlumların umudu ve zorbaların kâbusu olmaya devam edecek; emperyalist, ruhsuz dünya düzeninin sona erdirilmesinde orta ve uzun vadede dün olduğu gibi yarın da anahtar rol oynayacak bir kez daha! Bu millet henüz ayağa kalkmadı ve haykırmadı! Bu milletin ayağa kalkması ve haykırması bütün şeytanların kaçacak delik aramalarına yol açacak bir kez daha! İnşallah…