Meselelerimizi, dünyayı, hayatı, yaşadıklarımızı, problemlerimizi kendi bakışımızla, kendi tanımlamalarımızla ortaya koyamıyoruz. Son yaşanan olaylara ‘İsrail meselesi’ diyoruz. Oradakilere ‘mülteci’ olarak isimlendiriyoruz. ‘Mülteci kamplarında bombalama oldu’ diyerek haberleri dinliyoruz, bu ağızla konuşuyoruz. Düşünmüyoruz insan kendi vatanında nasıl mülteci olur? Hele bizim insanımızın ‘İsrail’in yaptıklarına Hamas’a karşı kendini savunmayla başladı’ demeleri yok mu zor tahammül ediyorum. Sizin evinize bir hırsız girse, onu kapıda yakalasanız o da size silahını çekse ‘meşru müdafaa yaptım’ diyebilir mi? İşgal edenin meşru müdafaası olur mu? Ekranlarda gösterilen Filistin işgalini önceki ve sonraki durumu gözler önüne serildiği halde bu körlük, bu sağırlık, bu düşüncesizlik, bu hak ve hakikatlere duyarsızlık asıl özürlülerin kimler olduğunu ortaya koyuyor.
Tanımlama gücümüzü başkalarına bırakmayalım. Kendimize yabancı hâle gelmeyelim. Kaynaklarımızdan kopmayalım. “Müminler ancak kardeştir” hükmünün uygulayıcısı bir Peygamberin “Birbirinize haset etmeyin ve kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeş olun! Hepiniz kardeşsiniz” dediği ümmetinden olduğumuzu da unutmayalım. Kardeşlik birliğini her hâl ve şartta gerçekleştirelim. İmanımızın bir bedeli olduğunu Rabbimizin rızasını kazandıracak amellerle ebedî hayatımızı kazanacağımızı da unutmayalım. Bizi etkileyecek bir hitapla hep beraber düşünüp bir nefs muhasebesi yapalım.
Ömer Muhtar, Libya’yı işgal eden İtalya’ya karşı başlatılan direniş hareketinin cengâver önderidir. İlerleyen yaşına rağmen 20 yıl boyunca cihat eden Ömer Muhtar’ın sonu şehadetle noktalanır. “Biz ölerek kazanırız!” diyenlerdendir o. Ömer Muhtar’ın yakalandıktan sonraki mahkeme faslı destansıdır. Darağacı kurulmuştur. O, darağacından kurtulmak için kendisine sunulan teklifi elinin tersiyle iter. Neydi o teklif?
“Mücahitlere silahlarını bırakıp teslim olmayı emreden bir yazı kaleme alırsanız sizi serbest bırakırız!” diyen mahkeme başkanına şu ölümsüz ve şerefli cevabı verir:
“Her namazda Allah’tan başka ilah olmadığına, Hz. Muhammed’in de O’nun resulü olduğuna şehadet eden parmaklarım asla yanlış bir şey yazmaz, teslim olmayız.”
Mahkeme başkanının, “Sizin gibi biri için bu son, çok üzücü” sözlerine karşılık olarak da Ömer Muhtar, “Bu, hayatımın sonu için güzel bir başlangıç” diye cevap verir.
Ömer Muhtar’ın hâkime dediği şu sözler ise hafızalara kazınmış destansı sözlerdir: “Biz ölerek kazanırız ama siz yaşayarak kaybedersiniz. Bunu öldükten sonra anlarsınız ama artık faydası olmaz size, asıl acı olan bu!”
Çöl Aslanı olarak nam salan Ömer Muhtar darağacına çekilir.
Çileyi çeken, direnirken diriliş sergileyen, Allah’a güvenerek mukavemet gösteren, bütün Müslümanlara da cihat şuuru veren Filistinlileri temsilen gönderilen bir mesajı siz değerli kardeşlerimizle paylaşmak istiyorum.
Muhterem kardeşlerim size izzet ve şeref yurdundan, Gazze’den sesleniyorum.
Sebat yurdundan, sabır yurdundan, Allah’ın takdirine rıza gösteren yurttan size sesleniyorum. Bu mesajları siz Müslüman kardeşlerimize gönderiyoruz, belki de kısa bir zaman sonra sizinle birlikte bir daha olamayacağız. Allah’tan dileğimiz bu konuşacağımız şeyleri bizim lehimizde bir delil olarak amel defterimizde saklasın, aleyhimize bir delil olmasın.
Birinci mesajımız: Müslüman kardeşlerimize deriz ki;
Hepimiz Muvahhid Müslüman kimseleriz. Allah’ımızın hakkımızda takdir buyurduğu şeylere razıyız, asla ümitsiz değiliz, asla O’nun takdirine itiraz etmeyiz. Zaferin kısa zamanda ve acil bir şekilde gerçekleşeceğine inanıyoruz. Allah Teala’nın bunu hakkımızda takdir edeceğine dair hüsn-ü zanna sahibiz. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Sizden öncekilerin başına gelenlerin benzeri başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannediyorsunuz? Onlar büyük sıkıntılara maruz kaldılar, sarsıldılar.” Evet biz de şu an büyük bir sarsıntıdan geçiyoruz. Ayet-i kerimenin devamında: “(Bu durum karşısında) Allah’ın elçisi: zafer ne zaman diye diyecek. İyi bilin ki Allah’ın zaferi pek yakındır.” Evet biz de büyük sıkıntılara maruz kaldık, sarsıldık. Kalplerimize ve canlarımıza dokunan bir sarsıntıdan geçtik, ancak Rabbimizin rahmetinden hiçbir zaman ümidimizi kesmedik, kesmeyeceğiz. Allah Teala Kur’an’ında: ‘Allah’tan ümidinizi kesmeyin’ buyuruyor. Biz de Allah’ın rahmetinden ümidimizi kesmiyoruz. Rabbimizin kendi katına aldığı kardeşlerimizi şehitler olarak görüyoruz. Kalanları da büyük bir zaferin beklediğini düşünüyoruz.
İkinci mesajım: Ey beni dinleyen Müslüman kardeşim:
Bana sadece duayla bile olsa yardımcı olabilirsin. Dua Müminin silahıdır. Sakın duayı küçümsemeyelim. Eğer sen bana büyük bir yardımda bulunamıyorsan bana edeceğin duayla Allah katında beraat edeceksin. Evet sizden isteğimiz dua edin bize. Çoluk çocuğunuzla toplanıp bize toplu dua edin. Secdelerinizde bize dua edin, sadaka verin, bize dua edin. Bizim duaya çok ihtiyacımız var. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir sıkıntıya maruz kaldıklarında ellerini açıp dua ederlerdi. Israrla dua edip, duasının kabul edileceğine ve tahakkuk edeceğine inanırdı.
Üçüncü mesajım: Ey bu mesajımı dinleyen kardeşlerim:
Bu mesajımızı dünyanın her bir köşesine ulaştırmaya çalışın. Zira hâlâ ümmetin içerisinde uykuda olanlar var. Zaferin, kurtuluşun gökten ebabil kuşlarının yardımıyla geleceğine inanıyorlar. Ama ebabil kuşları gelse belki de önce bizi ve sizi taşlayacaklar.
Gazze’de olup bitenleri her tarafa duyurun. Haberlerimizi dünyanın dört bir yanına duyurun. Çocuklarımızın içine düştüğü ızdırabı aktarın. Gazze’nin her tarafı enkaz yığını haline geldi. Güvenilir hiçbir noktası kalmadı. Binalar, koca koca siteler, içinde oturanların üzerine devrildi. En ufak bir uyarı yapmadan, ani baskınlarla vahşice yapıldı bunlar.
Arkadaşlarımızdan, ailelerimizden tamamen, bütün aile fertleriyle dünyadan silinen, nüfus kütüğü silinenler oldu. Ailenin birinde yüz şehit, bir diğerinde elli şehit, diğerinde kırk şehit. Hayatta kalanları da ecellerini bekliyor burada. Bunları size niçin söylüyoruz? Kıyamet gününde sizin için bir mazeret teşkil etsin diye söylüyoruz. Zira Allah’ın huzurunda size Gazze’deki Müslümanlar için ne yaptınız diye sorulduğunda en azından bu bahsettiğim şeyleri yaptığınızı söyleyerek kendi beraatinizi sağlamış olacaksınız.
Dua sizden herhangi bir külfet istemiyor. Dua sizden herhangi bir tekellüfte bulunmanızı istemiyor. Bunu esirgemeyin lütfen Gazzeli kardeşlerinize. En azından gafil olan kardeşlerimizi bu şekilde uyarmış, onlara bu durumu hatırlatmış olursunuz. Allah’ın karşısında kıyamet gününde inşaallah bu eylemlerinizle mazur görülürsünüz...
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yasar-degirmenci/hepimiz-filistin-kursusunun-ogrencileriyiz-43874.html