YAŞAR DEĞİRMENCİ - DEPREM SONRASI MUHASEBE!..

YAŞAR DEĞİRMENCİ - DEPREM SONRASI MUHASEBE!..

YAŞAR DEĞİRMENCİ - DEPREM SONRASI MUHASEBE!..


Yaşadığımız her olayın gelişiyle, gidişiyle bıraktığı iz; yaşasak da yaşamasak da mutlaka dinimizi bilmemizi yaşamamızı, iman amel bütünlüğü içinde hareket etmemizi gerekli kılıyor. Her kafadan bir ses çıkması, bilim adamlarının, din adamlarının ulu orta konuşması yerine “zihin-gönül ve akıl dünyası” ihmal edilmeden, maddi manevî dengemizi unutmayacak şekilde kuşatıcı, teselli ve teskin edici olmalı. Birçok şeyi aklın açıklayamayacağı, insanın acziyeti hatırlanarak ölçülü ve dengeli tarzda ders çıkararak ibret alarak, imtihan dünyasında olduğumuzu da canlı tutarak yapılmalı. Can kurtaran, iyilik ve yardım yarışı içinde olan kardeşlerimize minnet ve şükran borçluyuz. Bugün yüreklerimizdeki zelzeleleri dindirme zamanıdır. Sadece toprak altındaki fay hatlarına değil, bizi BİZ yapan değerler sisteminin üzerine dayandığı fay hatlarına hep birlikte dikkat kesilme zamanıdır. Bu millet çok acılar çekti. Çokça darlıklar nice işgaller gördü. Vuruldu, yandı, savruldu, sele kapıldı. Bunların çoğunu tarih kitaplarında görüyoruz. Bazılarına bizzat şahit olduk. Bugün ise canımız tarifsiz yanıyor. Bugün tarihin kendisiyiz. Çaresizliğin tam ortasındayız. Şimdi çocuklarımıza onurla okuyacakları yeni bir tarih yazma zamanı. Toprağımız sarsıldı fakat aziz milletimiz sarsılmadı. Unutmayalım ki insanlığımızın sarsılması, inancımızın sarsılması, yeryüzünün sarsılmasından daha yıkıcıdır. Yüreklerimizi parçalayan bu acı bizi yekpare yaptı, yekvücut olduk. Derdimizden inşallah devalar çıkaracağız. Sancılarımızdan şifalar bulacağız inşallah. Hayatın kaçınılmaz acıları, umulmadık kederleri, tahmin edilemez kırıklıkları karşısında kendi içimize döndük. Aramızdaki yabancılıklar, ayrılıklar, farklılıklar kalktı, sınırlar eridi. Artık aynı duanın avuçlarında birer can olduk. Bir olduk, birlik olduk. Birbirimiz için var olmayı öğrendik. Tanımadığımız insanların nefesleriyle nefes aldık, nefes verdik, nefes olduk. Betonların üzerimize devrildiği bugün kardeşliğimizi ayağa kaldırma zamanı. Şehirlerin yıkıldığı bugün şefkat ve merhametimizle yeni şehirler kurma vaktidir. Yolların kesildiği bugün gönüllerden gönüllere, kalplerden kalplere yollar kurma vaktidir. Bugün diriliş ve direniş günüdür. Ölüden diri çıkaran Yaradan bunca ölümden nice eşsiz dirilişler çıkaracaktır. Buna imanımız tamdır. Bu duygular içinde yazımı yazarken Üstad Sezai KARAKOÇ’un yazıları hatırıma geldi. Yitik Cennet’inden, Diriliş Muştu’sundan, Ruhun Dirilişi’nden, Kıyamet Aşısı’na varıncaya kadar. Makalelerine bakarsanız nefs muhasebesi yaparsınız. 

“İnsanımız iç âleme açıldı. Kendini gereğinde kınayabilecekti. Sonra Rahmani ilhamların yatağı oldu öz benlik. Kalp, ruh, sır, gizli, gizliden gizli iç varoluş dinamiği bilindi. Bütün engeller aşılıp Allah’a varış yolu yordamı bellendi. Soyut, somut, fizik ve metafizik, insanoğlunun ruh açılımlarına iklim, konum ve şart sağlandı. Toprağın kanadı, göğün zinciri insanın eline geçti. Bir medeniyet vardı ki, medeniyetlerin ölçüsü sayabilirsiniz onu. Ondan uzaklaşmak düşüş, cehenneme doğru gitmek demekti. Ona yaklaşmak, Diriliş ve Cennetini bulmak anlamına gelecekti. Ölçü ‘Yücelik’ti. Allah’ın zamanı boldur. Allah; şeytana, kötüye, uyumsuza, inkâra, kara renge fırsat verişi bundandır. Ama insanın zamanı dardır, zamana muhtaçtır. Zamanı iyi kullanmak zorundadır. Allah’ın bir sınav için musallat ettiği bu yarasalara özgü ruh durumlarından korunmak zorundadır. Bir Cennet bağışlanmıştır insana. Ve Cennetinin bekçiliğini, koruyuculuğunu yapma onurundan da mahrum edilmemiştir insanoğlu. 

… Korkutuş, muştu içindir, onun hisarıdır, koruyucusudur. Koruyucusuz muştu, muştu mudur? Muştu, korkuyu geçmiştir. Korku muştunun teminatıdır. Titremesi durmuş kalp, Allah’tan korkarak bütün korkulardan kurtulmuş, sevincin kaynağını Allah sevgisinde bulmuş kalptir, Müslüman kalbidir. Ve kalbi bir Müslüman kalbi olarak atan insanlık kalbi, çağın kalbi kurtulmuştur. 

… Müslüman, nimetleri kutlu bilir. Çünkü nimetin her tarafından kulluk sızar. Nimetler de her türlü güç ve imkanlarını Yaratıcının görülmesine çevirirler. Her nimet, sanki insanda insana bir haz sunarak fâni oluyor ve aradan çekilirken insanı yaratıcısıyla baş başa bırakıyor. Sanki nimetin ödevi, Yaratıcıya dönmeyen insanı içgüdülerinden yakalayarak Allah’a çevirmek, Allah ile insan arasında bir köprü kurmak. Allah önünde fâni olmanın ne zengin tablosudur!” Gün iyilikle, şefkat ve merhametle yeniden ayağa kalkma günüdür. Yüreklerdeki umudu tekrar yeşertme zamanıdır. Yaraları sarma günüdür. Gün toplumsal birliğimizi dosta düşmana gösterme zamanıdır. Gün yaralı yürekleri, imanlı gönülleri birleştirme zamanıdır. Böylesi vakitler kıyamet aşısı aşılanmak vaktidir. Öğrendiklerimizi hep birlikte gözden geçirelim. O ertelediklerimizi, sona bıraktıklarımızı, ihmal ettiklerimizi, önemsiz sandıklarımızı, kenara ittiklerimizi bugün önceleyelim. Betonla yükselen şehirler yerine sevgi ve şefkatle genişleyen merhamet ve rikkatle enginleşen şehirler inşa edeceğiz inşallah. Aziz Peygamberimiz kurduğu Medine medeniyetini model alıp birbirimize nezaket ve incelik, lütuf ve kardeşlik borçlu olduğumuzu bugün bir daha hatırlayacağız. Bu soğuk günlerde bedenimizin bağışıklık sistemini güçlü tutmak ne kadar önemliyse, ruhi, manevi ve toplumsal bağışıklığımızı güçlendirmek bir o kadar ehemmiyetlidir. Bir taraftan ekmeğimizi bölüşürken toplumsal birliğimiz ve dirliğimiz için azami çaba göstermeliyiz. Bir taraftan gönülleri birleştirirken diğer taraftan her türlü ötekileştirici dil ve söylemden uzak durmalıyız. Toplumsal barışımıza her zamankinden fazla önem göstermeliyiz. Bu musibetler er ya da geç sona erecektir. Ancak bu tür dönemlerde açılan gönül yaraları var ya o yaralar kolay kolay iyileşmeyecektir. Bunu lütfen daima hatırda tutalım. On binleri bulan merhumlarımız var. Her biri manevi şehit hükmündedir. Onlar bir daha ölmeyecek. Ölecek olan biziz. Hepimiz onların gittiği yere gideceğiz. Gücümüzü hayatta kalanlara çevirelim. “Keşke olmasaydı!” dövünmek yerine “Bize düşen ne?” diye onarıcı ve umut verici tavrımızı ortaya koymaya devam edelim.