-VBizler TV başında seyretmekle, attığı taşlarla direnen çocukların şimdi Hamas’ın attıklarının tartışmasıyla vakit kaybetmeyelim. Peygamberler tarihi bilinmeden doğru düşünüp, doğru karar veremeyiz. Kudüs’ü Kudüs yapan, peygamberleridir. Kudüs, peygamberler şehridir. Kudüs, Filistinlilerin meselesi değildir. Kudüs, Arapların meselesi değildir. Yalnızca Müslümanların meselesi de değildir Kudüs: İnsanlığın meselesidir. Kudüs, üç din için de kutsaldır. Yahudiliğin bütün peygamberleri Kudüs’le özdeştir. Kudüs, İslâm demektir: Ezelden ebede kadar her bakımdan, her düzlemde İslâm.
Kur’an-ı Kerim’de geçen Benî İsrail, İsrâiloğulları’ndan bahseden sûrelerde onların geçmişte yaşadıkları olaylardan, özellikle de Mûsâ’nın Firavun’la mücadelesi ve İsrâiloğulları’nı kurtarmasından, Allah’ın elçisi Mûsâ’ya inanmayıp karşı çıkanların kötü âkıbetinden söz edilmekte, geçmişte İsrâiloğulları’na verilen nimetler sayılmaktadır. Tanrı’nın seçilmiş kavmi oldukları inancı, İsrâiloğulları’nın gurura kapılıp ırkî üstünlük iddiasında bulunmalarına yol açmış, onlar imtiyazlı olduklarını vurgulamış, âdeta kendilerinin dışındaki insanları hakir görmüşlerdir. Peygamber Efendimiz; Medine’ye hicret edip burada güç kazanınca menfaatlerinin zedelendiğini gören Yahudiler, Müslümanlara karşı düşmanca tavır aldılar. Her yaşadığımız olaya kendi penceremizden/ufkumuzdan bakmalıyız.
Kudüs yalnızca Müslümanların idaresinde gün yüzü gördü; farklı dinlerin nasıl sulh ve selamet düzeni içinde birlikte yaşayabileceğini dünya âleme gösterdi. Hıristiyanların idaresi altında da Yahudilerin idaresi altında da her zaman zulüm yerine dönüştü. O yüzden, Kudüs, Siyonist esaretinden kurtulmadıkça, dünya barış yüzü göremeyecek. Tarihe baktığımızda da günümüzde yaşananlara baktığımızda da görünen tek yakıcı gerçek bu. Filistin sorunu yoktur, Siyonizm sorunu vardır. Daha genelde İsrail sorunu vardır. Çünkü sorun çıkaran taraf, Filistin değil. Filistinliler kendi topraklarında yaşarken yabancı bir halk geldi ve ülkeyi işgal etti. Filistinliler kendi topraklarında özgürce yaşamak istiyor, toprağını bu işgalcilerden kurtararak emperyalizme ‘dur!’ diyor.
İsrail’in tek hedefi dünyaya hâkimiyet. Filistinli buralardan gidene veya öldürülene kadar mücadeleye devam edileceği ve büyük İsrail’in kurulacağı idealini öğretiyorlar. Bugün Filistin topraklarında yaşanan durum tarihte benzeri görülmemiş bir etnik temizliğe dönüşmüş durumda. Bu topraklar da 1917 yılına kadar Osmanlı’nındı. Başta İngilizlerin, Siyonizm’in/Yahudilerin Osmanlı’yı yıkması Lozan’daki gizli maddelerle de Müslümanları başsız (halifesiz, lidersiz) bırakmaları, Osmanlı topraklarında baklava tepsisindeki dilimler gibi ‘devletçiklere ayırmalarıyla bugünkü durumu hazırladılar. Haritayı önünüze koyup baktığınızda içi içe yaşayan iki ülkenin harita üzerindeki konumu tarih boyunca değişikliğe uğramış ve İsrail’in Filistin’i işgali artış göstermiştir. Cumhurbaşkanı’mızın dünya ülkelerine gösterdiği işgal haritası da İsrail’in zulmünün, işgalinin belgesidir. Hamas’ın ‘Aksa Tufanı’ operasyonunu dünyaya duyurmasıyla birlikte Filistin tekrar gündeme geldi. İslam Yahudilere yeryüzünde yaşadıkları en rahat asırları sağlayan din olduğu halde Avrupa’nın çıkardığı Yahudi sorununun faturasını Müslümanlar ödüyor. Abdülhamid’den Yahûdilere Filistin’den toprak istenmesini Abdülhamid Hanını cevabını da unutmayalım.
Suriye, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, İran sınırlarındaki Filistin’i düşündüğünüzde; sadece İslâm’ın hâkim olduğu dönemde bütün insanlığı hakikatte, adalette ve sulhta birleştirdiği müstesna bir yer olduğunu görürsünüz.
İslâm’ın adaletini, insanlığın şefkatinin-merhametini hak ve hukukunu götüren Osmanlı’nın nasıl bir devlet olduğunu daha iyi anlarsınız. Mısır’daki hadiseleri de unutmayalım. Muhammed Mürsî Mısır’ın seçimle ilk defa başa gelen, cumhurbaşkanı. İhtilali yapıp gelen Sisi; Gazze’ye açılan kapıyı kapatarak ulaşımı engelleyerek her türlü yardıma mâni oluyor. Bir yazıya sığmayacak meseleler. Büyük devlet, büyük nüfus, büyük yüzölçümü olmadan olmaz. Bölüp parçalanan, emperyalist devletlerin emrine verilen adı ‘İslâm ülkeleri’ olarak anılan kendi topraklarında başkalarının dünyasında yaşayan bağımlı ülkeler. Yahudi’nin Filistin’e gelip işgal edip yerleşmesine göz yumması affedilemez. 7 milyon Yahudi’nin Ortadoğu’ya gelip yerleşmesi, 1948’de devletini ilan etmesinin tebrik edilmesi ayrı bir hezeyan. Kudüs’te Müslümanların uğradığı zulmü durdurmak, en âcil işimiz. İşin içinde İran da var. İran’ın girdiği yerde fitne kaynar; sonuçta, her yer kan gölüne döner. Yemen’i de unutmayalım. Mescid-i Aksa’nın, göğüslerini siper ederek ilk mabedimizin kapatılmasına direnen yürek ülkesinin çocukları Filistinlilere sahip çıkalım. Safların vücut temasıyla olmadığını gösterelim. Yaşananlar; birlik beraberliğin ne kadar önemli olduğunun göstergesi.
“Hepiniz, Allah’a olan bağınıza, taahhüdünüze, Kur’an’a, İslâm’a sadakatle sarılarak, Allah’ın himayesine sığının. Birbirinize düşmeyin, bölük pörçük olmayın, parçalanmayın. Allah’ın size ihsan ettiği nimetleri, size tevdî ettiği ilâhî değerleri, şeriatı koruyun, kollayın, zâyi etmeyin. Hani siz, birbirinize düşman idiniz de O gönüllerinizi, akıllarınızı birleştirip, sizi birbirinize kaynaştırmıştı. O’nun nimeti, İslâm dini sayesinde kardeş olmuştunuz. Ateşten bir çukurunun kenarında, ateşe düşmek üzere iken, oradan da sizi O kurtarmıştı. Böylece Allah iyiliği, birliği emreden, yahudilerin ve diğerlerinin tuzaklarından sakındıran âyetlerini size açıklıyor. Umulur ki, doğru yolu bulur, İslâm’da sebat etmiş olursunuz.” (3 Âli İmran 103)
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yasar-degirmenci/bir-baska-sinavdayiz-43403.html