Önce, 'Bilge Müslüman' Aliya İzzet Begoviç'in ebediyet âlemine gidişinin 18. Yıldönümünde, onu bir kez daha rahmetle anarak, birkaç sözünü aktaralım:
(Sırbistan'ın ordu ve milis güçlerinin Müslüman halka yaptıkları zulümlere, ayniyle karşılık vermek için, kendisinden izin isteyen mücahidlere Aliya'nın cevabı ): 'Onlar bizim düşmanımız; öğretmenimiz değil.. Onlardan öğreneceğimiz bir şey yoktur. Bizim savaş ahlâkımızı inancımız belirler.'
Zulüm yaparak zafer kazanmaktansa, haklı ve mazlûm olarak yenilmeyi tercih ederim..'
Ve, merhûm Aliya'dan bir dua :
'Allah'ım! Tâkat /güç-kudret diliyorum senden..
Kardeşlerimi ezmek için değil; sadece, en habis düşmanımı; nefsimi yenmek için..
Değiştirmek istediğim şeyler için güç ve değiştirebileceğim şeyler için cesaret..
Ve bu ikisi arasındaki farkı idrak için de, hikmet..'
Halkları birbirine düşman etmekte ve hakarette yarışmak, Müslümanın şiarı değildir!
Yunan Resmî Marşı'nda yer alan hakaret kelimelerine kısaca değinmiştim, dünkü yazımda.. Bazı okuyucular o marştaki alçakça düşmanlık ifadelerini, hakaretlerini hatırlatıp, 'Onları, keşke bütünüyle verseydiniz' demişler, mesajlarında.. Çünkü, 'çirkinliği , günahı tevbe etmek niyetiyle de olsa teferruatıyla anlatmak da günahtır..' demiş, bir büyük ârif Müslüman.. Ayrıca, etnik hassasiyetleri tahrik edecek, düşmanlık duygularını kabartacak şekilde hareket ve onlar gibi hakaretler yağdırmak biz Müslümanlara yakışmaz..
Bir okuyucumuz da o konuyla ilgili olarak, şunu eklemiş mesajında : 'Geçtiğimiz aylarda, İBB Başkanı İmamoğlu Yunanistan'a gitti ve Yunanistan başbakanı Miçotakis' ve Atina Belediye Başkanı ile görüştü. 'Yunanistan resmî marşı'yla karşılandıysa, Rumca da bildiğine göre, o marşın sözlerini de düşünmüş müdür?'
Halk'a hizmet, cepleri tatminden geçmemeli..
Çok önemli bir kuruluş olan ve âfet ve felâket zamanlarında âcil yardım yapan bir kuruluş olarak bilinen bir kurum.. (Ben 'Hilâl-i Ahmer' diyeyim de okuyucu anlar..)
Bu kurumun üst kademe yöneticilerinden 48-50'sinin bu kurumdan aldıkları maaşların listesi internetlerde dolaşıyor..
Bu yayınlananlar doğru değil ise, hemen yalanlanmalıdır. Yalan değilse, 'bu rakamlar'ı izaha da kalkışmasınlar.. Çünkü, Bakan maaşlarına yakın ve hattâ aşan rakamlar söz konusu.. Halbuki, millet, o kurumun hizmetlerinin gönüllü olarak yapıldığına inanmaktadır. Gönüllü de olsa, günlük maişet çarkını çevirmek için bir şeyler almaları tabiîdir; ama, o yüksek rakamlar izah edilemez.
O rakamlar, o kurumun halk vicdanında ağır bir yara almasına yol açar.
Kurumun Genel Müdür ve yardımcıları için 35-40 bin liralar, hattâ danışman statüsünde olanlara bile, 15-20 binler!!
Milletin hayat pahalılığından yakındığı bir zamanda, yüksek maaş alanların rakamlarında bir indirime gidilmesi bile düşünülmeliyken, böyle bir kurum?.
Bir-kaç sene önce, İtalya Hükûmeti, karşılaştığı ekonomik buhranı atlatabilmek için, psikolojik etkisinin olacağını düşünerek, hattâ sporcularla yapılmış astronomik rakamlı sözleşmeleri bile iptal etmişti.
Karanlık 'akçalı işler'den temizlenmek için herkes titiz davranmalı!.
AB ülkelerinden birinden ikamet hakkı almış, iş kurmuş Suriyeli bir aile.. Bir yakınları Türkiye'de vefat etmiş.. Türkiye'ye gelip acılarını paylaşmak istemişler, ancak, müracaat ettikleri bir Konsolosluk, 'Giderseniz, buraya dönmezsiniz..' gerekçesiyle, vize vermemiş.. Ama, o konsolosluk elemanlarından bazılarıyla işbirliği yaptığı anlaşılan bir başka Suriyeli kişi bir takım akçalı işleri devreye sokmuş ve o aileye vize verilmiş..
Herkesin şaibe altına alınmaması için ülke ve yer belirtmiyorum. Konu ilgili makamlara intikal ettirilmiştir. Bu gibi karanlık ve kirli işlere teşebbüs edenlere, herkesten önce kamu hizmetlileri asla fırsat vermemeli, göz yummamalıdır.
Sapıklığı geliştirmek için, emperyalist güçlerin iğrenç entrikaları..
Star- Açık Görüş'te güzel yazılarını okuyup istifade ettiğim yazar Cemâl Aydın Bey'in gönderdiği mesajda ilginç bir nokta vardı:
'Afrika ülkelerine malî yardım vermek isteyen kapitalist ülkeler, cinsî sapıklık faaliyetlerine ve eğilimlerine kanunî serbestlik için gerekli düzenleme yapılmasını şart koşuyorlar'mış..
Bu, bana, birkaç yıl önce, Doğu Anadolu'da bir büyük şehre gittiğimde, orada, İslamî hassasiyetlere riayet eden bir (STK) sivil toplum kuruluşundaki arkadaşların anlattıklarını hatırlattı:
AB temsilcileri gelmişler, o şehirdeki sivil toplum örgütleriyle görüşmüşler.. 'Size AB fonlarından para yardımı vermek istiyoruz..' demişler. Ancak bir şartları varmış: 'Cinsî sapıklık hareketlerine getirilen engellere karşı çıkmaları!'
Birçok STK'lar bu şartı kabul edip parayı 'kapmışlar' ve böylece rahat faaliyet imkânlarına kavuşmuşlar. Reddedenler ise, haliyle para alamamışlar ve çalışmalarında kendi yağlarıyla kavrulmaya devam etmişler. Ama, halkımız, bu oyunu öğrenince, haram niyetlerle verilen paralarla çalışan STK'lara itibar etmemişler.
Bizim tefekkürümüzün sınırlarını İslâm'ın aslî ölçüleri belirlemelidir
Mısırlı tefekkür adamlarından Hasan Hanefî vefat etti. Düşünce üretmek adına, İslamî temellere iğreti bakışlar üretmeye çalışan -bizdeki 'hermenötikçi- bazı tipleri andıran çıkışları vardı. Ama, hele de, binlerce Müslümanı katlederek kanlı bir darbeyle iktidarı ele geçiren General Sisî'ye itiraz etmek ne kelime, tam da o sırada 'İkhwan-ul'Muslimîn'teşkilatının bağlılarını selefîlerle -ve hattâ DEAŞçılarla - aynı kategoride göstermesi kabul edilemeyecek bir saldırıydı.
Kaynak / Star Gazetesi