SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL - SİYASETİ ENTRİKA VE VEHİM ÜZERİNE KURANLAR, O DİŞLİLERİN ARASINDA KALIRLAR 27 ŞUBAT 2023 PAZARTESİ

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL - SİYASETİ ENTRİKA VE VEHİM ÜZERİNE KURANLAR, O DİŞLİLERİN ARASINDA KALIRLAR 27 ŞUBAT 2023 PAZARTESİ

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL - SİYASETİ ENTRİKA VE VEHİM ÜZERİNE KURANLAR, O DİŞLİLERİN ARASINDA KALIRLAR 27 ŞUBAT 2023 PAZARTESİ


23 Şubat 1979 Cuma günü Fatih Câmii’nde kıldığı Cuma namazından çıktığı sırada, kalabalığın içinden kimliği belirlenemiyen bir kişinin sıktığı bir kurşunla vurularak öldürülen (inşaallah şehîd olan) Metin Yüksel’in fânî hayattan ebedî hayata geçişinin 44. yıldönümü dolayısiyle, o vurulma noktasında bir anma toplantısı yapıldı, dün.. Yaklaşık 250-300 kadar gönüldaşlarının katılımıyla..

(Ki, soğuk bir kış günüydü. Cuma Namazı’ndan gelmiş, tirajı 40 bini aşan haftalık ‘Tevhîd’ dergimizin Kumkapı civarındaki bürosunda yeni sayıya son şekli vermekteydik. Bu arada arkadaşların hazırladığı sıcak çorbayı da içerek ısınmaya çalışıyorduk, (merhûm) Yılmaz Yalçıner ve (merhûm) Sedat Yenigün ve diğer arkadaşlarla.. Tam o sırada, (merhûm) Mehmed Ali Tekin gelmiş ve ‘Metin’in Fatih Camii’nden çıkışta vurularak öldürüldüğünü’ bildirivermişti.. O günlerin hikayesini o günlerdeki yazılarımda etraflıca anlattığımdan, tekrarlamıyorum).

 

Önce, son deprem felâketinde dünya hayatına vedâ edenler için ‘gıyabî cenaze namazı’ kılındı ve rahmetli Metin için de dualar edildi. Daha sonra  Metin’in tam vurulduğu ve kırmızı parkelerle işaretli noktaya gelinerek programa orada devam olundu ve Kur’an-ı Kerîm  okundu, konuşmalar yapıldı.

Yapılan konuşmaları dikkatle dinledim.

Bir genç arkadaş, 44 yıl öncelerinin bir şemasını çıkarmaya çalışıyordu, konuşmasında.. Ve ancak, Metin’in ‘katledilmesi’nin ardında Amerikan Gizli İstihbarat Teşkilatı CIA’in elinin olduğunu iddia etti. Kezâ,  5 Temmuz 1980’de, Fatih- Akşemseddin Caddesi’nde katledilen yakın çalışma arkadaşımız Sedat Yenigün’ün vurulmasını da aynı odaklara bağladı ve o tarihten 2,5 ay kadar sonra sahnelenen ‘12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi’nin de bu katletmelerle direkt bir bağının olduğu ifade edildi.  Bu konuşmayı yapan arkadaşın kim olduğunu sorduğumda, ‘Erbakan’ın oğlunun partisi YRP’nin gençlik teşkilatı sorumluları’ndan birisi olduğu söylendi.

Bu iddia ne kadar doğruydu?

‘Öyle bir etki asla yoktu..’ denilemez, ama, İslâmî camiayı daha bir sarsacak çapta olsa da, sadece 2-3 kişinin o katledilmesi hadiselerinde direkt CIA vs. gibi dünyaca çok ünlü karanlık cinayet merkezlerinin zikredilmesini, doğrusu soru işaretiyle karşıladım.  Çünkü, böyle bir iddia, genç nesillerin dikkatlerini arttırmak için söylenmiş olsa bile, ortada net bir belge ve bilgiye sahib olanlar var mı, bilmiyorum. Ama, bunu söyleyenler, kendilerinin bunu bildiklerini ısrarla belirtiyorlardı..

 

Bu vesileyle hatırlayalım ki, 1980 Askeri Darbesi öncesinde, özellikle de 1977’lerden sonra, o günlerde, ülkede günlük olarak ortalama 25-30 kişi öldürülüyordu, her cenahtan ve özellikle de ‘Solcu’ ve ‘Ülkücü’ denilen kesimlerden olmak üzere.. Bu gibi yaygın anarşi ve terör eylemlerinin dış mihraklarca yaptırılmış, en azından tahrik edilmiş olması elbette mümkündü.

Ama, unutmayalım iç mihraklar da daha az etkili değillerdi. Nitekim, 12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi’nin yapıldığı günlerdeki 2. Ordu Kumandanı Org. Bedrettin Demirel, daha sonra yayınlanan hâtırâtında, ‘Aslında askerî müdahaleyi Temmuz-1979’un ilk haftasında gerçekleştirmeye karar vermiştik; ama, halkın askerî darbeye karşı çıkmak ihtimalini bertaraf etmek için, halk kitlelerinin, Ordu nerede, niye müdahale etmiyor?’ demek noktasına getirilmesi için, anarşi ve terör hadiselerinin arttırılmasına karar vermiştik ve bunun için o askerî müdahale ve darbe planının uygulamaya konulmasını 15 ay kadar ertelemiştik..’ şeklinde yazmıştı, özet olarak.. Ve o 15 ay içinde de yaklaşık 5 bin kişi daha anarşi ve terör hadiselerinde öldürülmüştü. Ki, öldürülenlerin de, gelişigüzel değil, iki tarafın faaliyetleri içinde yer alan veya etkili olanlar arasından seçildiği anlaşılıyordu.

Benzer tesbitler, ‘12 Eylûl Darbesi’nin lideri Org. Kenan Evren’in hâtırâtında da vardır ve o da, ordunun da kavganın içine çekilmemesi için; o terör eylemlerinin ‘Solcu ve Ülkücü’ taraflar arasında cereyan etmesini kontrollü olarak, ‘bir soldan- bir sağdan ..’ şeklinde kurulan bir kan dengesini gözetlediklerini, ancak daha sonra devreye, ‘İslâmî eğilimli olanların girmekte olduğunu da görünce, duruma müdahale etmek kararı aldıkları..’ kabilinden görüşler yazmıştı..

 

Halbuki,  o dönemde genel olarak ‘Akıncılar’ olarak nitelenen ve İslâmî talepleri olan genç kesimin,  o kanlı terör eylemleri içinde yer aldıkları söylenemez. Çünkü, ‘Akıncılar’ın  o kanlı terör eylemlerine katılmaması için merhûm Erbakan’ın kesin emirler verdiğine bizzat şahid olmuşuzdur.. Ve şimdi 40 yılı aşkın bir zamandan geriye bakıldığında, merhûm Erbakan’ın o dikkat ve hizmetini şükranla anmak gerekir.. Ki, o sırada bazı müslüman gençler, diğer eylemlere katılan taraflarca tahkir ediliyor, ‘korkaklar’ olarak niteleniyorlar ve bu gibi tahriklerden etkilenen bazı gençler, o zamanki büyük kargaşa, kaos, anarşi ve kan ortamına cevval bir şekilde katılmak istediklerinde bile, merhûm Erbakan Hoca’nın kesin ‘hayır’ıyla karşılaşıyorlardı.

 

Rahmetli Metin’in anma toplantısından sonra bir çok kadîm âşina simâlarla bir araya gelmek, uzunca sohbet etmek imkânı da oldu..

Bunlardan bazıları da, Fatih Erbakan’ın YRP’sinin bazı birimlerinde başkanlık derecesinde siyasî faaliyetler yapan arkadaşlardı, onlarla da daha bir uzunca sohbetler ettik..

Bu çizgideki arkadaşlardan birisi, ‘29 Ekim 2023 tarihinin çok önemli olduğunu’ söyledi.. ‘Nasıl yani?’ dediğimde, o zaman, ‘M. Kemal’in ıslak imzalı vasiyetnamesi’ndeki isteğe göre, bu 100 yıllık uygulamanın sürdürülmesi  içinMeclis’de yeni bir oylama yapılmasının istendiği’ gibi bir iddianın, ciddî imiş gibi anlatıldığını hayretle müşahede ettim.. ‘Son 100 yılı az-çok tedkik eden birisi olarak böyle bir iddiaya asla ciddiyetle bakamam..’ dediysem de, onlar inandırılmışlardı.. Üstelik bu iddiaları söyleyen arkadaş, dünya görmüş, belli yüksek tahsil merhalelerinden geçmişti. Sonra birisi, ‘Âbi, bu iddiaları İslâmî konularda marksist yorumlar yapan birileri var ya, o üretiyor..’ deyivermişti..

 

Bu arkadaşlardan bazılarıyla, dünlerde camiamız arasında saygı duyulan  Karamollaoğlu, Davudoğlu ve Babacan gibilerin bugün bulundukları, durdukları noktalara da değindik.  Onlar da, onların müslüman halkı hayal kırıklığına uğrattıklarını belirtiyorlardı. Birlikte hayıflandık, hem kendi geçmişteki şahsiyetlerine beslenen saygı için, hem de basitin basiti siyasî hırslarını tatmin için girdikleri entrikalar için..  

 

Ama, bu arada, o arkadaşlardan birisi, Fatih Erbakan’ın da C.Başkanlığı’na aday olup seçime katılacağını söyledi. 270 bini aşan bir üyelerinin olduğuna göre, gerekli olan noter tasdikli 100 bin imzanın bulunmasının zor olmayacağını ifade etti. ‘Kazanacak mısınız?’ dedim;  Yok elbette, ama, seçimin ikinci merhalesinde tarafımızı belli ederiz, gücümüzü de objektif olarak ortaya koyarız..’  dediler.  

‘İyi de, Karamollaoğlu ve ötekilere kızdığınıza göre, sizin hareket de aynı olumsuzluklara hizmet etmiyecek mi?’ dedim, ama, konuşmayı sürdürmekte bir fayda da yoktu..

 

Star

Kaynak: Siyaseti entrika ve vehim üzerine kuranlar, o dişlilerin arasında kalırlar - SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL