Brüksel'de tertib olunan dünkü 'NATO Liderler Zirvesi'nde Erdoğan'ı, kendi kimliğini ve dünya görüşünü ifade etmekte, vakarlı ve parlak bir diplomat olarak görmekten, halkımızın büyük kesimlerinin gurur duyduğunu -halkın o kesimlerinin içinden birisi olarak- söyleyebilirim.
Dün, NATO toplantısını saatlerce takip ettim.. O toplantıda, genel olarak bir 'maraza' çıkacağı ihtimalinden söz ediliyordu.. Hattâ, Erdoğan'ın yeni bir 'One minute' çıkışı yapabileceğinden bile söz ediliyordu. Çünkü, daha 18 ay öncelerde, 'Türkiye'deki iç muhalefeti destekleyerek Erdoğan'ı iktidardan uzaklaştırmak gerektiği'nden söz eden ve o zaman Amerikan Başkan adaylarından birisi olan kişinin, şimdi bu toplantıya B. Amerika Başkanı olarak gelen Biden olduğu, gizli bir şey değildi. Ve, o, Başkan seçilişi üzerinden 6 ay geçtiği halde, o eski beyanına dair hiçbir söz söylememiş ve tavır sergilememişti. Böyleyken, bu toplantıda Erdoğan'la hangi yüzle karşılaşacaktı?
Ama, dün, NATO Toplantısı'nın yapıldığı mekânda Erdoğan otururken, karşıdan Biden'ın geldiği görüldü ve Erdoğan hiç istifini bozmadı. Ancak, Biden, Erdoğan'ı görünce, hemen ona doğru yönelip tebessüm ederek elini uzatınca..
Erdoğan da tabiatıyla ayağa kalkıp -COVİD salgınının yeni usûlünce- dirsek teması tokalaştı ve.. Biden, dostluk- yakınlık işareti olarak Erdoğan'ın kolundan tutunca.. Erdoğan da bir an bile duraksamadan, aynı şekilde davrandı. Erdoğan bu konuda son derece dikkatli.. Muhatabı bacak bacak üstüne atar atmaz, muhatabının karşısında aynı şekilde davranıyor; aslında o şekilde oturmak bizim kültürümüzde usûl dışı olsa bile..
Daha sonra, akşam saatlerinde kararlaştırılan Erdoğan- Biden görüşmesinde de Erdoğan, çok dikkatli bir diplomat olarak muhatabının her davranışına aynen karşılık verdi.
Erdoğan'ın İngilizce bilmemesini bir noksan olarak görenlere, bir ünlü iş adamı, 'İngilizce bilenleri de gördük. Erdoğan ise, muhataplarıyla beden diliyle anlaşıyor ve bütün geçmiştekilerden çok daha başarılı..' demişti..
Erdoğan- Biden arasındaki ve 40 dakika kadar sürdüğü bildirilen ikili görüşmede, Biden'ın yanında bir tercüman hanım vardı..
Erdoğan'ın yanında da İslâmî örtüsüyle dikkati çeken bir oldukça genç bir kız vardı, tercüman olarak.. İçerde hangi çevrelerin o güzel manzaradan dolayı küplere bindiklerini tahmin edebiliriz.
Sonra, heyetler halindeki görüşmeye geçildi ve orada iki tarafın en üst derece yetkilileri vardı.. Bu görüşmelerde daha neler olduğu yarınlarda daha net olarak değerlendirilecektir herhalde..
Biden'ın, görüşmeden sonra, 'Erdoğan'la oldukça verimli ve iyi bir görüşme oldu..' şeklindeki açıklaması dünya medya organlarında dikkatlice yansıtıldı.
Erdoğan ise, görüşme sonrasında yaptığı basın toplantısında, ele alınan ve iki taraf arasındaki pürüzlü pek çok meselenin açık yüreklikle dile getirildiğini; F-35 savaş uçakları konusunu, S-400 füzeleri konusunu; Amerika'nın çekilmesinden sonra Afganistan'da bir boşluk meydana gelmemesi için, Kabil Havaalanı'nın güvenliğinin, muhtemelen Türkiye tarafından -Pakistan ve Macaristan'la birlikte- üstlenilmesi konusunu; PKK ve YPG'ye olan Amerikan desteğinin sona erdirilmesini, Irak ve Suriye siyasetlerini, Ukrayna ve Kırım konularında Türkiye'nin tavrını ve teröristler arasında, 'iyi terörist-kötü terörist tanımlamasının yapılmaması', Türkiye'nin Libya'daki siyasetinin çok net olarak ortaya konulmasıyla, bir karşı görüş belirtilmemesi konuları dikkat çekiciydi.
Fakîr, 60 yıldır Türkiye'nin dışsiyasetini takip eden birisi olarak, bu gibi NATO ve BM. Genel Kurulu vs toplantılarda, temsil ettiği halkı ve dünya görüşünü Erdoğan çapında, şahsiyetli, vakarlı olarak en üst derecede temsil eden ikinci bir isim hatırlamıyorum.
Erdoğan'ın dün, gün boyunca yaptığı yoğun görüşme trafiği içinde Biden'dan ayrı olarak, İngiltere başbakanı Boris Johnson, Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Hollanda Başbakanı Rutte, Macaristan başbakanı Viktor Orban, Yunan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve daha birçok ülkelerin temsilcilerinin en ilginç olanı ise, herhalde, Fransa Başkanı Emmanuel Macron'la görüşmesiydi.
Macron'un İslâm konusunda son aylarda sergilediği tavır ve dile getirdiği görüşler ve Fransa Meclisi'nde kabul ettirdiği ve Müslüman aileleri baskı altına alan kanunlar, bir İslamofobi /İslam korkusu hastalığına dönüşmüştü ve Erdoğan'dan da gereken sert karşılıkları almıştı.
İki gün önce Fransa medyası Macron -Erdoğan görüşmesinden haber verince merak etmiştim.
Ama, Macron'un dünkü görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, 'İslam konusundaki sözlerinin yanlış anlamaya müsaid olduğunu' ve bunu Erdoğan'a da söylediğini açıklaması ve İslam karşıtı olmadığını belirtmesi ve ayrıca Libya, Suriye, Doğu Akdeniz konularında birlikte çalışabileceklerini dile getirmesi ilginçti.
Aynı şekilde, Yunan Başbakanı Miçotakis'le Erdoğan görüşmesinde, Erdoğan'ın , Miçotakis'e 'Aramızdaki pürüzlü konuları ikili olarak görüşelim, aramızda direkt görüşme hattı oluşturalım..' gibi tekliflerin, Yunan kamuoyunda memnuniyetle karşılandığı anlaşılıyor..
Evet, geçmiş 60 yıl boyunca, hele de NATO çevrelerinden merhamet dilenircesine ya da onlara hesap verircesine davranan nice C.Başkanları ve Başbakanları görmüş birisi olarak, bugün gördüğüm tablodan, gelecek için daha hayırlı gelişmeler ümidi içinde olduğumu ifade edeyim.
Kaynak / Star Gazetesi