Bosna’da, henüz 30 yıl öncelerde ve sırf Müslüman oldukları için sivil insanlar, kadınlar, çocuklar, savunmasız, genç-yaşlı erkekler, her türlü zulüm ve ahlâksızlıkla, 200 bini aşkın bir katliâm dalgasıyla öldürülürken; kendilerinin, şer’î engeller yüzünden çaresiz kaldıklarını düşünen bazı Müslüman kumandanlar, büyük Müslüman mütefekkir ve devlet adamı olan Aliya İzzet Begoviç’e gidip, ‘sırp milislerinin işledikleri cinayetlere aynıyla mukabelede bulunmak üzere izin vermesi’ni isterler. Ama, (merhûm) Aliya, bu isteğe, ‘Onlar bizim öğretmenimiz değil, düşmanımız! Nasıl savaşacağımızı onlardan öğrenecek değiliz.. Ve, ‘Zulmederek zafer kazanmaktansa, yenilmeyi tercih ederim.’ diye karşılık verir.
Bu vesileyle ekleyelim; Müslüman direnişçilerin de, ‘Sionist rehineleri öldüreceğiz, infaz sahnelerini dünyaya yayınlayacağız..’ gibi açıklamalarında, umarız, özellikle fiîlî olarak askerî rol ifâ etmemiş rehineler konusunda gereken hassasiyet gösterilir. (Mâide-32’nci âyette yer alan, meâlen-) ‘Bir insanı haksız yere öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibi olur’ hükmü unutulmamalıdır.
Ama, sionist rejim, dün, ‘1500’den fazla HAMAS savaşcısının ölü bedenleri’ne ulaştıklarını söylüyor ve İsrail rejimi başkanı Herzog, özellikle ‘sınırlarının geçilmesi’ni en affedilemez suç’ olarak niteliyordu.. Halbuki, bizzat sionist Yahudiler, 2500 yıl öncelerde Babil Hükümdarı Nebukudnazzar tarafından kovuldukları toprakların kendilerine aid olduğu iddiasıyla, Osmanlı Devleti’nin çökertilişini fırsat bilerek, türlü şeytanî yöntemler ve zulümlerle, Müslüman topraklarının sınırlarından girerek kurmadılar mıydı, sionist rejimlerini.. İrgun ve Ştern gibi sionist terör örgütlerinin kanlı eylemleriyle.. Deyr Yâsin, Sabra ve Şetila gibi onlarca kanlı terör eylemleriyle binlerce sivil ve savunmasız Filistinli müslümanı öldürenler kimdi?
Bu arada Bülent Arınç’ın, Pazartesi günü, Kocaeli Kitap Fuarı'nda yaptığı konuşmada, HAMAS’ın dünyayı titreten direnişlerine yönelik olarak, ''Senin ne gücün var? Senin gıdanı bile dışarıdan gönderiyoruz, senin teknik âletlerini, ihtiyaçlarını dışarıdan karşılıyoruz. Biz Gazze'ye çok yardım götürdük, Filistin'e de öyle. Teknik anlamda çok yardım yapıyoruz. İlaç gönderiyoruz, yiyecek gönderiyoruz. Sen ise, 2 tane uydurma füze atıyorsun, İsrail'e sinek vızıltısı gibi geliyor.'' şeklindeki ve o büyük eylemi hafife almanın sözlerini hayretle dinledim. Hele de, Gazze’deki o mazlûm kitleye yapılan yardımları ‘başa kakmak’ konusu yapmasına söyleyecek söz bulamadım, ayıpladım.. Evet, o Müslümanlar, evlerini, yurtlarını işgal eden sionist haydutlar çetesi karşısında haklarını savunuyorlar, ‘İnandığımız değerlere göre insan gibi yaşamayacaksak, insan gibi ölmeyi biliriz..’ diyorlar.
Amerika Başkanı Biden, "ABD İsrail'le birliktedir ve geri çekilmeyeceğiz. Binlerce roket saatler içerisinde İsraillilerin üzerine yağdı. Sivilleri de öldürdü. Masum insanlar öldürüldü. İsrail bu saldırılara karşı kendini savunma hakkında sahiptir. Biz de caydırıcılık gücümüzü göstermek üzere, uçak gemimizi gönderdik.." diyordu, dün.. Âdetâ, Pazartesi günkü yazımızın, ‘Asıl suçlular, ’Kendisini savunma hakkını, sadece İsrail için..’ kabul eden herkestir.’ başlığını doğrulamak istercesine..
Eski Amerikan başkanlarından Barack Obama da, "İsrail'e yönelik küstah terörist saldırılar ve mâsum sivillerin katledilmesi karşısında Amerikalılar dehşete düşmeli ve öfkelenmeli.." derken, eski başkanlardan Clinton da, ilginç bir ’demokrasi’ anlayışı sergiliyor ve ‘Şimdi, terörizme karşı, İsrail demokrasisini destekleme zamanıdır.’diyordu.
Önceki başkan Trump ise, ’İsrail'e saldıran teröristlerin Meksika üzerinden ABD'ye girdiğini’ iddia ederek, ‘Müslümanlara yönelik seyahat yasağının yeniden uygulanması’ çağrısında bulunuyor.
Evet, onlar, ‘tek millet..’ Firavunî özellikleri belli..
Biz Müslümanlar da, hedefi, ‘Îlâ’y-ı Kelimetullah’ (Allah’ın dinini yüceltmek) olan ’tek millet’ idrakine yeniden tutunmak zorundayız..
Star