SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL - HER DÂVA VE BAĞLILARI, KAHRAMANLARIYLA YAŞAR; ELBETTE, İSLÂM MİLLETİ DE.. - 09 Nisan 2025 Çarşamba

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL - HER DÂVA VE BAĞLILARI, KAHRAMANLARIYLA YAŞAR; ELBETTE, İSLÂM MİLLETİ DE.. - 09 Nisan 2025 Çarşamba

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL - HER DÂVA VE BAĞLILARI, KAHRAMANLARIYLA YAŞAR; ELBETTE, İSLÂM MİLLETİ DE.. - 09 Nisan 2025 Çarşamba


Devletlerin uzun vadeli planları elbette olur ve genel olarak bu planlar esas alınır. Ama, bazan, bir şahıs, tek bir kişi bile, o devletin uzun vâdeli siyasetlerini alt üst- edebilir ve kendi duygu, düşünce ve davranışlarını o planların dairesi dışına çıkarıverir.

Liderlikler veya lider tipler de zâten bu gibi durumlarda yükselir veya batar. Başarılı olurlarsa, ‘muhteşem, emsalsiz, eşi bulunmaz’ diye yüceltilirler.. Bazıları ise, kendilerini bizzat yüceltirler, yücelttirirler ve tarihe emsalsiz olduklarını gelecek nesillerin beyinlerini- zihinlerini,  başarısız olursa, hayalcilik veya aptallıkla suçlanırlar.

Makedonya’dan kalkıp, 2 bin yıl öncelerin imkân ve şartlarına göre, taa Hindistan’a sefer eden  İskender(Alexander), neticede eline fazla bir şey geçmemişse de, tarihlerde hâlâ, ‘Büyük’ sıfatıyla birlikte anılır.

Müslümanların tarihinde de, Halid bin Velîd, Tarık bin Ziyad, Salâhaddin Eyyubî, Gazneli Mahmûd, Alp Arslan, Osman Gazi, Murad Hüdavendigar, Fatih Sultan Mehmed, Mehdi’y-i Sudanî, Şeyh Şâmil, Ömer Muhtar vs. gibi ayıız nice büyük kahramanları vardır.

Elbette bütün gerçek Peygamberler de insanlığın en büyük isimleridirler. 1850’lerin İngiliz tarihçi ve yazarlarından Thomas Carlyle, -kendisi bir Hristiyan olduğu için tabiatiyle-, Hz. Peygamber (S)’i, bir ‘Prophète Peygamber olarak değil, ama, bir ‘büyük kahraman’ olarak niteler, ‘Kahramanlar..’ isimli eserinde..

Aynı şekilde yine aynı tarihlerde, o dönemin büyük Fransız şair, tarihçi ve yazarı Alphonse de Lamartine’inde, ‘Histoire de la Turquie /Türkiye Tarihi’  isimli eserinde Hz. Peygamber’e bakışı ilginçtir.

Lamartine  İslam’ın dünyaya yayılma noktasını, çölün her türlü mahrumiyetlerini uzun uzun anlattıktan sonra şöyle devam eder:

‘Hiç bir insan, isteyerek veya istemeyerek daha ulvî bir gâye ortaya koymadı; zira bu, gâye insanüstü idi. (…) Hiç kimse bu kadar zayıf vasıtalarla insan kudretinin başaramayacağı böyle bir ölçüsüz esere teşebbüs etmedi; bu kadar büyük bir gâyenin idrâk ve gerçekleşmesinde kendisinden başka vâsıtası ve çölün bir köşesinde bir avuç bedevîden başka yardımcısı yoktu..

(…) Şâyet, ‘gâyenin büyüklüğü’ ’vâsıtaların küçüklüğü’ ve ‘neticenin azâmeti’ insan dehâsının üç ölçüsü olursa, Muhammed ile mukayeseye kim cür’et edebilir!

En meşhur adamlar ancak silahları, kanunları, imparatorlukları harekete geçirdiler; tesis ettikleri (şayet buna muvaffak olabilmişlerse), ekseriya kendilerinden evvel yıkılan maddî kuvvetlerdi.  Halbuki O, silahları, kanunları, imparatorlukları, kavimleri, hânedanları, meskûn arzın üçte birinde milyonlarca insanı harekete sevketti,  fakat, O, bundan ayrı olarak, başka mâbedleri, ilâhları, dinleri, fikirleri, inanışları, ruhları da harekete getirdi; her harfi bir kanun olan bir ‘Kitab’ üzerine, her dilden ve ırktan kavimleri içine alan manevî bir milliyet / ümmet kurdu ve Müslüman milliyetinin silinmez karakteri olarak, sahte ilâhlara nefret taşıyan ve maddeden münezzeh bir Allah aşkı ilhâm etti.. (Bu mucize) bir insanın değil, aklın mucizesi idi. Uydurma ilâhların bıkkınlığı içinde ilân edilen  Allah’ın birliği (Tevhîd) fikri ve inancı, öyle bir fazilete mâlikti ki, bu onun dudaklarından terennüm edilirken, putların bütün eski mâbedlerini yaktı ve bunun lem’alarıyla dünyanın üçte birini nurlandırdı. (…) Filozof, hatîb, havarî, kanun va’zı, makul esaslar ve resimsiz bir dîn kurucusu , muharib, fikirler fâtihi, (…)ve bir gönül imparatorluğunun  müessisi: İşte Muhammed!

Beşer büyüklüğünün ölçüldüğü bütün mikyaslarla hangi insan daha büyüktür?(…)’ 

Evet, beşer tarihinde yaptıkları büyük işler yüzünden, -kanun dayatması gibi saçmalıklarla değil- yaptıkları işlerin mahiyeti açısından, halâ ‘büyük’ diye anılan nice isimler vardır.. Bu büyüklüğün ölçüsü de herkese göre değişir. Firavunlar arasında da diğerlerine göre, ‘daha büyük’ veya ‘en büyük’ olarak nitelenenler olduğu gibi.. Kimileri büyüklük ve gelecek asırlara intikal etmek arzularını kimileri ya da bağlıları, Firavunlar gibi mumyalanmış cesetlerle , kimileri irili-ufaklı büstler, heykeller veya paralara kazınmış fotoğraflarla gerçekleştirmek istemişlerdir..

Mehmed Âkif merhûmun, Mısır’da, firavunların asırlarca önceden kalmış mumyalarını seyrederken terennüm ettiği mısra, ne kadar düşündürücüdür:

‘Evet, bütün beşerin hakkıdır, beqaa emeli..

Lakin, bunu ne taştan, ne de leşten beklemeli..’

Ârif Nihad Asya merhûm da, ‘Bizi kahramansız bırakma Allah’ım..’ demiyor muydu?

 

Kaynak: Her dâva ve bağlıları, kahramanlarıyla yaşar; elbette, İslâm Milleti de.. - SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL