Önce bir noktaya dikkat edilmesi gerekiyor herhalde..
Kafkasya, Ortadoğu ve Balkan üçgeni ve bu üçgenin mücavir ve komşu coğrafyaları, tarih boyunca beşeriyet tarihinin en hassas bölgeleri olagelmişlerdir.
Bu, sadece jeo-politik ve stratejik açıdan değil..
Beşer tarihinin binlerce yıldır en büyük dünya görüşlerinin, medeniyetlerinin, kültürlerin, ideolojilerin, hâkimiyet mücadelelerinin ve hulâsa edecek olursak, bütün farklı hayat düzenlerinin / dinlerinin aslî yaşama merkezi kabul ettikleri bir coğrafyadır, bu mekânlar...
Sözgelimi, Norveç, Danimarka, İsveç, veya Şili , Arjantin ya da güneydoğu Asya ülkeleri ve Afrika'da da bin yıl kadar hüküm süren Sokoto İmparatorluğu ve komşularıyla arasında da nice gerilimler ve savaşlar olmuştur, ama, bunlar uzuuun asırlar boyu, birbirini tetikleyen tarih zinciri halinde bütün dünyayı etkileyememişlerdir.
Ama, Mısır'da Firavun düzenleri, sadece İtalya ve Avrupa'yı değil, bütün Anadolu ve Filistin'i, Yemen ve Şam ve Babilonya'yı ve hattâ Kartaca'yı, Kuzey Afrika'yı da içine alan Roma İmparatorluğu..
Keza, Hazar Denizi çevresi, İran ve Yemen'i içine alan Sâsânîler, evet, basit bir tarihî hikayeler deposu durumunda değiller..
İskender'in Makedonya'dan kalkıp, Atina'yı, oradan Anadolu'dan taa Hint'e kadar uzanan güç gösterisi yaptığı coğrafyalar da halâ, tarihî kökleri ve medeniyet eserleri ve hâtıraları ve uzuuun asırlara uzanan kültürel kökleri ve dinleri, inanç sistemleri ile, hâlâ da, özellikle bu Balkan- Kafkas ve Ortadoğu üçgeni etrafında dünyaya hükmetmeye çalışan ve hayatta kalma mücadelesini bu mekânlarda veren tarihî temellere dayalı, sosyal hâfızaları bu coğrafyalardan kolayca koparılamayan kültür ve medeniyetlerden beslenen ve bugün de hayatta kalmak direncini yine bu coğrafyalarda kendilerine açtıkları yaşama alanlarında göstermeye çalışan çeşitli dinlerin, milletlerin, kavimlerin düne aid hikâyelerinden kalkarak yarınlara uzanmaya çabalarını yansıtmaktadır.
Geçmiş asırlarda, önce İsrailoğulları ile Firavunlar ve Haçlılar'la Müslümanlar arasında, hele de Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'nda milyonlar halinde birbirini boğazlayan halkların, devletlerin, güç odaklarının gözlerini diktikleri ve hakimiyet mücadelesini, eğer buralarda verirlerse kalıcı olacaklarının anlayışına sahipler idiler..
Bu anlayıştan uzak oldukları için, 800-900 yıl öncelerdeki Moğol İstilâsı ise, bütün Müslüman coğrafyalarını bir sel gibi ezip geçmiştir, ama, geride yıkıntı ve acı hatıralardan başka bir bırakmamışlar ve 'bir varmış- bir yokmuş'a dönmüşlerdir.
Bütün bunları şunun hatırlamak gereğini duyuyoruz..
Ukrayna- Rusya Savaşı, 1 haftada bitecek derken, 1'nci yılını doldurmaya doğru ilerliyor..
Yarın, 24 Aralık itibariyle, 11'nci ayına girecek bu kanlı savaş..
Ve yarınlarda nasıl bir şekil alacağını da kimse kestiremiyor..
Rusya Başkanı Putin, sıkıntıyı her geçen gün daha derinden görmeye başlamışa benziyor..
Bu durum, Sırbistan'ın da 'Kosova' üzerinde, aynen, Rusya'nın 'tarihte Ukrayna diye bir devlet hiç olmamıştı..' mantığının Sırpca tercümesi olacak şekilde, Sırbistan Başkanı Vucic tarafından tekrarlanıyor; 'Kosova diye bir devlet olmamıştı..' diye..
Hattâ, Kosova lideri Albin Kurti, Sırbistan'ı Kosova üzerine saldırtmaya teşvik edenin Rusya olduğunu ve 'bununla, Ukrayna- Rusya Savaşı'nı daha geniş coğrafyalara yaymak tehdidiyle kendi lehine çevirmek isteyebileceğini' söylüyordu, geçen hafta.. Üzerinde durulmayı gerektirecek bir konu değil mi?
Bu arada, Amerika, İngiltere ve Fransa, Yunanistan'ı, var güçleriyle, eski tarihî hesapların kapatılması için, bir 'ileri karakol gücü' halinde devreye sokmak istedikleri görülüyor. Çünkü, Türkiye'de yükselen gücün kendi tarihî hesaplaşma taktik ve stratejilerine de uygun düşmediğini hele de son 20 yıldır daha bir görüyorlar..
Kafkaslar'da, özellikle Ermenistan , Azerbaycan arasında henüz de imzalanamayan barış antlaşmasının uzaması, durumu giderek daha bir ihtilâtlı ve ihtilaflı hale gelmek yönünde gelişiyor.. Ve bu durumda İran'ın, Azerbaycan sınırları boyunda gösterişli askerî manevralar yapmasıyla daha da sıcak gelişmeleri beraberinde taşıyor, denilebilir. Nitekim, geçenlerde, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, geçenlerde, 'Bizim sınırlarımızda bizi tehdit etmeye heveslenenlere açıkça ifade ediyorum ki, Azerbaycan, yalnız değildir ve Türkiye ile birliktedir ve birdir..' diye bir hatırlatma yapınca, bu sözlerin taşıdığı mânâlarla, muhatap olarak kendilerine işaret edildiğini söyleyenler var..
Ortadoğu'da, Filistin'i zorla gasp ve işgal ederek emperyal güçler eliyle 75 sene öncelerde 1948'de kurdurulan İsrail isimli siyonist güç odağı da, bölgede, kendi asli koruyucusu olan bütün emperyal güçlerin himayesiyle, oyunlarını, entrikalarını sürdürüyor.. 100 yıl öncelerde paramparça edilen büyük Müslüman gücü Osmanlı'nın enkazı üzerindeki rejimlerin her birisi kendi aralarında derin hesaplaşmalar içinde..
Ve bütün bu ihtilafların bütün bir bölgeyi tarihî hesaplaşmaların kucağına atması için, Ukrayna- Rusya Savaşı iyi bir fırsat..
Ukrayna lideri Zelenski, dün beklenmeyen bir anda, Washington'da Amerikan Başkanı Biden ile görüştü ve Biden, geçmişte yapılan 50 milyar doları aşkın yardımlara ek olarak şimdi de 45 milyar dolarlık yeni bir yardım vereceklerini açıkladı ve ayrıca, Patriot füzesi başta olmak üzere, başka silahlar vereceğini de açıkça söyledi..
Bu durumda, Rusya Başkanı Putin, savaşın yeni bir merhaleye doğru yol aldığını ve Rus ordusunun mevcudunu 1.5 milyona çıkaracağını söyledi ve ardından da, 'Rusya- Ukrayna Savaşı'nın, bu büyük trajedinin sorumlusunun , iki taraf da olmadığını, her iki ülkenin bir "trajediyi paylaştığını" ifade ederek, kendilerinin gerçekte Amerika ile savaştıklarını zımnen ve Ukrayna'yı bir "kardeş ülke" olarak görmeye devam ettiğini, savaşın Rusya'nın politikaları nedeniyle çıkmadığını ve "üçüncü ülkelerin politikalarının bir sonucu" olduğunu, Batı'nın Ukrayna'dan başlayarak, Sovyetler Birliği'nden ayrılan cumhuriyetlerin "beynini yıkadığını" belirterek, "Bizim suçlanacak bir tarafımız yok. Ukraynalıları hep kardeş bir halk olarak gördük ve hâlâ öyle düşünüyorum. Şu anda yaşanan bir trajedi, ama bizim suçumuz değil..' ifade etti.
Bu, savaşın yeni boyutlar kazanabileceğinin ve hattâ, birbirleriyle ihtilafı olan nice ülkelerin de bu yangın ortamında savaş ateşinin içine sürüklenebileceklerinin bir işareti..
STAR
Kaynak: Dünyanın en hassas bölgesi yeni buhranlara gebe.. - SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL