'BİR KÜÇÜK BELEDİYE'NİN BAŞKANI' DİYE GEÇİŞTİRİLEBİLİR Mİ?
İktidar partisinden bir belediye başkanı.. Üstelik de Başkan Erdoğan'ı yetiştirmiş olan Rize'nin ilçelerinden birinde..
Bu kişi, Siyonist İsrail rejimini alenen desteklediği için de, Siyonist rejimin Filistin'de hele de son 1 yıl boyunca işlediği en barbarca usûllerle işlediği cinayetlerden dolayı dünya çapında boykot yapılması çağrılarına muhatap olan ünlü bir uluslararası yabancı firmanın kendi ilçesinde açacağı bir ticarethanenin açılış törenine davet edilmiş, o da gitmiş.. Bu duyarsızlığa karşı çıkan bir kişi de, söz konusu Belediye Başkanı'nın adamlarınca pataklanmış.. O kişi de o sahneleri izlemekle ve o açılışta bulunmakla birlikte, orada bir şeyler yemediğini belirterek, davranışının yanlış olmadığını söylemiş.. Mantığı, böyle..
O belediye başkanı, orada, kendi özel kabiliyetleriyle mi seçildi; yoksa, Tayyib Bey'in partisinin adayı olduğu için mi?
Eğer, Tayyib Bey'in partisinin adayı olduğu için seçildiyse, -ki, büyük ihtimalle o yüzdendir- o kişinin bu ölçüsüzlüğünün faturası da Tayyib Bey'e ve partisinin tüzel kişiliğinin hesabına yazılacaktır. Bu konuda, o kişi, 2 haftaya yakın zamandır, henüz en sert şekilde te'dib olunup, hattâ kendi saflarından atılmadıysa, bu durum bütün bünyeye bir duyarsızlık bulaştıracaktır.
Küçük- küçük tuğlalardan örülmekle birlikte, kocaman binalar da bütünüyle zarar görür.
BİR YÜKSEK BÜROKRAT'IN VAZİFE VE YETKİ ALANI NEDİR?
Bir resmî kuruluşun başındaki bir yüksek bürokrat yönetici..
Ülkesinin başka bir ülkeyle savaş durumuna sürüklenmekte olduğu gibi bir ihtimalin olduğu sırada ve kendisi de, ülkesinin dış siyasetinin en etkili ve yetkili bir ismi olsaydı, o zaman bile, kolayca söylenemeyecek bir sözü, başında bulunduğu bir yayın kurulunun başındayken, bir komşu ülke için, 'yapmaya başlayacağımız bir yayın' ile, 'o ülkeyi rahatsız etmek durumundayız, rahatsız etmek zorundayız..' diyecek kadar ağzına geleni söylemiş bulunuyor.. Kendisine sorulması üzerine de, 'Bir sürç-ü lisan oldu..' dediği, bildiriliyor..
İnanır mısınız?
Bu gibi, ne konuştuğunu bilemeyecek, sözlerini tartamayacak durumda olanların, o gibi makamlardan hemen uzaklaştırılıp görüşlerini, duygularını resmî sıfatı olmaksızın, medya kuruluşlarında söylemesinin yolu açılabilirse; ona kimse bir şey diyemez..
Bu, tehlikeli bir zihniyet tablosu oluşturuyor.. Hattâ , başkaları da bize öyle bir şey söyleyecek olsa bile, diplomasi, yetkisiz kimselere bırakılamaz..
VE, ZOR BİR 'KORİDOR' GEÇİŞİ: 'ZENG-İ ZÛR..'
'Zeng-i Zûr Koridoru', hemen her mahfilde sıkça konuşulan bir konu.. (Kısaca, Zengizûr deniliyor..)
12 -13 Ekim gecesi, Prof. M. Ali Büyükkara, Doç. Serhan Afacan, Dr. Hakkı Uygur'la birlikte, HT'de, Nevzat Çelik'in 4 saat kadar süren 'Doğu-Batı' isimli programındaydık İran üzerine.. Ve ister istemez 'Zengizûr Koridoru' da gündeme geldi..
Ancak, bu meselenin oldukça netâmeli bir mevzu olduğu ve bundan sonra da olmaya devam edeceği anlaşılıyor.
Daha ilginç olanı ise, geniş kitlelerin bu koridorun, geçidin ismini bilmekle birlikte ne olduğu üzerinde etraflı bir bilgisinin olmaması..
Konuyu tekrar özetleyelim:
1952'de Stalin zamanında Sovyet Rusya'nın Baltık ve Karadeniz sahilleriyle, Kafkaslar ve Orta-Asya'daki 16 kadar olan federe cumhuriyetlerinin sınırları yeniden belirlenirken, Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan gibi Kafkas cumhuriyetlerinin sınırları da o zaman belirlenmişti. Ancak, Ermenistan ve Azerbaycan'ın İran'la olan güney sınırlarını Aras Nehri teşkil ediyordu. Ancak, Azerbaycan Cumhuriyeti birbirinden ayrı iki parça halinde idi.. 87 bin km karelik büyük kitle, Hazar Denizi'nin batı sahillerindeydi. -Kıbrıs adasının üçte ikisi kadar- 6 bin km. kare olan büyüklükteki Nahcivan nahiyesi ise, Ermenistan'ın güneyinde, Aras Nehri ve İran'ın kuzeyinde, Azerbaycan'ın büyük kitlesinden 45 km. batıda, ve Türkiye'yle de 12 km. kadar ortak sınırı olan ve bugün 450 binden fazla nüfusu olan küçük kitle..
Sovyet Rusya zamanında bir sıkıntı yok denilebilirdi. Ama, 1991'de Sovyet Rusya dağılıp, ortaya 16 ayrı devlet çıkınca.. Rusya, asırlarca sonra, Güney Kafkasya'dan 700 km. kadar kuzeye, Kuzey Kafkasya'ya çekilmek zorunda kalmıştı..
Ve de Ermenistan ile Azerbaycan arasında, 100 yıl öncelerden gelen soğukluk ve hattâ husûmet yüzünden; Azerbaycan da, Nahcivan'a, ancak İran üzerinden ulaşmaya başlamıştı. Ancak, Azerbaycan'da Ebulfazl Elçibey gibi eski cumhurbaşkanları, İran'ın Azerbaycan eyaletinin de Azerbaycan Cumhuriyeti'ne katılması gibi idealleri dile getirmeye başlayınca.. İran'la arada bir soğukluk oluştu.. Üstelik, İran'ın 25 yıl öncelerdeki Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayetî, 'Eğer iki Azerbaycan'dan birisi diğerine iltihak edecekse, 25 milyonluk İran Azerbaycan'ı mı 7-8 milyon nüfuslu Azerbaycan Cumhuriyeti'ne mi, yoksa tersi bir iltihak mı olmalı?' deyince.. İpler daha bir gerilmişti.. Ve dolayısıyla, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin idarî bakımdan kendisine bağlı Nahcivan'a gidiş-gelişi daha bir sınırlı olmaya başlamıştı..
Ermenistan'la Azerbaycan Cumhuriyeti arasındaki 44 günlük Karabağ Savaşı' Azerbaycan Cumhuriyeti'nin zaferiyle sonuçlanınca ve Türkiye, bölgede, eski düşmanlıkların terkedilip, 'İran, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Türkiye' arasında, 5'li bir 'ortak ekonomik bölge' ve barış bölgesi oluşturulmasını teklif edince.. Azerbaycan Cumhuriyeti ile Nahcivan arasındaki ve Ermenistan- İran ortak sınırının nasıl aşılacağı konusu halledilemedi..
Ve Türkiye, Nahcivan üzerinden, Ermenistan ve İran arasındaki 45 km'lik ortak sınırın, bir demiryolu ile Azerbaycan Cumhuriyeti'ne bağlanmasını teklif edince.. Azerbaycan'da heyecan uyandırdı, ama.. Bu demiryolu (ve de karayolu) 30-40 metre genişliğinde bir şerit halinde, kimin toprağından geçecekti?
Ermenistan kendi toprağından geçmesini istedi, İran da kendi topraklarından geçebileceğini.. Ancak her durumda, her iki ülke de gerekli gördükleri anda, bu geçiş vasıtalarını kontrol etmek hakkının kendilerinde olmasını istedi haliyle.. Ve, asıl ihtilaf buradan başladı..
Konu halledilemeyince, geçen ay Rusya lideri Putin, Bakü'ye geldi ve İlham Aliyev'le Zengizur Koridoru'nun açılması ve amma, güvenliğin, Rusya Barış Gücü tarafından sağlanması konusunda prensip olarak anlaştılar.
Bu, Rusya'nın, 35 yıl öncelerde, 700 km. kuzeye çektiği askerî gücünü, yeniden Ermenistan, Azerbaycan ve İran sınırına getirmesi demek oluyordu.. Bu durumu ise, hem İran kabullenmiyor; hem de Ermenistan ve onun sırtını dayadığı Amerika ve Fransa da istemiyor.. Kaldı ki, herhalde, Rusya'nın Güney Kafkasya'ya yeniden inmesini Türkiye de ihtiyatla karşılayacaktır..
Konunun bu 'jeo-stratejik' tarafını düşünmeyip de, sadece ekonomik menfaatler düşünülünce, özellikle bizdeki medyada konu, basit menfaat suçlamalarıyla geçiştiriliyor.. Kaldı ki, iki sene önce ölen ünlü Rus Türkolog ve siyasetçisi Jirinovsky, Putin'i, 'Türkiye bu koridoru aşarsa, taa Kırgızistan'a kadar uzanır ve Rusya'yı güneyden kuşatır..' diye ikaz etmişti..
'Zeng-i Zûr' , Farsçada 'zorlukla çalınan kaval, zil, çan vs..' mânâsına da geliyor. Evet, bu koridor çok çetin bir konu olarak duruyor Kafkasya'da..
Kaynak: 'Basîret'in en gerekli olduğu hassas bir zaman diliminde... - SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL