SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL - Amerika ve Avrupa, ‘helenizm’e yeni bir ‘hayal penceresi’ açmaya hazırlanırken.. 25 Mayıs 2022

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL - Amerika ve Avrupa, ‘helenizm’e yeni bir ‘hayal penceresi’ açmaya hazırlanırken.. 25 Mayıs 2022

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL - Amerika ve Avrupa, ‘helenizm’e yeni bir ‘hayal penceresi’ açmaya hazırlanırken.. 25 Mayıs 2022


Yunan Başbakanı Miçotakis’in Amerikan Kongresi’nde Türkiye aleyhinde yaptığı ve dakikalarca ayakta alkışlanan konuşması karşısında, Tayyib Bey’in, ‘Benim için Miçotakis diye birisi artık yoktur..’ şeklindeki beyanı yeni gelişmeleri getirebilir.

Devletlerin birbiriyle münasebetleri ile insanların ferdî münasebetleri arasında temelde bir fark yoktur gibidir. Çünkü, devletler her ne kadar sosyal bünyelerin yönetimindeki en yüksek üst-yapı kurumu ve mekanizması olsa da, neticede, bir kişi tarafından yönetilir. Yani, devlet kurumu her ne kadar bir idare mekanizması olsa da, mekanik, metalik veya robotvarî, ruhsuz bir mahiyet göstermez.

Devletler arası münasebetlerlei fark insanlar arasındaki ferdî münasebetler arasındaki fark; devletin başında bulunanların  sadece kendileri adına değil, uluslararası hukuk ve ilişkilere göre temsil ettikleri kabul olunan halklarının tamamı adına konuşmalarıdır.  Ve tabiatiyle de devletlerin başında bulunanların sözleri, nice dostluk türkülerini ya da savaş marşlarını da  getirir.

Henüz 3 ay olmadı, Yunan başbakanı  Miçotakis İstanbul’a geleli..

Üstelik resmî bir gezi olmadığı halde, Türkiye Başkanı Erdoğan onu kabul etti, ağırladı. O da yüz hatlarına yansıyan çizgilerinden, 'memnun ve mesrûr’ olduğunu yansıtmaya çalışıyor gibiydi.

O görüşme Yunan medyasında da büyük bir yankı meydana getirmişti.

Şurası açıktır ki, Yunan siyasî hayatı Osmanlı / Türkiye korkusu ve düşmanlığı üzerine kuruludur ve âvâmi/populist siyasetçiler ateşli nutuklarıyla hep bu korku- düşmanlık ve nefret üzerine kurulu duygu ve düşünceleriyle kendilerine ülkelerinin siyasetinde bir yer bulmaya çalışırlar ve bu siyasetin bir hayli alıcısı da vardır. Çünkü, Osmanlı hâkimiyetinde geçen 450 yılı aşkın bir tarih dönemini izah edememektedirler. Tıpkı, o uzuuun asırlar boyunca dilleriyle de, dinlerle de hiç oynanmamış olmasını bir türlü izah edemeyişleri gibi..

Özellikle  son 250 yıl boyunca ‘Helenist /yunancı ‘ cereyanların Avrupa’da büyük heyecan meydana getirdiği biliniyor. Yunan nasyonalistlerinin en meşhuru ise, 140 yıl içinde Elefterios Venizelos idi. Venizelos, mücadelesini Osmanlı’nın elindeki Girit adasından başlatmış ve içinde, ‘Eyy benim ince, keskin kılıcım, sen Osmanlıyı iyi kesersin..’  mısralarının bulunduğu marşları okunarak uyandırılan ‘helenist’  cereyan ve heyecanı Girit’ten, Mora Yarımadası civarındaki Yunanistan’a taşıyıp Atina’daki Yunan Meclisi’nin kontrolünü de ele geçirmiş ve Mora Yarımadası civarında hiç bir müslüman bırakmıyacak şekilde katliâmlar yaptırmıştı.  

1897 yılında ise, küçücük Yunanistan, arkasına Avrupa’yı alarak Osmanlı’ya saldırınca, Sultan 2. Abdulhamîd döneminde Gazi Edhem Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu da, 1 ay içinde taa Atina varoşlarına kadar dayanmış ve amma, bütün Avrupa, ‘Yunanistan’ın yedirmeyiz!’ temposuyla Osmanlı’nın karşısına dikilmiş; ve Osmanlı Devleti o zaferden sonra tesis olunan sulh andlaşmasından hiç bir şey elde edemeden masadan kalkmış ve sadece saldırganı yenilgiye uğratmakla yetinmişti.

Ama, o yenilgiden 14 sene sonra Yunanistan, Balkan Savaşı’nbaşı çekiyordu.

Osmanlı o savaştan ağır bir yenilgiyle çıkmış, 450 yıllık müslüman şehri Selânik’i de o zaman kaybetmişti.  

1918’de Osmanlı’nın yenik çıktığı Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise, Yunanistan, başta İngiltere olmak üzere bütün Hristiyan dünyasının desteğini de arkasına alarak 1919 Baharında Batı Anadolu’yu işgale başlamış ve  Yunan Ordusu taa Ankara önlerine kadar ilerlemiş ve amma Batı Anadolu’da 4 yıl kadar süren Yunan İşgali, 9 Eylûl 1922’de, Yunan askerlerinin gemilere binerek kaçmasıyla ve de kazanılan zafer, mağlûb tarafa bir savaş tazminatı bile yükletilemeden Lozan Andlaşması’yla noktalanmış ve Türkiye’deki resmî ideolojinin söylemiyle ‘Büyük Venizelos’ diye anılan kişinin liderliğinde iki taraf arasında yeni bir dönem başlamıştı.

Şimdi, Miçotakis, başta Fransa olmak üzere bütün Avrupa Birliği’nin desteğini  arkasına almış olmanın güçlülük vehmiyle, Türkiye’ye karşı uzun zamandır yeni entrikalar hazırlayarak, ‘ikinci’ bir Venizelos olmak hayali içinde.. Türkiye’yle aynı NATO ittifakı içinde olduğu halde, Amerika’nın, Türkiye ile Yunanistan arasına 10 kadar askerî üss kurmasını sağlayan Miçotakis, geçen hafta gittiği Amerika’da, Amerikan Parlamentosu olan Kongre’de yaptığı konuşmada, kendilerine, Amerikan F-35 savaş uçaklarının verilmesini istemekle kalmayıp, Türkiye’ye de, daha eski model olan  F-16  savaş uçaklarının verilmemesini de istedi ve dakikalaca ayakta alkışlandı.

Tayyib Erdoğan da, ‘Benim için  Miçotakis diye birisi artık  yoktur..’ diyerek, Miçotakis’in şahsında, yeni entrikalar peşinde olan güç odaklarına karşı kesin bir tavır takındı.

Amerikan Başkanı Biden’ın, ‘Amerikan siyasetlerine aykırı hareket ettiği için, iktidardan uzaklaştırılarak bedel ödettirilmesi gerektiğini ve bu konuda Türkiye içindeki muhalefetle de iş birliği yapılacağı yolunda, 2 sene öncelerde dile  getirdiği bir proje, programa uygun olarak yürütülmektedir.

Tam da bu sırada, Türkiye’nin en eski ve de milletten hiç bir zaman güvenoyu alamamış olan bir muhalefet partisi liderinin ‘Erdoğan ailesinin Türkiye’den kaçacağı’  yolunda, seviyesizliğin de dibe vurduğu bir çukur siyasetiyle   toplumu tahrik etmeye kalkışması, herhalde en çok da Biden ve Miçotakis’i memnun etmiştir..

Bu durum karşısında, Erdoğan’ı bilenler her halde, ‘Hamdolsun ki, iç rakiblerimiz bu kadar sefil bir mantık taşıyorlar!’ diyorlardır.

 Star

Kaynak: Amerika ve Avrupa, ‘helenizm’e yeni bir ‘hayal penceresi’ açmaya hazırlanırken.. - SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL