Yeni bir anayasa değişikliğinden söz ederken, muhalefet liderlerinden ÖÖ, 'Memlekette bunca yoksulluk varken, ihtiyaç bu mu yani?' mânâsına gelen sözler söyledi geçenlerde.. Gerçekte ise, 100 yıllık tahakkümlerinin temellerine dokunulmasını istemiyordu.
O 100 yıl öncesindeki kanlı dayatmalar için, merhum Prof. Teoman Duralı, 'Memleket ağır bir savaştan çıkmış, perişan durumdayken; yapılacak ilk işler Allah aşkına, 'Alfabe değişikliği, şapka giydirilmesi vs..'inkilap'lar mıydı, Allah aşkına?' demişti..
Evet, 'anayasa' denilen metinler, bir sosyal bünyenin idaresinin, işlerinin yoluna girmesi ve o ülke ve halkın tamamında uygulanması için' hazırlanan 'temel kanunlar' manzûmesidir. Bu temel kanunların bazılarının, özellikle son 100 yılda kendilerine uygulanacak olan halkların rey ve iradesine sunulup -kağıt üzerine de olsa- kabul edilmesi şartına bağlandığı bilinmektedir.
Osmanlı'da ilk anayasanın, 1876'da mer'iyete konulan 'Kaanun-i Esâsî' olduğu söylenir; '1. Meşrutiyet' diye anılan dönemde.. Ama, (Bismarck Almanya'sının döneminin ünlü mareşali Helmuth K. Bernhard von Moltke) 1830'larda genç bir subay olarak geldiği Osmanlı ülkesindeki müşahede ve tespitlerini aktarırken, -özet olarak- 'Buradaki devlet mekanizması, bizdeki krallar, imparatorlar, monarşik yönetimler gibi mutlak sınırsız bir yetki kullanamazlar; çünkü onları frenleyen, hükümlerine itaatle mükellef oldukları kutsal kitapları 'Kur'an' vardır.' der..
Yani, bir nev'î, anayasa..
1876'daki -sonraları 1. Meşrutiyet denilen- düzenlemedeki Anayasa, Padişah'ın bazı yetkilerini, Kur'an hükümlerinden ziyade, o günün iç ve dış şartları açısından sınırlandırılması hedefine yönelikti. (Esasen, 'meşrutiyet, şarta bağlamak' demekti, lügat mânasıyla..)
Ama, (Hicrî-1293'de cereyan ettiği için, tarihimizde '93 Harbi' olarak bilinen) 1877-78'deki Osmanlı-Rus Savaşı'nın ağır yenilgimizle sonuçlandığı şartlar altında o anayasa uygulanamamış ve ancak 1908'deki 2. Meşrutiyet'te kısmen uygulamaya konulmuştu.
1924'de ise, Ankara'daki Meclis'e, 'Teşkilat-ı Esâsiye Kanunu' adıyla yayınlanan bir anayasa hazırlatılmıştı.. O anayasa, 1950'ye kadar 26 yıl boyunca, Birinci ve İkinci Şef'lerin tam tahakkümlerine zemin hazırlamıştı.
1950-60 arasındaki Adnan Menderes döneminde ise, sık sık, anayasa ihlâlleri iddiaları gündeme gelmeye başlamıştı, İkinci Şef ve taifesi (CHP) tarafından..
1960 Askeri Darbesi'nden sonra ise, darbeciler önce o Anayasa'yı bile yürürlükten kaldırıyorlar ve sonra da kendilerinin tamamen kaldırdıkları Anayasa'nın ihlâl edildiği şeklindeki tiraji-komik gerekçeyle, Yassıada'da Yüksek Adalet Divanı adını verdikleri düzmece bir mahkemeye verdirilen idâm kararı sonunda, Adnan Menderes'le Dışişleri Bakanı Fatin Rüşdî Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idâm ediliyorlardı.
Darbecilerin, hemen tamamı CHP'lilerden oluşturdukları bir Kurucu Meclis'e hazırlattıkları Anayasa, halk'a, bir referandumla ve de askerî baskı ile, zorla kabul ettirilmişti.. (22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963'de iki kez, kendi askerî darbesini yapmaya kalkışan ve başarılı olamayan Harbokulu Komutanı Kur. Alb. Tal'ât Aydemir, idâmıyla sonuçlanan askerî mahkemedeki yargılamasında 'Giresun'da İl Jandarma Kumandanı iken, halkın göğsünde sigara söndürterek zorla kabul ettirdiğim anayasayı ihlâl suçuyla idâm edileceğim..) diyecekti.
İşbu '1961 Anayasası' daha Başlangıç kısmından itibaren, resmî ideolojinin putlaştırdığı tek kişinin ismi, ilkeleri ve kelle kopararak sahnelenen 'inkılap' uygulamalarını temel yapan bir anayasa idi.
12 Eylül 1980 Askerî Darbesi'nden sonra, yine darbecilerce hazırlatılan '1982-Anayasası' da, aynı 'ilke ve 'inkilap'ları da temel alan ve o 'ilke ve devrimler'i daha bir muhkem şekilde hâkim kılmak adına yapılan bir dayatma idi; 'insan hak ve hürriyetlerine aykırılığının iddia edilemiyeceği' hükme bağlanan bir takım devrim kanunlarıyla 'Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek' takım dayatmalar garanti altına alınmıştı..
Eski muhalefet lideri KK Bey, evvelki gün yazdığı bir yazıda, 2002 sonrasındaki 22 yıllık iktidarı, Suriye ve Irak'taki Baas Partisi diktatörlüklerine benzetmişti.. Temellerini kendi 100 yıllık partilerinin oluşturduğu totaliter uygulamaların mahiyetini gizliyordu.
Şimdi yeni bir Anayasa yapılması dile getiriliyor, ama, birileri hemen, 'filan isim , ilke ve uygulamalara dokunulamaz' diye toplumun zihnine ipotekler koymaya kalkışıyorlar.
Halbuki, anayasada bir takım değişikliklerin yapılmasından söz edilmiyor.. Yeni bir anayasa yapılacaktır, yapılacaksa..
O 'yeni'nin içinde 'eski' darbeci ve 'putçu' dayatmalar olacaksa, nesi yeni olacaktır?
'Yok, Anayasada yeni ihtiyaçlara göre birtakım tıraşlamalar yapılacak' denilirse, evet, milletin hiçbir derdine derman olmayacaktır.
Evet, her türlü dayatmalardan, korkutma ve putlaştırmalardan arınmış ve Müslüman bir halkın ekseriyetinin aslî değerleriyle zıtlaşmayan, 'İşte benim gönül rızasıyla kabul edebileceğim asıl kanunum..' diye benimseyebileceği bir yeni Anayasa..
Aksi halde, eski dayatmalara bir cilâlama yapılmış olunur..
STAR