Selahaddin E. ÇAKIRGİL - ‘27 Mayıs' da, bu gibi entrika ve ihanetlerden beslenmişti! - 26 Mayıs 2021

Selahaddin E. ÇAKIRGİL - ‘27 Mayıs' da, bu gibi entrika ve ihanetlerden beslenmişti! - 26 Mayıs 2021

Selahaddin E. ÇAKIRGİL - ‘27 Mayıs' da, bu gibi entrika ve ihanetlerden beslenmişti! - 26 Mayıs 2021


Yarın, 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesinin 61. Yıldönümü...

Ardından milyonların sel gibi aktığı Adnan Menderes'in düzmece ve alçakça iddialarla suçlanıp, -o milyonlardan tek bir itiraz sesinin yükseltilemediği ve geniş halk kitlelerinin gizli gizli ağladığı- idâm edilişinin, 17 Eylûl 1961'in 60. Yıldönümü de yaklaşıyor..

1923-50 arasındaki, 27 yıllık bir mâlûm 'Şef'ler döneminden sonra, bu millete biraz rahat nefes aldıran Adnan Menderes'in 10 yıllık iktidarına, en alçakça yalanlarla son verilen o ihtilâl/ darbe öncesinde, dönemin CHP Gn. Başkanı İsmet İnönü'nün, 'Şartlar oluştuğunda, ihtilal meşrû olur...' diye işaret fişeğini ateşlemesinden birkaç ay sonra, ordu adına ülke yönetimine el konulmuştu.

Başvekil Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüşdü Zorlu ile Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idâm edilmelerinden 1 ay kadar sonra, 15 Ekim'de yapılan genel seçimlerde, Menderes'in oyları, onun takipçisi olduklarını iddia eden Ragıb Gümüşpala liderliğindeki Adalet Partisi'yle Ekrem Alican liderliğindeki Yeni Türkiye Partisi arasında bölününce, İsmet İnönü'nün CHP'si, kılpayı birinci parti olmuştu, ama koalisyonsuz hükûmet kurulamıyordu. İhtilâlin lideri General Cemal Gürsel, seçimden hemen sonra İsmet İnönü'nün iktidara geçmek için nasıl heyecanlı olduğunu anlatmak için, matbuatta açıkça yazılan ifadelerle, 'Paşa, gerdeğe girecek bir güvey gibi heyecanlıydı..' demişti,

Son günlerde milletin bir kesiminin aklını çeldiği anlaşılan mafyatik tiplerin iddialarından sonra, dün Kılıçdaroğlu'nu dinlerken, General Gürsel'in İsmet Paşa için yaptığı o benzetmeyi hatırladım.

Hürriyet'ten Abdulkadir Selvi de, dünkü yazısının bir bölümünde, 'İyiden iyiye cumhurbaşkanı adaylığına soyunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bugünlerde tam bir sevgi pıtırcığı oldu. Özgür bir kelebeğe döndü. Gençlere, beni eleştireceksiniz diyor. Hoşgörülü bir lider imajı çizmeye çalışıyor.

Aman gençler Kılıçdaroğlu'na güvenip eleştirmeye kalkışmayın...' dedikten sonra, onun, 'kendisini eleştirdi diye kimleri partisinden ihraç ettiğini' isim-isim sıralıyor ve 'Hani eleştiriden hoşlanıyordunuz?' diyordu.

Bu hatırlatmalardan sonra, gelelim son günlerin gelişmelerine..

1- Toplumumuzun bu kadar zayıf olacağına ihtimal vermek istemezdim.. Bir mafya lideri, dünyanın hangi köşesine ve kimlerin himayesi altına sığındıysa, oradaki karanlık köşesinden birileri aleyhine, tam da o dünyaya ait ağızla, argo kelimelerle konuşuyor ve iddia edildiğine göre, milyonlarca insan, doğruluğu-yanlışlığı bir yana, hiç de mertçe olmayan bir şekilde yapılan iddia, itham ve itirafları; zevkle paylaşıyorlar.

Ve 'ülkenin perde gerisindeki karanlık yüzünden size neler- neler anlatırım...' havasında konuşan kişi, Amerikan Başkanı Biden'ın 1,5 sene önce, açıkça, 'Erdoğan'ı yenilgiye uğratmak'tan söz ettiğini duymamış gibi davranıyor.

Bu karanlık kişi, pek çok şeyi biliyor havasında, ama, emperial güçlerin yıllardır başını ağrıtan bir yiğit Müslümanı güç duruma düşürmek adına, ülkeyi, milleti ne olacağı bilinmez yarınların karanlığına atmaya âlet olduğunu düşünemiyor. 'Ben mert insanım...' dediğine göre, sözünün eri ise, ona buradan çağrı yapıyorum: 'Bütün o oyunları bozmak için, gel, konuşacaklarını mahkemede tekrar et..'

(Bu arada bu kişinin, Uğur Mumcu'nun kimler tarafından öldürüldüğüne dair sözleri benim için acı bir tebessüm vesilesi oldu. Çünkü, o cinayetle suçlananlardan birisiydim ve 12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi'nden sonra çıktığım ülkeye, 35 sene sonra 2015 başında döndüm ve henüz 3 ay önce beraat ettim. Ve, Eylûl-2015'de Star'da yazmaya başladığım zaman, Uğur Mumcu'nun oğlu, şahsımı hedef alan alaycı ve saldırgan bir yazı yazdı.. Ve ben de, 'Mumcuzâde Özgür Bey'e..' başlıklı bir yazıyla karşılık verdim. Ama, bir özür veya bir düzeltme zahmetine katlanmadı..)

2- Kendisini en üst makamlara getiren Tayyib Erdoğan ve hareketinden ayrılırken, 'ona asla söz söyletmeyeceği'ne dair yeminli sözler söyleyen bir arkadaş, şimdi, hangi kumpasların içinde.. Yazık.. Çok yazık..

Ve, Erdoğan'ın elinden tutup genç yaşında 13-14 yıl en önemli bakanlıklara getirdiği bir diğeri, Tayyib Bey'in C. Başkanlığı adaylığı için imza attıktan sonra, 'muhalefetin bir C. Başkanı adayı etrafında birleşebilmesi için yapılan çalışmaların tam göbeğinde olduğunu' gururla söyledi, geçen hafta.. 'Şecaat arzedeyim derken sirkatini,/ çaldıklarını' söyleyen hırsız' misali..

3- Denilebilir ki, Tayyib Bey, adamlarını iyi seçememiş.. Diyelim ki öyle.. Ama, bütün işleri tek başına omuzlayacak değildi, birilerini seçmek zorundaydı.. Kadrolarımızın keyfiyeti/ kalitesi işte bu kadarmış, demek ki.. Ama, eminim ki, Tayyib Bey yanlış yaptıysa; bir makam ve mevki' elde etmek için çırpınan nicelerinin sergiledikleri 'karakter'ler yanında yine de mâsûm kalır..

4- Dün Van'dan bir arkadaş, 'halk arasında yolsuzlukların arttığı' iddialarının yoğunlaştığından sözetti.

Bu gibi fısıltıları yayanlara, 'Bildiğin varsa, şahidlik yap, takib edeceğiz deyiniz..' dedim.. Ama, o zaman da öylelerinin, 'Aman kardeşim, biz duyduk, ama bu gibi konulara bizi bulaştırmayın..' deyip sıvıştıklarını söyledi..

Bir iddia karşısında, hakikatin anlaşılması için herkes elini taşın altına koymaktan kaçarsa, o zaman, o iddiaların yayılmasına âlet olanların ahlâkî ve şer'î bir sorumluluğu yok mudur?

Kaynak / Star Gazetesi