Tarihçe

           Eskiden halk arasında bir durum ve olgunun tarihini tesbit etmek üzere, -‘Takvim’ yerine ikame edilmek kasdıyla-, hatırası zihinlerden kolayca silinemeyen, yakın geçmişte yaşanmış sosyal olaylara işaret edilerek cevap verilirmiş. Mesela: Bir soru üzerine: “Seferberlik günlerinde!” veya “Böyük yangından önce!” ya da:  “Erzincan’daki zelzeleden sonra!” vs. şeklinde cevap verildiği misillü.

         Tıpkı bu örneklemede olduğu üzre ileride, Fütüvvet Vakfı’mızın hizmetlerini sürdürecek olan kardeşlerimize yöneltilecek, bu vakfın ne zaman kurulduğu sualine: “Tam, Korona-19 pandemisinin Türkiye’de başladığı günlerde kurulmuş…” diye, -dünyayı kasıp-kavuran bir salgının ülkemizde zuhur ettiği unutulmaz günlere işaret edilerek- verilecek cevabın; elbette: “5 Mart 2020 (hicri-kameri: 10-Recep 1441) de kurulmuş!” şeklindeki cevaplamaya nazaran, zihinlerde daha kalıcı olduğu gibi…

          Gelecek nesillere bir ‘retîme’ kabîlinden bu girişten sonra… Sebep-sonuç ilişkisi bağlamında değerlendirildiğinde vakfımız senedinin tescil edilerek Vakıflar Genel Müdürlüğünce ilan edilmesi durumunun, bir de mâ-kablinin varlığı söz konusudur. Şöyle ki:                 

          Yaklaşık 50 yıl boyunca, çeşitli İslamî cemaat ve STK’larda faaliyetlerde bulunan ve en çok da toplumda imanî hassasiyetler oluşturma amacı güden vakıf kurucumuz, gençlik yıllarındaki öğrencilik ve öğretmenliği esnasında 14 yıl süreyle Anadolu’nun muhtelif şehirlerinde eğitim alanında faaliyet göstererek çeşitli okullarda binlerce talebenin yetişmesine vesile olmuştur. Müteakiben, 7 yıl müddetle kurucuları arasında yer aldığı Tevhid Vakfı’nın oluşturduğu özel eğitim kurumlarında; peşinden 13 yıl boyunca da İstanbul’un çeşitli semtlerinde tevhîdî duyarlılık sahibi arkadaş gruplarında -siyasi anlamda bağımsız ve bağlantısız bir uslupla- icrây-ı faaliyet eylemiştir.

         14 yıl süreyle ise, hem her birisi farklı alanlarda temayüz etmiş nitelikli bir kısım genç arkadaşlarla birlikte “Hedef Platformu (HEP)” başlığı ile halka açık salon çalışmaları yaparken, aynı anda Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi’ndeki idareciliği yıllarında tanıştığı çok sayıda öğrenci gruplarına ve yerli-yabancı kökenli akademisyenlere tarihi kültürel mirasımızı tanıtma / hatırlatma odaklı faaliyetlerini kütüphanenin yanı sıra, öğrenci yurtlarında ve üniversitelerde de sürdürmüştür.

        Günümüz gençliğinin karşılaştığı ahlakî, ailevî, akîdevi, sosyal, kültürel, ekonomik, psikolojik, bilimsel vb. sorunların aşılmasında Fütüvvet-nâme isimli eserlerin sahip olduğu rezerve dair çok önemli ipuçları taşıdığını fark ettiği bu süreçte, konuyu “Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde Gençlik Hareketleri ve İlkeleri” başlıklı yurt içi ve yurt dışı konferanslarla gündeme getirmiştir.

         Bu baptan olmak üzere, ilgi duyduğu yazma eserler arasında en çok yoğunlaştığı husus, ‘gaye adamı’ olacak gençlere hayata hedef penceresinden bakmalarını öğütlemek üzere seçtiği “Sebeb-i Te’lîf-i Kitâb” serlevhalı araştırmaların yanı sıra, “Fütüvvet-nâme” isimli risaleler olmuştur.

          Yakın tarihte Türkiye’deki 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 15 Temmuz 2016 gibi askeri darbe ve ihanet olayları ile; dünya genelinde de Müslümanların gündemini teşkil eden tüm hadiseler karşısında, aralarında bulunduğu farklı arkadaş gruplarıyla birlikte hep “tavırlı bir iman”ın gerektirdiği bir duruşu benimsemiştir.

           Şeytan ve adamları, insanlığın fıtratını organize güçleri kullanarak bozmaya çalışıyor. Hiçbir organize güce, tek başına karşı konulamayacağı gerçeğinden hareketle; hayırlarda yarışan bir Sivil Toplum Kuruluşu (STK) oluşturma fikrini destekleyen, isimleri sayfamızın ilgili sekmesinde görülen kıymetli arkadaşlarımızla 2018 yılında görüş birliğine varılmıştır. Gerekli hazırlık çalışmaları sonucu,  bu hedefin sürdürücüsü olmak ve yolunu gözlediğimiz “İlkeli Gençlik” manasına işaret etmek üzere FÜTÜVVET VAKFI kurularak, bu yazının giriş kısmında ifade edilen noktaya gelinmiştir, el-Hamdülillâh.