Ramazan ayının son haftasındayız. Ama sokaklara çarşılara pazarlara bakarsanız Ramazan bu ülkeye hiç uğramamış gibi bir manzara var maalesef. Kimsenin kimseye oruç dayatması yok ama yeri gelince ötekine saygıdan bahsederken mangalda kül bırakmayanların, Ramazan ayında açıktan yiyip içmelerinin oruç tutanlara saygısızlık olduğunu görmezden gelmeleri, birlikte yaşama bilinci açısından üzerinde durulması gereken önemli bir bahistir.
Sokaklardaki bu üzücü manzaraya rağmen câmileri dolduran cemaatin büyük çoğunluğunun gençlerden oluşması da geleceğimize umutla bakmamızı sağlayan bir başka önemli tablodur.
Bir tarafta sokağımıza hâkim olan batı kültürü; diğer tarafta gençleri câmileri doldurmaya sevk eden milli kültür!
Tabii ki câmileri dolduranların da câmi âdâbı konusunda kimi eksikleri yok değil. Lâkin sokakların haline bakınca câmiye gelene söz söylemek gelmiyor insanın içinden.
Bir konu hâriç!
Çocuklarını câmiye getiren ailelerin çocuklarına hâkim olamamalarından kaynaklanan; namazın huzur ve huşuunu ihlal eden gürültü.
Dört gün önce Yeni Şafak gazetesinde Fatma Barbarosoğlu bu konuda, 'Câmi terbiyesini çocuklara kim kazandırır? Toplum? İmam? Aile?' başlıklı bir yazı yayınladı.
Dikkate alınması gereken güzel bir yazıydı. Yüreğine sağlık!
Câmi âdâbından maksat, 'Namaz kılanları rahatsız etmemek, namaz esnasında bağırarak ortalıkta dolaşmamak, câmiye zarar vermemek.' olması gerekiyor.
Câmiye gitmeyen, cemaatle namaz kılmayanların anlayacağı bir yazı da değildir.
Çocukların câmiye götürülmesi câmiye alıştırılması elbette ki güzel bir şeydir.
Ama çocuklara namaz kılınırken gürültü yapmamaları namaz kılanların arasında dolaşmamaları da öğretilmelidir.
Barbarosoğlu isabetli örneklerle durumu izâh etmiş ve câmi âdâbını ailenin öğretmesi gerektiğini açıkça dile getirmiş.
Mehmet Görmez hoca zamanında çocuklara câmi sevgisini aşılamak için güzel bir kampanya başlatılmıştı.
Bir gün baktım bizim köyün imamı câmi içinde çocuklar top oynasın diye küçük plastik kaleler almış. Namaz vakitleri haricinde çocuklara hem ders veriyor hem de çocuklar içinde top oynuyorlardı. Tabii ki topları cama çerçeveye minbere zarar vermeyecek küçük yumuşak bir toptu.
Çocuklara câmiyi sevdiriyordu. Ama namaz vakitlerinde cemaatin huzurunu bozacak gürültüye izin vermiyordu.
Geçenlerde sosyal medyada tt olan bir Ramazan treni videosu vardı. İmam mahallenin küçük çocuklarının önüne geçmiş câmi içinde dolanıyordu. Çok sevimliydi.
Bunların hepsi güzel şeyler.
Namaz vakitleri dışında câmi içinde her türlü meşru etkinlik yapılabilir yapılmalıdır da.
Ama namaz kılınırken imamın okuduğunu cemaatin duymayacağı duysa da anlamayacağı kadar yüksek çocuk sesi ve gürültüsü câmi âdâbına uymaz.
Barbarosoğlu'nun söylediği de bu.
Çocuğunu câmiye getiren baba veya anne namaz sırasında sessiz kalması gerektiğini öğretmesi gerekir.
Öğrenemeyecek yaşta olanların da camiye getirilmemesi gerekir.
Âlimler, 'Delilerinizi ve küçük çocuklarınızı camiden uzak tutun.' mealindeki İbni Mace'nin rivayet ettiği hadisin zayıf olduğunu söylese de aynı ilim erbabı, söz dinleyemeyecek kadar küçük çocukların ve cemaati rahatsız eden delilerin camilerden uzak tutulması gerektiğini söylemişlerdir.
Hülâsâ, çocuklara câmileri sevdirmek hiç kimsenin itiraz etmeyeceği bir güzel yaklaşımdır ama çocuklara câmi âdâbını büyükler namaz kılarken ya onlara eşlik etmelerini ya da sessiz kalmalarını öğretmek gerekir.
Tıpkı küçük çocuğu sinemaya götürdüğümüzde film oynarken gürültü yapmamayı sessizce izlemeyi öğrettiğimiz gibi namaz kılınırken de sessiz kalmayı öğretmek gerekir.
Namazdan sonra, cemaat dağıldıktan sonra bırakın koşsunlar oynasınlar zıplasınlar!
Lâkin namaz kılınırken cemaatle birlikte namaz kılmalarını hiç değilse sessiz kalmalarını öğretmek gerekir!
Bir de câminin yolunu bilmeyenler bize çocuk edebiyatı yapmasın!
Biz namazdayken omuzuna çıkan torununu düşürmemek için secdesini uzatan bir Peygamberin ümmetiyiz.
En iyisi, Barbarosoğlu'nun yazısını bir kez daha okuyun! (https://www.yenisafak.com/yazarlar/fatma-barbarosoglu/cami-terbiyesini-cocuklara-kim-kazandirir-toplum-imam-aile-2062675)