Gazze'de yaşanan faciaya engel olamayan İslam Dünyası çok ağır bir imtihandan geçiyor.
Küfrün tek millet olarak bir avuç Müslüman'a karşı yürüttüğü katliam karşısında 57 İslam devleti dağınıklığın, korkaklığın ve ihanetin resmini çiziyor.
Müslüman halkları kastetmiyorum elbette.
Çünkü halklar üzerlerine düşeni, dualarıyla, boykotlarıyla, maddi destekleriyle ve imkân olsa bizzat iştirakleriyle yapabileceklerini gösterdi.
Problem devletlerde. Devletin yönetimlerinde.
Maalesef bölgedeki yönetimlerin çoğu, emperyal güçlerin baskısı altında/güdümünde oldukları için ve de çoğu HAMAS'ın bitirilmesini(!) arzu ettikleri için yaşanan bu faciaya seyirci kalmayı tercih ediyorlar!
Daha önce de temas ettim dünya Müslümanlarının gönderdiği binlerce TIR Gazze Refah kapısında giriş için bekliyor(!) girenler de bin bir türlü engel ile karşılaşıyor!
Engeli çıkaranlar da yabancılar değil!
İşgale karşı direnen özgür yiğitlerin talebi, işgal güçlerine İslam devletlerinin baskı yapması ve Gazze halkının ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.
İşte bu talepler karşısında Türkiye'nin pozisyonu bizi doğrudan ilgilendiriyor.
Türkiye diplomatik baskı bağlamında ve diğer(!) alanlardaki destekler hususunda Filistin davasına ve Gazze'ye amasız fakatsız en güçlü desteği veren İslam ülkesidir.
Hatta emperyal güçlerin ve güdümündeki devletlerin terör örgütü muamelesi yaptığı HAMAS'ı işgale karşı direnen mücahitler olarak tarif eden tek ülkedir!
İsrail verilerine göre de Türkiye Gazze'ye en çok yardım eden iki ülkeden biri konumundadır.
İsrail hükümeti, İsrail ordusu, Filistin yönetimi, uluslararası kuruluşlar ve üçüncü ülkeler arasındaki sivil konuların eşgüdümünden sorumlu birim olan COGAT(The Unite fort he Coordination of government Activities in teh Territories) yayınladığı verilerle Türkiye'nin Gazze'ye en çok yardım eden iki ülkeden biri olduğunu ilan ederek rahatsızlığını tescil etmektedir.
Tabii bu COGAT'ın tespit edebildiği yardımlardır. HAMAS ise en çok yardım eden ülkenin Türkiye olduğunu söylemektedir ve Türkiye'ye bu önderliği için teşekkür etmektedir.
Hükümetin hem aziz milletimizin yardımlarını ulaştırması hem de bizzat sağlık ve diğer alanlarda Gazze'ye destek vermesi Filistin/Gazze cenahında bilinmekte ve takdirle ve şükranla yâd edilmektedir.
Bizzat HAMAS yetkililerinin Türkiye'ye duydukları şükran ve minneti yakından bildiğim için bunları yazıyorum.
Hepimizin aklına ilk gelen ordumuzun fiili müdahalesidir değil mi? Ne güzel olur!
Lakin sınırımız olmadığı için kara harekâtı mümkün değil.
Sınırı olan ülkeler askeri müdahale kararı alsalar da onlara Türkiye askeri destek verse mümkün ama sınırı olan ülkelerde öyle bir niyet yok!
Ayrıca emperyal güçlerin tamamı askeri destek vererek işgal devletini koruyorlar.
Farz edelim ki Türkiye tek başına işgal devletine savaş ilan etti. Bu aynı zamanda işgal devletini koruyan Türkiye'nin etrafında da konuşlanmış olan emperyalist güçlerle de savaş demektir.
Bunun anlamı da Gazze'de 50 bin kişinin ölümüne mani olmak isterken 500 bin kişinin belki de milyonların ölümüne sebep olmak demektir!
Devlet hamaset ile yönetilmez! Taç giyen baş ağırlaşır, ağırlaşması gerekir!
Türkiye, Gazze'ye her alanda en güçlü desteği veren bir yönetime sahiptir! Bunu Gazzeliler de biliyor diğer Filistinliler de İsrail de!
Bilmek istemeyen sadece Türkiye'deki siyasi muhalifler. Solcusundan kimi sözde dindarına kadar siyasi muhalifler!
En güçlü argümanları da Türkiye İsrail'e ticareti durdurmuyor iddiası!
Bir, devlet olarak Türkiye İsrail'e ihracat yapmıyor!
İki, Ticaret Bakanlığı 2024 yılı ihracatta hedef ülkeler listesinden İsrail'i çıkardı.
Üç, 2 milyonu İsrail hudutları içinde, 5 milyonu da Batı Şeria'da işgal altında yaşayan toplam 7 milyon Filistinlinin ticari işlemleri İsrail gümrüklerinde yapılmaktadır.
Özel sektörün Filistin'e yaptığı ihracatı durdurmak Filistinlileri de cezalandırmak olacağı için hassas bir denge söz konusudur.
Varsayalım ki Filistin'e yapılan bu ihracatı Türkiye durdurdu. İsrail bayram eder ve anında gider Yunanistan'dan İtalya'dan AB ülkelerinden ithal etmeye başlar. Üzülen taraf Filistinliler olur!
Bu arada şu "Müslümanlar Türkiye'de İsrail hurması ile iftar açıyorlar!" diyerek duygu sömürüsü yapılmasına da temas edelim.
Hemen belirtelim ki, Türk hükümeti, Filistin devletine Türkiye'ye yıllık 1000(bin) ton gümrüksüz hurma ihraç etme hakkı vermişti. Filistin yönetiminin talebi üzerine Türkiye bu miktarı 2023 Aralık ayında 5000(beşbin) tona yükseltti. Bu hurmalar İsrail gümrüklerinden geçtiği için Türkiye'de İsrail hurması propagandası yapılmaktadır. Oysa Kudüs Hurması olarak bilinen Medjul (??? ????? ?????)diye anılan (King Medjoul Natural Dates) o hurmalar Filistinlilerin Türkiye'ye gümrüksüz ihraç ettiği hurmalardır!
Dört, dünya kamuoyunu Türkiye aleyhine yönlendirmek için bizzat İsrail kaynakları algı yürütmektedir.
Mesela, İsrail'in sebze ihtiyacının Türkiye'den karşılandığına dair bilgileri bizzat İsrail tarım bakanlığı MOSSAD'a MOSSAD FETÖ'ye FETÖ de Türkiye kamuoyuna servis etmiş, bizdeki siyasi muhalifler de bu iddianın üzerine balıklama atlayıp kendi hükümetine saldırıya geçmiştir.
Ayrıca ABD'den Avrupa'dan Kanada'dan İsrail'e giderken Türkiye limanlarına uğrayan her gemi de Türkiye'ye mal edilerek algı yapılmaktadır.
Milli manevi değerlerden uzak zihniyetin bu tür algı operasyonları anlaşılabilir.
Üzücü olan kimi dindar çevrelerin de bu tuzağa düşmüş olmasıdır.
Biz Başkan Erdoğan'ı da, Ticaret Bakanı Bolat'ı da, Dışişleri Bakanı Fidan'ı da çok iyi tanıyoruz. Onların samimiyetinden şüphe etmiyoruz. Gazzeli kardeşlerimizin aleyhine olacak ve işgalcileri sevindirecek hiçbir işleme rıza göstermeyeceklerini de gayet iyi biliyoruz. Hepsinin hayatları Filistin davasına destekle geçmiş fedakâr insanlar olduklarından eminiz.
Filistinli Gazzeli kardeşlerimiz de bunun bilincindeler ve Türk hükümetine sürekli teşekkür etmektedirler.
Başkan Erdoğan'ı bu konuda eleştirenlere asıl kendilerinin Siyonizm'in algı operasyonuna çanak tuttuklarını hatırlatmak isteriz.
Ne yazık ki bu konuda en çok konuşanlar da ahlaktan bahseden ama bir kaç belediye alamadıkları için Başkan Erdoğan'ı hedefe koyan ahlak simsarlarıdır.
Peki ya istedikleri verilseydi yine aynı söylemi geliştirebilecekler miydi?
Ahlak yoksa istikamet de yoktur!
Rahmetli Erbakan hocanın isminin arkasına sığınarak siyaset yapıp Başkan Erdoğan'ı yıpratmaya çalışanların aslında Erbakan hocanın hedeflerini bir bir gerçekleştiren iradeye karşı çıktıklarını kendileri de pek âlâ biliyorlar.
Siyasi hırs ve hesaplar(!) gözlerini kör etmiş maalesef!
Soralım bakalım, Erbakan hocanın koyduğu IMF hedefini kim gerçekleştirdi? Başkan Erdoğan!
Ayasofya'nın ibadete açılması hedefini kim gerçekleştirdi? Başkan Erdoğan!
Taksim'e cami inşa edilmesi hedefini kim gerçekleştirdi? Başkan Erdoğan!
Kapatılan İmam Hatip Liselerini kim yaygınlaştırdı? Başkan Erdoğan!
Başörtüsüne ordu polis yargı dâhil tüm kamu kurumlarında özgürlüğü kim sağladı? Başkan Erdoğan!
Savunma sanayiinde yerli üretimi kim sağladı? Başkan Erdoğan!
Türkiye'yi tartışmasız bölgesel güç ve kimi alanlarda küresel güç haline getirip lider ülke konumuna kim yükseltti? Başkan Erdoğan!
Vesayet sistemini ortadan kaldırıp rahmetli Erbakan'ı boncuk boncuk terletenlere kim hesap sorup yargılattı? Başkan Erdoğan!
Siyonizm'in dünyada en çok nefret ettiği lider kim? Başkan Erdoğan!
Siyonizm'in uşağı FETÖ'nün nefret ettiği ve yıkmaya çalıştığı lider kim? Başkan Erdoğan!
Hülasa, laf ile ve Milli Görüş'ün hasımlarının ekmeğine yağ sürülerek Erbakan hocanın yoluna girilmediğini hakiki Milli Görüşçüler görüyor ve biliyor.
Tıpkı 14 Mayıs'ta merhum Erbakan'ın gerçek takipçisi olan Başkan Erdoğan'ı destekledikleri gibi 31 Mart seçimlerinde de aynı sağduyuyu göstereceklerini kamuoyu araştırmalarında net olarak görüyoruz!
'Erbakan hoca hayatta olsaydı Kurum'u desteklerdi' diyenlerin disipline sevk edilmesine de gerçek Milli Görüşçüler sandıkta cevap verecektir inşallah!