Benim temel ilkem şudur. Her Müslümanın iki topluluğu ve bağlılığı vardır. Biri asli topluluk bağlılık diğeri ise tâli topluluk bağlılık.
Müslümanın asli topluluğunu ‘Müminler kardeştir’ ilkesi belirler. Bu topluluğun kısa adı ‘ümmet’dir. Müslümanın dili, rengi, ırkı, kabilesi, ülkesi, mezhebi, cemaati ve partisi farklı da olsa benim kardeşimdir. Bu kardeşlik ilkesi diğer bağlılıkların üstündedir.
İkinci topluluk ve bağlılık mezhep cemaat ve parti gibi farklı sosyal birlikteliklerdir. Bu birliktelikler iman kardeşliğinin üstünde değildir.
Bizim toplum olarak en büyük yanlışımız bu iki bağlılığa tersinden bakıyor olmamızdır.
Cemaati, mezhebi, tarikatı dernek veya partiyi öne koyup ümmet bilincini ikinci plana itmek Müslümanlar arasındaki kardeşliği muhabbeti ve dayanışmayı katleden en büyük hatadır.
Her şeye cemaat dernek ve parti gözlüğüyle baktığımız zaman cemaatimize derneğimize veya partimize mensup olmayan milyonları dışlamış oluruz.
Ben şahsen ‘Müminler kardeştir’ ilkesinden yola çıkarak partime mensup olmasa da partimi desteklemese de bütün Müslümanları kardeş olarak görüyorum. Birisi Müslüman ise CHP’li de olsa, HDP’li de olsa, MHP’li de olsa, İP’li de olsa, SP, GP ve SP’li de olsa benim kardeşimdir.
Benim partimden ayrılmış olanlara dinden çıkmış muamelesi yapmam. Onlarla İslam kardeşliği çerçevesinde hukukumu devam ettirmeyi tercih ederim. Onları kaybetmeyi değil tekrar kazanmayı düşünürüm.
İslami bakış açısı sadece Müslümanları kucaklamayı değil gayr-i Müslimlere de kucak açmayı tavsiye eden cihanşümul bir bakıştır.
Peygamberimiz Efendimiz bütün insanlığa gönderilmiştir, insanların tamamı onun ümmetidir. Davetine icabet edip Müslüman olanlara ümmet-i icabet diğerlerine ise ümmet-i davet denir.
Nerede bu ulvi çerçeve nerede bugünkü kısır siyasi bakış?!
Not: Star gazetesinden alıntıdır.