YIKILAN binanın başındaki arama kurtarma ekibi önce “Sesimi duyan var mı?” diye seslenir.
Enkazın içinden aldığı cevaptan sonra, bir yaşamı kurtarma umuduyla “Sessizlik” diye bağırır. “Derin sessizlik” çağrısı karşısında herkes susar, nefesler tutulur ve enkazın altında kalan kişiden gelecek en küçük sese kulak verilir.
Ondan sonra ise tonlarca beton, arama kurtarma ekiplerinin adeta tırnaklarıyla söküle söküle enkazın altındaki o cana ulaşılır.
Yüzlerce hayat hep böyle kurtuldu.
YÜZYILIN FELAKETİ
6 Şubat günü saat 04.17’de merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7.7 büyüklüğünde ve saat 13.24’te ise merkez üssü Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi olan 7.6 büyüklüğünde iki deprem Türkiye’yi yüzyılın felaketiyle karşı karşıya bıraktı.
Depremler Maraş, Antep, Urfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis ve Malatya’da 15 bine yakın kişinin hayatını kaybetmesine ve 65 bine yakın insanımızın yaralanmasına, milyonlarca insanın evsiz kalmasına neden oldu.
Öyle büyük bir felaket ki sorumlusu ne tek bir kişi ne tek bir kurum. Öyle büyük bir felaket ki ancak dayanışmayla yaraları sarabiliriz.
BÖYLE BİR ACININ TARİFİ YOK
İnsanlığın vicdanı olan milletimiz bu acıyı içinde hissediyor. Yüz binler enkazların başında arama kurtarma için çalışıyor. Elbette herkes deprem bölgesine ulaşamıyor, uzakta da olsa arama kurtarma ekibi gibi çalışanlar var.
Yaşadığımız felaket karşısında Türkiye’nin çok büyük kısmı elinden maddi manevi ne geliyorsa yaptı ve yapmaya da devam ediyor.
ÖYLE BİR KESİM VAR Kİ
Bir kesim de var ki “Krizi nasıl daha da derinleştirebilirim” derdine düşmüş. Sosyal medyayı insanların derdine derman olmak için kullananların tersine, provokatif paylaşım için kullanıyor. Bunlardan 300’e yakın hesap tespit edildi. 30’dan fazla kişi gözaltına alındı, 9’u da tutuklandı.
Ne yazık ki hepsi bu değil; bazı siyasetçi, gazeteci, terör örgütü mensupları da kendilerinden beklendiği gibi algı operasyonu peşine düştü. Tıpkı daha önce yaşanan terör saldırılarında, yangınlarda ve deprem, sel gibi doğal afetlerde olduğu gibi yine aynı isimler ortaya saçıldı.
Kimi doğrudan kimi de sinsi amacını insanların acılarının arkasına saklayarak yaptı bunu.
DÜŞMANDAN BETERLERİ VAR
Türkiye’ye düşmanlıkta fırsatı kaçırmayan ülkeler bile deprem yaralarını sarmak için uğraşırken, içimizdeki bu kötü ruhlu, kötü kalpli güruh boş durmadı, belli ki durmayacak.
Keşke tıpkı arama kurtarma ekiplerinin enkaz başında yaptıkları gibi “Sessizliik” diye bağırsak, onlar da depremden zarar görenlerin sesine kulak verse. Ama onlar dün de vermediler bugün de. Yarın da vermeyecekler.
O zaman biz bataklık içinde debelenenleri bırakıp “derin sessizlikle” ihtiyacı olanların sesine kulak verelim...
UNUTMAYACAĞIZ CHARLIE HEBDO
YÜZYILIN felaketi olan Kahramanmaraş merkezli depremlerde ortaya çıkan acıyı, yıkımı unutmak mümkün değil. Tıpkı 19 Ağustos 1999 Kocaeli depremi ve sonrasında yaşadıklarımız gibi. Ama uzmanların ifadesiyle yüzyılın felaketi olan Kahramanmaraş depreminin başlangıcından bu yana üç şeyi unutmamak için buraya yazıyorum. Birincisi, enkaz altında hayat mücadelesi verenlere, yuvasını kaybedip dışarıda kalanlara yardımcı olmak yerine onların acıları üzerinden menfaat sağlayanlar. İkincisi aşağılık PKK terör örgütünün depremi fırsat bilip Suriye’deki Türk askerlerine saldırması.
AKLIMIZA VE KALBİMİZE YAZDIK
Üçüncüsü ise Fransız sözde mizah dergisi Charlie Hebdo dergisinin Türkiye’deki deprem ile ilgili bir enkaz görüntüsü çizip “Türkiye’de deprem. Tank yollamaya bile gerek yok” yazmasıydı. Elbette bunları unutmayacağız, Charlie Hebdo’nın ahlaksızlığını hafızamıza ama grafik sanatçısı Abrar Sabbah’ın aynı karikatürü yıkıntıların arasından elinde Türk bayrağı ile güçlü bir yumruk olarak çizmesi ve Twitter hesabından, “Hey Ahlaksız Charlie Hebdo öyle çizmeyecektiniz, böyle çizecektiniz. Yeniden ayağa kalkacağız. Bu güçlü millet kalkacak” mesajıyla paylaşmasını da kalbimize yazdık.