Soykırımcı ve işgalci İsrail ordusunun Gazze’deki insanlık dışı katliamlarını medyadan gördükçe siz de eminim benim gibi ‘Hitler az bile yapmış bunlara?’ (en azından bir kere) demiş olmalısınız.
Holokost dedikleri soykırıma uğramış olmayı 75 yıldır dünyanın başına kakarak bir nevi işgal ve katliamlarını meşrulaştıran İsrail ve Siyonizmin hedef tahtasına oturttuğu aleyhinde binlerce film çevirip kütüphaneler dolusu kitap yazdırdığı ve kamuoyunun beynini acımasızca yıkadığını unutmayalım.
Şimdi Epstein’ın iğrenç adasında çocuklarla ‘bilmemne rezaletleri’ mahkeme tutanaklarından ayyuka çıkmış olan Steven Spielberg adlı Yahudi yönetmenin Schindler’in Listesi filminin kaç yüz milyon insanda Yahudi acılarını evrensel hale getirecek derecede etki halesi bıraktığını tahmin ediyorsunuzdur. Aynı Spielberg şimdi de ölen on binlerce Filistinlinin acılarını çekmek yerine, 7 Ekim’de İsrail askerlerinin açtığı ateşte hayatını kaybeden rehinelerin acılarını beyaz perdeye yansıtmak için kollarını sıvamış. İnşaallah mahkeme karşısında terlerken görürüz bu terör destekçisini.
Norman Finkelstein’ın deyişiyle Holokost’un endüstri haline getirilmesiyle dünyadaki en kârlı (çünkü sıfır maliyetli) hortumlama fabrikasını kurmuş olan İsrailli Siyonistler kendilerini acındırmak için bir günah keçisi bulmuşlar ve sanık sandalyesinin en yüksek noktasına da Hitler’i oturtmuşlardı. Şimdi kendilerinin Gazze ve Batı Yaka ile Kudüs’te uyguladığı Nihai Çözüm’ün emrini Hitler’in verdiğini, bir türlü ispatlanamayan Gaz Odalarını kurduranın Führer olduğunu, Hitler’in emriyle kurulan ölüm kamplarında yaşanan dramları bire bin katarak anlatır dururlar.
Bunlara itiraz etmeye kalkan David Irving gibi İngiliz tarihçileri kürsülerinden atılacak, Rofer Garaudy mahkûm edilecek, Robert Faurisson gibi bir edebiyat tarihçisi Anne Frank’ın Hatıra Defteri’nin büyük ölçüde kurgu olduğunu iddia etti diye doğduğuna pişman edilecek, Ilan Pappa İsrail’den kovulacak, Şlomo Sand ise Yahudi Halkı Nasıl İcat Edildi? diye bir kitap yazdı diye hesaba çekilecekti.
Nitekim İsrail’de genetik test yaptırmak yasaktır. Niye? İsrail’deki Doğu Avrupa kökenli Yahudilerin yüzde 90’ının Yahudi geni taşımadığı ortaya çıkacaktır da ondan.
Batı’nın fikir özgürlüğü tantanası da bu kadardı işte. Tabularına dokunmadıktan sonra sonsuz (!) özgürlüğünüz vardı ne de olsa.
Bu ve benzeri tabuları sarsanlar dışlanır, ötekileştirilir, susturulur, kitapları –Garaudy’ninkiler dahil- yasaklanır.
Hitler ırkçı mıydı?
Şimdi size 2019 yılında ölen, kelimenin tam anlamıyla “sıradışı” biri olan Amerikalı tarihçi John Lukacs’ın dilinden Hitler gerçeğine dair bazı satırları paylaşacağım.
Lukacs’ın Yirminci Yüzyılın ve Modern Çağın Sonu adlı zekice yazılmış ve Türkiye’de de çok satılan, hatta YeniYüzyıl gazetesinin promosyon olarak dağıttığı ünlü kitabında Hitler’le ilgili bazı temel yargıları sarsmaktadır. Ama mevzuumuzla alakalı asıl sarsıcı kitabı Hitler of History’dir ve Türkçeye Hitler Problemi adıyla çevrilmiştir.
Diğer kitapları gibi bu kitabını da vaktiyle Ketebe Yayınları adına satın aldırmıştım. Kendisi de 12 kitabının birden telif hakkını satın aldırınca beni telefonla aramaya çalışmış, “Kimdir beni Türkiye’de keşfeden bu adam? Merak ettim” demişti.
Tabuları sarsmayı kendine vazife edinen ve bu yüzden statükocu tarihçilerin pek hoşlanmadığı John Lukacs’a göre Adolf Hitler zannedildiği gibi demokrasiye her zaman sırtını dönmemiştir. Nitekim Avusturya’ya girdikten sonra Almanya ve Avusturya’nın birleşmesini istemekle birlikte bunu dayatmamış, halka sormayı tercih etmiştir. Nitekim 10 Nisan 1938 günü yapılan halk oylamasında Avusturyalılar Almanya ile birleşmeyi onaylamıştı. “Bu, Hitler’in en büyük ve en inandırıcı zaferlerinden biriydi” diyor John Lukacs. Bir anlamda demokratik bir zafer olarak da selamlayabilirdi onu.
Öte yandan, Lukacs Hitler’in ırkçı olduğu iddiasına da karşı çıkmaktadır. Ona göre Hitler ırkçıdan çok aşırı bir milliyetçiydi. Öyle olmasa ve Ari ırkına tapan birisi olsaydı hiç kuzeyin Ari halklarından Norveçliler, Hollandalılar ve İngilizlere karşı elin Japonlarıyla, Çinlileriyle, Romenleriyle ve Araplarıyla ittifak yapmaya kalkmazdı. Hatta 26 Mayıs 1944’te bir grup general ve subay önünde yaptığı bir konuşma da şunları söylemiştir:
“Irk ile eş görülmemesi gereken bir Volk [Halk] vardır… Burjuvalar bana ‘Volk ile ırk aynı şeydir’ demektedirler. Hayır! Volk ile ırk aynı şey değildir. Irk kanın, çekirdeğin bir parçasıdır ama Volk tek bir ırk tarafından değil, 2, 3, 4 veya 5 değişik ırksal çekirdek tarafından oluşturulur.”
Düşüncesinde ırkçı bir unsur vardı kuşkusuz ama bu, hemen her milliyetçide görülebilecek bir durumdu. Hem 20. yüzyıldaki Yahudi düşmanlığı, ırkçı düşmanlık değil, bir yabancı düşmanlığıdır ki, daha farklı türleri dünyanın pek çok bölgesinde şöyle ya da böyle yaşanmıştır. Nitekim 1937 yılına kadar Hitler ile hükümetlerinin, kelimenin hiç olmazsa bir anlamıyla Siyonist olduklarını unutmamalıyız. Eğer İngilizler tüm Alman Yahudilerinin Filistin’e gönderilmesine izin vermiş olsalardı, Hitler bunu sevinçle karşılayacaktı ve belki de on binlerce Yahudi, son nefeslerini gaz odalarında vermekten kurtulmuş olacaklardı.
Nazi-Sozi neydi?
Öte yandan Hitler’in inanç, plan ve kararlarının belgesini Kavgam (Mein Kampf) adlı kitabında bulduklarını düşünen tarihçiler çıkmıştır el bette ama yanılmaktadırlar. Hitler sırlı bir liderdi. Asıl fikirlerini ya zarken değil, konuşmalarında ortaya koymuştur. Yine de söylediği şeylere inanıp inanmadığı da kuşkuludur. Mesela ömrünün son demlerine kadar “Yahudi Bolşevizmi” suçlamasını dilinden düşürmemiştir. Lakin Stalin’e hayran olduğuna ilişkin de pek çok kanıt mevcuttur (Diktatörler birbirini kıskanırdı: Nitekim Stalin de Hitler’e hayrandı.). Mesela Viyana’daki yıllarında bazı Yahudilerin evlerin de misafir kalmış olduğunu biliyoruz. Bu nasıl bir Yahudi düşmanıdır ki, yok etmek istediği bir halkın evine misafirliğe gitmesine engel olamamaktadır?
Hatta İkinci Dünya Savaşı’ndaki Alman ordusunda 150 bin Yahudi kökenli asker mevcuttu. Bu Yahudiler de kendilerini ‘Yahudi’ olarak düşünmüyor, sadece Alman milletine hizmet etmekle yükümlü olduklarına inanıyorlardı.
Öte yandan partinin asıl ismi Nazi-Sozi di. Bu da milliyetçi eğilimli sosyalistler demekti. Bu birleşik kelimenin “Sozi” kısmı sessiz sedasız kaybedildi. Halbuki sosyalistti ve gerici, hele de sağcı hiç değildi Hitler. En büyük problemi Almanya’daki sağcılarlaydı.
Sonuçta sosyalizm öldü ama Naziliğin getirdiği aşırı milliyetçilik 20. Yüzyılı kapladı., hatat 21. Yüzyıla –gördüğümüz gibi- sel olup aktı. Dünyada Nazi eğilimli partiler var ama sosyalist partiler sırra kadem bastı. Bu sebeple Naziler ve Hitler’den korkuluyor, sosyalizm ise fosilleşmiş durumda olduğu için kimseyi korkutmuyor günümüzde.
Holokost yandaşlarının en teyakkuzda oldukları hususun bu aşırı milliyetçi dalganın yükselişi olduğunu görmemek için kör olmak gerekir.
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/mustafa-armagan/siyonizmin-anlattirmadigi-hitler-44199.html