İnsanların kafasının tarihle yoğrulabileceğini iyi bilen nifak çetesi hiç utanıp sıkılmadan yalan üstüne yalan saldı ortalığa. Haklarını yemeyelim, Oniki Ada’yı Osmanlı Devleti Uşi’de vermişti kuyruklu yalanından tutun da Filistinliler Yahudilere topraklarını sattı uydurmasına kadar bir tarih bataklığı oluşturmakta başarılı da oldular.
Ha bir de “Araplar bizi arkadan vurdu” sürümü var bu yalanların.
Neymiş?
Araplar Birinci Dünya Savaşı’nda bizi arkadan hançerlemiş. Bunun bir de “Filistinliler bize ihanet etti” versiyonu var ki en çok da İsrail, Filistinlileri katlettiği zaman piyasaya sürülüyor nedense. Tek amaç, milletimizde –elhamdülillah- yaşamakta olan Filistin davası şuurunu baltalamak. Bu baltalama gayretinin İsrail ve Siyonizm’in ekmeğine yağ sürmekte olduğunu söylememe gerek yok.
Bu defa önünüze, bahsedilen yıllara dair farklı bir tarih sayfasını açacağım. Bu sayfada okuyacaklarınızı çoğunuzun ilk defa duyacağınızdan eminim. Mekke Şerifi Hüseyin ve oğulları ile kandırabildiği bir miktar Arabistan aşireti mensubunun Osmanlı’ya başkaldırdığı, ihanet ettiği doğru ama bu doğruluk yüz milyonlarca Arap için geçerli değil. Hatta bizim saflarımızda ihanet edenlere karşı koyanlar bile mevcut.
İşte size Şerif Hüseyin’e karşı Osmanlı saflarında mücadele eden bir başka Arap, Emir Hüseyin b. Mubeyrik’in şaşırtıcı hayat hikâyesi…
Cidde’den kuzeye doğru çıkıldığında Kızıldeniz sahillerinde Rabiğ diye bir şehir vardır. Buranın emiri (yöneticisi) Harb aşiretlerinden Mesruh koluna mensup Şeyh Hüseyin b. Mübeyrik Osmanlıya sonuna kadar bağlı kalan Arap şeyhlerindendir.
Medine’yi aylarca çekirge kavurması yiyerek savunan Fahreddin Paşa ondan “asil ruhlu bir Arap şeyhi Medine müdafaasının son günlerine doğru Hicaz seferî kuvvetinin parası tükendiği ve İngilizlerin zaferi kesinleştiği sırada, Hicaz seferi kuvvetlerine beş bin altın borç vermek civanmertliğini de göstermişti” diye anlatmıştır onu. Dahası, çekirge yiyerek açlığını bastırmakta olan birliklerimize gıda yardımında da bulunduğunu biliyoruz.
Emir Hüseyin’i de altınla satın almak isteyen İngilizler Şerif Hüseyin’i devreye sokmuş ama red cevabı almışlardı. Hatta önüne yığılan altınları alıp diğerlerine dağıttığını da biliyoruz. Emir Hüseyin’in şu cevabı da tarihin alnına bir çelenk gibi yazılmıştır:
“Ben ve bana tabi olanlar hiçbir zaman Müslüman Türklere karşı savaşmayacağız.”
Şerif Hüseyin kendisini tehdit etmiş ama ona pabuç bırakmamıştır. Kendi aşiretinden birçoğu da Şerif Hüseyin tarafına geçmiş olmasına rağmen Emir Hüseyin isyana karşı çıkmış ve ısrarla Osmanlı Devleti’nin yanında yer almaya devam etmiştir.
Emrindeki dört bin kişilik kuvvetle asilere karşı savaşan Emir Hüseyin el-Mübeyrik hatta İngiliz gemilerinden Şerif Hüseyin’e gönderilmek üzere Rabiğ limanına indirilen silah ve cephaneye baskın düzenlemiş ve onlara el koymuştur.
Süheyl Sapan’ın deyişiyle Emir Hüseyin’e göre, Osmanlıya Hilafeti temsil ettiği için başkaldırmak yanlıştı. Bu isyana karşı koymak ve Osmanlı Devleti’ni savunmak her Müslümanın üzerine farzdı.
Sonunda İngilizler ve Fransızlar karadan ve havadan sıkıştırdılar onu. Direndi, karşı koydu ve çaresiz kalınca şehri terk etmek zorunda kaldı.
Hicaz’a sığınmak zorunda kalan Emir Hüseyin Mekke’ye gittiği zaman önce zehirlenmek istendi. Bundan kurtuldu gerçi ama bir gün Harem-i Şerif’e giderken kendisine ateş eden bir tabancadan çıkan kurşuna teslim oldu.
Osmanlı Devleti saflarında isyancı Araplara karşı savaşan ve şehit düşen bu Arap şeyhinin hikâyesi tarihin unutulmuşlar mezarlığında yerini çoktan almıştır. Ne zaman ki hatırlamaya başlarız, o zaman uyanırız. Unutmayın ki tarih dirilirken bizi de diriltir.
Kaynak: Süheyl Sapan, “Emir Hüseyin Şerif Hüseyin’e karşı”, Derin Tarih, Sayı: 58, Ocak 2017, s. 85-89.
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/mustafa-armagan/serif-huseyin-ihanetine-karsi-koyan-emir-huseyin-de-arapti-43524.html