Arşivleri ayıklanmış, hatıratları sansürlenmiş, günlük gazeteleri kaybedilmiş, tarihçileri anayasa ve kanunlarla kısıtlanmış bir ülkede tarih diye bir bilim dalı olduğuna inanmak kadar tuhaflık olamaz.
TC’nin ikinci Başbakanı Fethi Okyar’ın hatıratının sansürlenmiş ve Gazi’nin kurdurduğu Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın yayın organı olan Yarın gazetesinin 1 Temmuz-31 Aralık 1930 tarihli nüshalarının İstanbul Üniversitesi arşivinden bir el tarafından çalınmış olması hadisenin dehşetini ortaya koyan vakalardan sadece biridir. Neyse ki kayıp nüshaları Bekir Berat Özipek kardeşimin himmetiyle buldum da gerçeğin bir kısmını görebildim.
Öte yandan Fethi Bey’in halen İş Bankası tarafından neşri devam eden Serbest Fırka hatıratının ne kadar sansürlü olduğu elime geçen orijinal Osmanlıca nüshayla mukayese edince ortaya çıktı. Şapka düştü, kel göründü anlayacağınız. Cemal Kutay’ın da, oğlu Osman Okyar’ın da sansürleyerek yayınladığı hatıratlar tam olarak bilinmeden döneme dair bilgilerimiz hava cıvadan öteye geçmeyecektir.
Fethi Beyin orijinal hatıratında geçen ve 23 Ağustos 1930 tarihli Yarın gazetesinde çıkan -ama diğer iki hatıratta yer almayan- zehir zemberek söyleşisini muhtemelen ilk kez burada okuyacak ve Cumhuriyetin ilk 7 yılındaki icraatı yerden yere vuran Fethi Bey’in hatıratının neden sansürlendiğini de bu vesileyle anlamış olacaksınız.
Fethi bey bendeki hatıra notlarında “Yarın’da beyanatım” diye o sansürlü söyleşiyi şöyle naklediyor (mecburen sadeleştiriyorum bazı yerlerini):
“Benim iddiam şudur: İktidarda bulunan hükümetin (CHP’nin) mali ve iktisadi sahada takip ettiği yanlış siyaset, bugünkü sıkıntılı vaziyeti doğurmuştur. Yani hükümetin 7 seneden beri attığı her adım, memleketi merhale merhale iktisadi bir çıkmaza sokmuştur. Ebediyen iktisadi bir çıkmaz içinde bocalayıp kalamayız. Bugünkü sıkıntılı vaziyetten bizi kurtaracak çareleri aramak ve bulmak lazımdır.
SCF’nin hedeflediği en büyük emel işte budur. Bir memleket iktisadi sahada istikrarlı bir varlık gösterirse, umumî servetini her an bir parça daha artırırsa, camiayı teşkil eden fertlerin hayat seviyesini yükseltebilirse ve bilhassa ortalama hayat seviyesi refaha ne kadar çok yaklaştırabilirse, ancak o zaman istiklâl ve hürriyetin nimetlerine layık olur ve ancak o zamandır ki istiklal ve hürriyet nimetlerinin zevklerini alıp tadabilir.
Vergi sistemi berbattır. Hükûmet halkı hiç düşünmüyor. Köylüyü, çiftçiyi atıl bir hale getiren yüksek vergiler, şehirlerde daha garip tezahürler gösteriyor. Boş arsalardan, kiraya verilmeyen evlerden bile vergi alınıyor. Yani hükûmet halkın sermayesine el uzatıyor. Bunun neticeleri göz önündedir. Arsa sahipleri yok yere vergi vermemek için yok pahasına mülkiyet haklarından feragat ediyorlar. Ve boş kalan evler birer birer yıkılıyor. Halkı hapsederek vergi toplamak bir marifet midir?
SCF Cumhuriyetin inkişaf ve takviyesini hedefleyen teşekküldür. Programımız bu gayeyi göz önünde canlandırıyor. Böyle bir endişe ile ortaya atılan siyasî bir parti elbette ki teşkilat yapacak ve bu teşkilatı adım adım genişletecek, tevsi edecektir. Memleketin her tarafında, geniş halk kitleleri arasında kök salacağız. Parti her gün biraz daha kuvvetlenecek ve temel sağlamlaşacaktır. Reis-i Cumhur hazretleri bana yazdığı mektupta bu partiyi Cumhuriyetin esaslarından addediyor. Partimiz hakkında hiçbir suretle tereddüt edilemez.
Memleketime hizmet etmek isterim ve muhakkak ki hizmet edeceğim. Tuttuğu yolla memleketi bugünkü vaziyete ulaştıranlar 7 uzun seneyi az bulurlar ve çok sakat ve yanlış düşünenleri için daha 5 sene müddet umarlarken, ben elbette ki iktidara gelmek hususundaki azmimizi kuvvetle ve ısrarla ileriye sürerim ve elbette ki iktidara geleceğiz. Müspet esaslar üzerinde yürüyen bir siyasî teşekkülün böyle bir gayeyi hedeflemesi kadar yeryüzünde meşru ne vardır? Evet, iktidar mevkiine geçeceğiz. İlk fırsatta ve en kısa zamanda...”
Bilin ki 1930 Ağustos’unda dile getirilen bu sert ve tehlikeli ama yüzde yüz haklı sözler yüzünden kapattırılacaktır SCF. Bilin ki 3 aylık ömrüyle CHP için tehlike çanlarını çaldırmayı başaran bu küçük partinin bütün suçu, iktidara geleceğiz demesidir. Ülkeyi kendisine fetih hakkı olarak verilmiş gören CHP için bundan büyük suç olur muydu?