Dünyada gündemin bizde olduğu kadar başdöndürücü bir hızla değiştiği bir başka memleket herhalde yoktur...
Son günlerde tartıştığımız herşeyi, para hırsı içerisindeki futbolcuların dolandırılmalarını, şehitlerimizi, Suudi Arabistan’a giden Fenerbahçe ile Galatasaray’ın Süper Kupa’yı oynamadan dönmelerini falan bir tarafa bıraktık, üç günden buyana “hilâfet bayrağı”nı tartışıyoruz.
Malûm, yeni yılın ilk gününde İstanbul’da “Şehitlerimize Rahmet, Filistin’e Destek, İsrail’e Lânet” diye bir yürüyüş düzenlendi, yürüyenlerden bazıları “Hilâfet” sloganları attılar, Hilâfet’e ait olduğu iddia edilen bayraklar açıldı, bayrağı taşıyanlardan biri yumruklandı, bir başkası da yumruk atana yumruk attı, gözaltılar yapıldı ve nihayet nurtopu gibi bir gündemimiz oldu: Hilâfet bayrağı...
Şimdi bilen de, bilmeyen de, gazetecisi de, her gece o ekran senin bu ekran benim diye kanal kanal dolaşıp kanaat önderi olduğuna inanan profesyonel gevezesi de, sosyal medya cazgırı da ve hattâ şarkıcısı ile komedyeni de ekranlarda, gazetelerdeki köşelerinde, sosyal medyada ve hâsılı her yerde “hilâfet bayrağı” hakkında birşeyler söylüyor, “Hilâfet bayrağı açmak suçtur” buyuruyorlar!
İki gün boyunca birkaç yerde yazıldı ama ben de söyleyeyim: Gösteride açılan yahut yürüyüşte ellerde tutulan bayrakta “Lâ ilâhe illâllah Muhammedü’r- Resulullah”, yani “Allah’tan başka ilâh yoktur, Muhammed onun resulüdür” yazılıdır, bu söz “kelime-i tevhid”dir ve alt kısmına bir kılıç ilavesi ile Suudi Arabistan’ın da bayrağıdır!
Ama ekran gülleri kendilerini mutlaka bir lâf etmek zorunda hissediyorlar ya, herbiri kendi kafalarından bir hilâfet bayrağıdır uydurup duruyor...
Biri derin mi derin malûmat veriyor, “Hilâfet bayrağı ile Kelime-i tevhid bayrağı aynıdır, eskiden resmî törenlerde kullanılırdı” diye konuşuyor. Bir diğer allâme “Hayıııır!” diyor: “Hilâfet bayrağı yeşildir ve üzerinde üç adet hilâl vardır. Hani MHP’nin kırmızı zemin üzerinde beyaz hilâllerin yeraldığı amblemi var ya, işte onun yeşili!”.
Hattâ bizim Habertürk bile böyle yazıp “Hilâfet bayrağı yeşil renkte ve üzerinde üç adet hilâlin bulunduğu bayraktır” dedi... Bir gazete de “İslam ülkelerinde hilâfet sancağı olarak kullanılan siyah tevhid bayrağı, Osmanlı Devleti’nde yeşil zemin üzerinde kullanılır. Siyah renk üzerinde işlenen ya da basılan beyaz Arapça yazısı ile son derece görkemlidir. Genellikle püsküllerle çevrelenir ve bu püsküllerin rengi de altın sarısı olarak belirlenir” diye çorba gibi birşeyler yazdı...
Derken işe sosyal medya silâhşörleri de karıştılar ve Mustafa Kemal ile İsmet Paşa’nın Millî Mücadele senelerinde masa başında çalıştıkları sırada çekilen fotoğraflarında, arkadaki duvarda hilâfet bayrağının asılı olduğunu söylediler!
HALİFELERİN AKLINA GELMEDİ, BİZ UYDURDUK!
Birkaç günden buyana maruz kaldığımız bu baştan aşağı yanlış malûmat bombardımanında söylenip yazılanlara burada nihayet verip “hilâfet bayrağı”nın ne olduğunu, daha doğrusu ne olmadığını anlatayım:
“Hilâfet bayrağı” diye bir bayrak yoktur, hiçbir zaman mevcut olmamıştır! Ekran üstadlarının, köşe yazarlarının, sosyal medya kahramanlarının ve kerametleri kendilerinden menkul allâmelerin yazıp söylediklerinin tamamı yanlıştır, hayalîdir ve uydurmadır!
Üzerinde kelime-i tevhidin yazılı olduğu bayrak hilâfet bayrağı değildir, zira söylediğim gibi eski halifeler de, bu unvanı taşıyan Osmanlı hükümdarları da hilâfet makamını sembolize eden bir bayrak kullanmamışlardır.
Üç hilâlli bayrak da hilâfet makamına falan ait değildir, Osmanlı zamanında genellikle orduda kullanılmış ama resmî bayrak olmamıştır; devletin bayrağı, 15. asırdan buyana bugünkü ayyıldızlı bayrağımızdır.
Güzide basınımızın sözünü ettiği “siyah tevhid sancağı”nın da hilâfet ile alâkası yoktur. “Siyah sancak”, bugün Topkapı Sarayı’ndaki Kutsal Emanetler’in arasında bulunan, Hazreti Muhammed’e ait olan ve ismi “ukab” olan bayraktır. Bin küsur sene önce kalın yün kumaştan imal edilmiştir ama yıprandığı için Osmanlı hükümdarları aynı boyda ve aynı renkte üç adet yeni bayrak yaptırmışlar, bunların üzerine “ukab”dan kesilen ufak parçalar dikilmiş, bu bayraklara “sancak-ı şerîf” denmiştir ama hiçbiri hilâfet makamının bayrağı değildir.
Mustafa Kemal ve İsmet Paşalar’ın masa başında çalıştıkları sırada çekilen fotoğrafta görünen atlas sancak da hilâfet sancağı değildir! Mustafa Kemal’e Millî Mücadele’nin başında hediye edilmiş, Mustafa Kemal de İzmir’in kurtuluşundan sonra eşi Lâtife Hanım’a hediye etmiş, Lâife Hanım’ın 1975’de vefatından sonra yeğenlerine geçmiş, birkaç sene önce geliri kız öğrencilere sarfedilecek bir müzayedeye konmuş ve Gaziantep Ticaret Odası tarafından satın alınarak Gaziantep’teki 25 Aralık Panaroma Müzesi’ne hediye edilmiştir!
Bir de münevver, âlim ve her işin sırrına vâkıf basınımızda fotoğrafı yeralan, ortasında ayyıldızın, etrafında besmele ve kelime-i tevhid ile iki de âyetin işlendiği ve aynı şekilde “hilâfet bayrağı” olduğu söylenen kırmızı atlastan bir başka bayrak var...
Ama, bu bayrağın sağ tarafında “11 Teşrinevvel 338” yani “11 Ekim 1922” tarihi var ve fotoğraf pek iyi olmadığı için şayet yanlış okumadı isem “Soma Kasabası” ibâresi görünüyor, yani hediye edilmek üzere hazırlanmış bir sancak ve hilâfet ile uzaktan-yakından bir alâkası bulunmuyor!
Velhâsıl, üç günden buyana asırlar boyunca halifelerin aklına gelmemiş olan bir “hilâfet bayrağı” uydurduk ve bu hayâlî bayrağı rejim meselesi hâline getirip tartışmakla meşgulüz...
Nüfusunun neredeyse tamamının Müslüman olduğu Türkiye’de “hilâfet bayrağı” diye bir bayrağın tarih boyunca mevcut bulunmadığını söylemek ve “kelime-i tevhid”i, “sancak-ı şerîf”i, “Türk bayrağı”nı yahut “üç hilâlli bayrak”ı izah etmek aslında ayıp kaçıyor ama öyle bir bilgi kirliliği var ki, işin aslını izaha maalesef mecbur kalıyorsunuz!