Herifin biri Stockholm’deki büyükelçiliğimizin önünde, hem de polisin koruması altında Kur’an’ı cayır cayır yaktı ve Türkiye dışında hiçbir Müslüman ülkeden öyle şiddetli bir karşılık gelmedi.
İsveç’teki terbiyesizliğe bizde devletin hemen her kademesi tepki gösterdi, “Hass....r lan, gelmeyin!” deyip İsveçli bakanların Türkiye’ye yapacakları ziyaretleri de iptal ettik ama İslâm dünyası tısss! Bu yazıyı yazdığım sırada Suudi Arabistan, Kuveyt ve Ürdün lâf olsun misâli sade suya tirit birer kınama mesajı yayınlamışlardı; sadece Pakistan ötekilerden daha sert bir açıklama yapmıştı, o kadar...
Suudiler’in açıklaması zaten bir âlemdi: “Diyalog, tolerans ve birlikte yaşama değerlerinin yaygınlaşması çağrısı yapıyor, kin ile aşırılığı reddediyoruz” diyorlardı...
Ne kadar sert ve korkutup titretecek sözler değil mi? İsveç’in hükümeti, dışişleri bakanı ve hattâ kralı bu açıklama karşısında nasıl perişan olmuşlardır, kimbilir!
Tuhaftır, vakti zamanında Selman Rüşdü’nün “Şeytanî Âyetleri”ne karşı kıyametleri kopartıp ölüm fetvası veren İran’dan da hiç ses yok!
Hatırlarsınız: Aslen Müslüman bir Hintli olan ve İngiltere’de yaşayan Selman Rüşdü’nün kitabının yayınlanmasından sonra İran’ın güçlü lideri Ayetullah Humeynî 1989 Şubat’ında Rüşdü ile Şeytanî Âyetler’in yayıncıları hakkında ölüm fetvası vermiş ve ortalık birbirine girmişti. Selman Rüşdü o tarihten sonra hayatını korumaların gölgesinde ve saklanarak geçirmeye mecbur kalmış, geçen senenin Ağustos’unda bir konferans için New York’ta ortaya çıktığında bıçaklanmış, bir gözü gitmiş, bir elini de zor kullanır hâle gelmişti...
Rüşdü’nün başına gelenler Humeynî’nin fetvasının seneler sonra gelen neticesi idi ama daha önce Danimarka’da da Kur’an’a her türlü hakareti edip yakan Rasmus Paludan şimdi aynı işi Stockholm’de ve Türk Elçiliği’nin önünde yapıyor fakat fetva bir tarafa, Türkiye haricinde İslâm dünyası ve de İran her nedense çıt bile çıkartmıyor!
Herifin böyle bir halta kalkışması, hattâ haltı Türk Büyükelçiliği’nin önünde etmesi ve Müslüman dünyanın kafasını kuma gömmesi Avrupa’da asırlar öncesindeki gibi “Müslüman” dendiğinde hatırlara Türk kimliğinin geldiğini, dolayısı ile İslâm’ı müdafaa etmenin yine bize düştüğünü, “düşünce özgürlüğü” ve “düşünceye saygı” terânelerinin ise Kur’an’ın polis gözetiminde yakılmasına izin veren İsveç’te sadece palavradan ibaret olduğunu göstermektedir;
BUNLAR DA, YERLİ RASMUSLARIMIZ!
Türkçe’de yaygın bir deyim vardır: “Kâfirler tek millettir!” deriz...
Bu ifadenin aslı Kur’an’da geçer, Enfal Suresi’nin 73. âyetidir, aslı “Kafir olanlar birbirlerinin dostlarıdır” şeklindedir ama asırlar boyunca nelerle ve nasıl dertlerle karşılaşıldığı için günlük konuşmaya nüfuz etmiş ve deyim hâlini almıştır.
Herifin eylemi sırasında İsveçli bir kadın “İncil’i de böyle polis koruması altında yakabilirsen yak bakalım” diye bağırıyor, yani Türk Sefareti’nin önündeki şovu eleştiriyordu ama bizim sosyal medyada bazıları Rasmus Paludan’ın marifetini “düşünce özgürlüğü” diye gösteriyor, Paludan hakkında güzellemeler yapıp “İsveç vatandaşı olsaydım bu adama oy verirdim” yahut “Bazı kutsalların herkesin kutsalı olmadığını, buna da diğerlerinin saygı göstermesi gerektirdiğini göstermek için iyi işler yapıyor” gibisinden herzeler saçıyorlar...
“Kafir olanlar birbirlerinin dostlarıdır” âyeti ile kastedilenler Rasmus Paludan ile benzerleri ve Paludan’ın bizdeki hayranlarıdır!
ASIL YAPILMASI GEREKEN...
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Stockholm’daki rezaletin ardından sosyal medyadan bir mesaj yayınladı, “Sabah namazından sonra Kur’an okunmasını” istedi ve “Ülkemizin dört bir yanındaki 90 bin camiin kubbeleri Kur’an sesleriyle inlesin, Kur’an’ın nûru yeryüzünü aydınlatsın” dedi...
Camilerde zaten her zaman okunan Kur’an’ın bu hadiseden sonra daha fazla okunması Rasmus Paludan’ın cür’etinin karşılığı değildir; o cür’etin tek bir cevabı vardır: Fetva!
Hani eskiler “Herifi öldürme, korkut” derlermiş ya, işte öyle bir fetva... Korkutacak, daima saklanmak zorunda bırakacak ve hayatı zehir edecek bir fetva...
Bizim yahut bir başka Müslüman memleketin ulemasından eski devirlerin bir tarafı okkalı şeyhülislâmlarının ilmine ve cesaretine sahip biri çıkıp da Paludan’ın hakettiği fetvayı verecek olursa, bilmem neresi üç buçuk atacak olan herifin hâlini seyredin!
Öyle okkalısı acaba nerede?