ıllar önceki heyecanımızın yerinde olup olmadığını şöyle bir gözden geçirelim diye bugün size yıllar önceki bir yazımı sunuyorum.
İslam adına içinizde bir kıpırtı, bir hareketlilik bir heyecan varsa, bundan dolayı sevinin, bunu Allah’ın bir lütfu ve ihsanı olarak bilin ve aman ha bunu kaybetmemeye çalışın.
İnsanın duyguları bazen öylesine coşuyor, heyecanınız öyle bir seviyeye yükseliyor ki, büyük büyük işleri gözünüze kestiriyorsunuz, Allah’ın izniyle çok şeyleri başarabileceğinize inanıyorsunuz.
Bir kenti, hatta koca bir ülkeyi bir halı gibi uçlarından tutup balkondan çırpabileceğinize, sallayıvereceğinize inanıyorsunuz. Bir şehri yüreğinizin kollarıyla sarıp kucaklıyorsunuz, kuşatıveriyorsunuz.
Bu coşkulu duygularınızı ve düşüncelerinizi o anda birilerine söyleseniz, size gülerler, dudak bükerler.
Dikkat edin, siz yanlış yolda değilsiniz, kesinlikle kafanızda kurduğunuz hiç bir şeyden vazgeçmeyin.
Toplum içerisinde sizin heyecanınızı söndürecek çok sayıda insanla karşılaşırsınız.
Sizin hayalperest olduğunuzu, ayaklarınızın yere basmadığını, realitenin hiç de sizin sandığınız gibi olmadığını söylerler.
Duygusallığın, heyecanın insanı fevri hareketlere sevk edeceğini, yanlış şeyler yaptıracağını söylerler, moralinizi bozarlar.
Dikkat edin, bu şekilde heyecanını kaybetmiş insanlarla muhatap olmanız, onlarla istişare etmeniz, yapmak istediğiniz şeyleri onlara söylemeniz çok kötü bir şeydir.
Sizin elinizi ayağınızı bağlayıverirler, her şeyden el etek çekersiniz, otura kalırsınız, uzun müddet moralinizi düzeltemez ve kendinize gelemezsiniz.
Elbette sadece duygusallık ve heyecandan kaynaklanan hareketler bazen fevri olabilir. Onun için düşüncesiz duygular, düşüncesiz heyecanlar insana yanlış yaptırabilir.
Fakat bunun zıddı olan duygusuz düşünceler, heyecansız düşünceler de kesinlikle hiçbir işe yaramaz. Heyecanını kaybeden bir insan bitmiştir. Özellikle İslam adına heyecanını kaybeden veya baştan beri heyecansız olan bir kişinin yapabileceği hiçbir şey yoktur.
Elhamdülillah şu günlerde öyle güzelliklere şahid oluyoruz ki, insanın İslamî heyecanına heyecan katıyor. Bir avuç gencin İslam adına bir ilçede neler yaptığını bir görseniz, bir duysanız şaşırırsınız.
“Şu salonu bu şekilde binlerce insanla dolduran, tekbirlerle, salâvatlarla coşturan, şu gördüğünüz beş altı gençtir!” dediler. Önce inanamıyorsunuz, sonra gözlerinde yanan ışığı yakından gördüğünüzde anlıyorsunuz.
Başka yerlerden gelerek buna şahid olan nice genç Müslümanın küllenmiş heyecanının üzerindeki küller uçuşuyor, gözlerine ışık geliyor, “Allah’ın izniyle aynısını biz de yapabiliriz” diyerek işin başına geçiyorlar.
Türkiye’nin batısında gözlerinin içi alev alev yanan gençlere şahid oluyoruz. Göreceksiniz Allah’ın izniyle Ege ve Akdeniz bölgesindeki bütün kent merkezlerinde İslamî etkinlikler boy gösterecektir.
Yani mesele gelip Müslümanda bulunması gereken heyecana dayanmaktadır. Şimdi kendinizi yoklayın, heyecanınız yerinde mi?
Elbette sadece heyecana sahip olmak yetmez, elbette heyecanımızı bilgiyle ve düşünceyle desteklemeliyiz.
Duygu ve heyecanla bir şeyi ayağa kaldırabiliriz, bir şeyi başlatabiliriz.
Fakat içini dolduramayız, arkasını getiremeyiz, başlattığımız gibi devam ettiremeyiz.
İnşallah bunun ardından bizde eksik olanın ne olduğunun farkına varırız ve onunla donanmanın yoluna gireriz.
Kaynak / dogruhaber.com.tr