Tüketici kelimesinden bir türlü hazzetmemişimdir. Nedense insanın tüketici olarak nitelendirilmesini onur kırıcı bulmuşumdur; yiyici, yutucu, öğütücü, tıkıştırıcı gibi daha çok hayvanlara ait bir özellik sanki.
Maalesef kapitalizmin gözünde bütün insanlar ya tüketicidir ya üreticidir, ya “sayın izleyicilerdir, sayın seyircilerdir, sayın dinleyicilerdir, ya sayın abonemizdir yani hep nesnedir.
Bu arada ister istemez bir kısmı da üretici diye nitelenecek, sonra aracılar, komisyoncular derken bunların haklarını savunucular oluşacak derken toplumsal savaşın cepheleri de tamamlanmış olacak.
Bu günlerde Ukrayna Rusya savaşı kadar gürültülü olmasa da ülkede bir üretici – tüketici – komisyoncu savaşı yaşanmaktadır.
Her ideoloji, her felsefe ve hayat tarzı bir yere vardığında kendi kelime ve kavramlarıyla birlikte varmaktadır.
Tüketim denilince insanoğlunun aklına doğrudan haz, hız, lezzet, refah ve konfor gelmektedir.
Bu durum iman ehli olanları bir hayli ürpertiyor. Ve ister istemez akla şu soru geliyor; tüketiyor muyuz yoksa tükeniyor muyuz?
Müslüman neyi tükettiğini ve neyinin tükendiğini iyi fark etmelidir.
“Kâfir olanlar ateşe sunulacakları gün (onlara şöyle denecektir): “Dünyadaki hayatınızda bütün güzel şeylerinizi tükettiniz; onlardan yararlandınız. Bugün ise yeryüzünde haksız olarak kibirlenmeniz ve yoldan çıkmanızdan dolayı küçük düşürücü bir azapla cezalandırılacaksınız!”(Ahkaf/20)
Evet, kıyamet günü birilerine “siz her şeyinizi dünyada iken tükettiniz, buraya hiçbir şey bırakmadınız” denilecek.
Diyorum ki, iştahımızın bir kısmını ahirete saklasak her şeyi burada tüketmesek.
Biliyoruz bu o kadar kolay değil. Size hitap eden bütün sesler ve görüntüler sizin her şeyi hemen burada tüketmenizi istiyor.
“Her şey bir tıkla elinizde ve evinizde” diyor. Bütün yollar “Tüketiyorsanız varsınız” diyor size.
Biz de ısrarla; aman ha tükenmeyin, tükenmiş bir şekilde Huzura varmayın diyoruz.