Biraz önce İstanbul'da gıyabi cenaze namazını kıldık. Bedenimiz burada olsa da Kalbimiz Doha'daydı. Gönlümüz milyonlarca Müslümanla birlikte senin yanındaydı.
Yasımız milli ve bir günlük olsa da acımız evrensel, öfkemiz ise günlere yıllara sığmayacak kadar ebedi.
Ey bu çağa şeref katan kahraman!
Ey aziz şehid!
Sahabeyi göremedik ama seni gördük.
Sahabedeki ahlakı sende gördük.
Sen bir güzellik ve cesaret abidesiydin.
Mazlum halkının bütün kahrını omuzlarına aldığın o kadar belliydi ki.
Yüzün yüz yıllık çilenin esaretin özetiydi.
Hüzün taşıyordu gözlerinden.
Oğlun bir fotoğraf paylaştı.
Bir çekyata elbiselerinle kıvrılmış uyuyordun.
Dünyada rahatın olmadığını göstermek istiyordun aşırı rahatlığa alışmış ümmete.
Yine her an hazır olduğunu gösteriyordun sulha ve kavgaya.
Her saniyesi cihatla geçmiş şerefli bir ömürdü seninki. Çağrıldığında elbiseni giymeye bile vakit harcamayacak kadar hazır ve nazırdın.
Her an Rabbinin huzuruna çıkacakmış gibi rikkatli ve dikkatli.
Şehitlerin piri Hz. Hamza'ya, cennet gençlerinin serdarı Hz. Hüseyin efendimize komşu olmaya layık bir mücadele sürdün.
Ne ümmetin sessizliği ne İslam ülkelerinin çaresizliği yıldırmadı seni.
Yine şehadetinden sonra öğrendik tasavvuf ikliminin kuşattığı bir ailede yetiştiğini.
O yüzden olsa gerek seni her dinlediğimizde sufilere özgü neşeyle mücahitlere has kutsal öfkeyi aynı anda hissetmemiz.
Derviş mücahitler halkasının son temsilcilerinden oldun.
Fransızlara karşı kahramanca direnen Şeyh Muhammed bin Ali Senûsî'nin, Afrika'da cihad eden sufi Osman bin Fudî'nin, İtalyanlara korkusuzca kükreyen çöl aslanı Şeyh Ömer Muhtar'ın, direniş öncüsü Şeyh İzzettin el-Kassâm'ın, Kafkas Dağlarının kartalı mücahit sufi Şeyh Şamil'in izini sürdün.
Ne mutlu sana güzel şehit!
Tertemiz adın şimdiden ümmetin ebediyen anılacak kahramanlarının arasına yazıldı.
Çaresizce ağlamak yerine erkekçe direnmenin sembolü oldun.
Sırrını ancak ehli anladı. Düşmanın senden korkması heybetinden ürkmesi boşuna değildi.
Varlığın uykularını kaçırıyor korkundan dizleri titriyordu. Seni öldürerek rahat edeceklerini sandılar.
Katar Emiri cenaze namazında gözyaşı döktü, dua etti
Oysaki şehitlerin kanı toprağa dökülen tohumlardır.
Binlerce doğarak yeniden nefes verirler kavgaya.
Hak dava uğruna öldürülenlerin sadece bedenleri çekilir aramızdan.
Şehitler milyonların gönlünde yaşamaya cenk meydanının en önünde savaşmaya devam ederler.
Katiller ise her zaman korkaktır.
Kahramanları katlederek içlerindeki korkunun biteceğini zannederler.
Zalimler zahirde galip görünseler de sonunda mutlaka yenilirler.
Davasında haklı olanlar ve her ne olursa olsun Hak’tan ayrılmayanlar mağlup görünseler de aslında galiptirler.
Peki, niye böyleyken böyle?
Gün gelir ilahi adalet bu hükmü her meseleyi aklıyla tartanlara da açık şekilde gösterir.
Ölüme bir gül bahçesine girer gibi girenler zaferin gerçek sahipleridir.
Ey gül yüzlü, güler yüzlü güzel şehit!
İşte bu hakikatleri yeniden sen hatırlattın bizlere.
Hayatında olduğu gibi vefatında da direnişe katkı sundun.
Ordunun gururu ümmetin medarıiftiharı oldun.
Kalbi sökülmüş bu çağda Mümin olmanın asaletini, izzetini, şerefini üzerinde taşıdın.
Seni hep bu soylu duruşunla hatırlayacağız.
Şehadetin Mübarek Olsun Yiğit Adam...
Sen bizim hem öncümüz hem öğretmenimiz oldun.
Senden öğrendiklerimizle hem de yeminle söylüyoruz.
Vallahi Kudüs Özgürleşecek!
Vallahi Gazze kurtulacak!
Vallahi Filistin kazanacak!
Şehadetin, kurtuluşun kapılarını aralayacak.
Mezarından yeryüzüne destanlar yayılacak.
Coğrafyamızda seni örnek alacak milyonlarca İsmail doğacak.
Senden sonra özgürlük özlemleri alevlenecek, direniş daha da büyücek.
Davan davamız, kavgan kavgamızdır.
Unutursak kalbimiz kurusun.
Bir an için Kudüs'ten gafil çarparsa yüreğimiz Rabbimiz bunun hesabını misliyle sorsun.
Seni hislerimize tercüman olan kıymetli gelininin asil ve görkemli cümleleriyle uğurluyoruz:
“Yeryüzü seni kaybetti.
Şimdi cennet ehli sevinsin.
Ömür boyu ağlasak senin hakkını ödeyemeyiz.
Elveda Büyük Komutan!”