Muhabbet, kalbin en güzel hallerinden biri. Muhabbetten ahiretlik dostluklar doğuyor. Kalbe iyi geliyor. Huzur veriyor. Hz. Peygamber muhabbet ehlinin önderi, en güzel örnek.
Aynı duygu ve anlayışı, aynı inanç ve yaşamı paylaştığın kişidir senin dostun. Düştüğünde kaldıran, umutsuzluğunda umut olan, huzur bulduğun kişidir dost.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi: “Dostluk sarayının çatlağı yoktur ve damı akmaz.”
Dostluklar öyle kolay kurulmuyor. Birlikte mücadele etmek, birlikte sınanmak var. Gülmek, birlikte ağlamak var. Uzun zaman aynı kaba kaşık sallamak var. Çile var ve aynı zorlukları birlikte göğüslemek var. Buna dava arkadaşlığı deniyor yani uzun yol arkadaşlığı. Düşmeler bir, kalkmalar bir. Acılar ortak, sevinçler ortak. İbn-i Hazm son noktayı koymuş, “Kişi kendine benzeyende huzur bulur” buyuruyor.
Dava adamı kendisi için yaşamaz, sevdiği için, davası için yaşar. Sevenin, sevmesi öyle gelip geçici değil, bir anlık heves değil, ahretlik…
Dava adamı kalpten sever. Gönlünde sadece sevdiği var. Davası var. Seven bilir sevdiceğini. Acısıyla, tatlısıyla her halini.
“İnsan sevdiğinin her şeyini bilir; rüzgarda saçlarının hangi yöne yattığını bilir. Hangi şarkıda ağladığını, hangi şarkıda güldüğünü bilir. Bir filmin hangi sahnesinde duygulandığını bilir. Sevdiği rengi bilir.”
Dava adamı, gerektiğinde denizlere sürer atını. “Sefer bizden zafer Allah’tandır.” bilir. Zaferin bir nasip olduğunu, nasip edenin de Allah olduğunu bilir. Dava adamı kendi nefsine pay çıkarmaz. Nefsine yenilmemenin “büyük cihat” olduğunu bilir.
İbrahim olmaya karar verenleri hangi ateş yakmaya cüret edebilir ki? “Ey ateş, İbrahim’e karşı serin, zararsız ve selamet ol” emrini verenin Allah olduğunu bilir dava adamı.
Sen Hz. Nuh gibi olmaya karar verirsen gelen tufan da olsa boğulmazsın. Allah gemi gönderir kurtulursun.
Sen, Hz. Musa olmaya karar verirsen, Allah seni Firavun saraylarında büyütür. Her şeyi koruyup gözeten Allah için hiç bir şey zor değil. Mü’mini zafere ulaştıran, zaferi tattıran Allah’tır bilir.
Eğer Hz. Peygamberi örnek alırsan, yıkılmazsın. Yıkılan sen değil, Kisra’nın sarayları olur. Yıkılan Ebu Cehiller olur.
Bu konuyu yazmamıza sebep olan şey emekli olan bir arkadaşımın söyledikler: “Makamdayken dostum, gelenim gidenim çok olurdu. Emekli olduktan sonra arayanım soranım azaldı. Gerçek dostlarımı emekli olduktan sonra tanıdım.”
Padişah’a sormuşlar;
“Kaç dostun var?”
“Tahtan inince belli olur” demiş.
Dostluk ve kardeşlik imandandır. Ayrıca büyük nimet. Nimete şükür, nimeti verene şükürdür.
Kendi adıma çok şükür.
https://www.milatgazetesi.com/yazarlar/dostluk-uzerine-241/