Titus Flavius Vespasianus. Kulağa havalı, debdebeli geliyor değil mi? Öyle olacak tabi. Adam Miladi birinci yüzyılda Roma İmparatoru olmuş. Roma dedikse öyle binlerce yıl geride kalmış bir varlıktan söz etmiyoruz. Çağdaş dünya kültürünün temellerinden birisi. Batı kurumlarını, hukukunu incelerseniz, bu heyula devleti daha dün yaşamış zannedersiniz. Geçmişte kalmadığını kolayca hissedersiniz. Modern dünyanın temel kurumlarında hep bir Roma’ya öykünme vardır. Çünkü o ihtişamı ve devamlılığı temsil eder. Batı dillerinde başkent anlamına gelen “capitol” kelimesi ilhamını Roma’daki kapitol tepesinden alıyor. Orası Roma’nın kurulduğu yerdir. Çağdaş sosyal düzenin temeli olan hukuk, temel ilkelerini Roma’dan alıyor. Batıda şöyle görkemli bir bina yapmak istediklerinde Jupiter tapınağına benzetirler. Vespasianus’un kulağa ihtişamlı gelmesi boşuna değildir.
Ne var ki burada konu etmek istediğim, olayın başka bir yönüdür. MS.70 yılında bugünkü Filistin’de hüküm süren Yahudi devleti Roma’ya karşı büyük bir isyan başlatır. Henüz Hıristiyanlığın ilk yüzyılıdır, Roma Pagan inançlı bir devlettir. Çok tanrılı inanç dünyaları (Panteon), Jupiter tapınakları vardır. Kitabi bir kavim olan Yahudiler yurtlarında siyasi varlıklarını sürdürürken o dönem Dünyanın en büyük askeri gücü olan Roma bölgeyi işgal etmiştir. Yahudiler günlük yaşamlarını sürdürebilmek için tepki göstermiş, zulme isyan etmiştir. Fakat Roma çok kuvvetlidir. İmparator, isyanı bastırmak üzere büyük general Titus’u görevlendirir. O da lejyonlarıyla giderek Kudüs’ü işgal eder. Ünlü Süleyman tapınağını yerle bir eder. Öyle ki geriye sadece bugünkü ağlama duvarı kalır. Tapınağın MÖ. 500’lerde Babil kralı Buhtunnasır’dan bu yana ikinci yıkılışıdır.
Titus Vespasianus, binlerce Yahudi esirle birlikte kutsal mekanlardan toplanan eşyalarla Roma’ya muzaffer bir komutan olarak döner. Bugünkü Roma Forumunun olduğu yerde ünlü Titus Zafer Takı’nı yaptırır. Takın üzerine Yahudilerin kutsal kandili işlenir. Olayın Yahudi kültürü için ne kadar önemli olduğu açıktır. Bu nedenle bugün de Yahudiler Titus anıtını sevmezler ve altından geçmezler.
Wikipedia’da bu olaylar anlatılırken ilginç bir şekilde Filistin yerine Yahudiye tabiri kullanılıyor. İngilizcedeki “Judaea” adının Google tercümesi olabilir. Çünkü Filistin adı da antik çağlara dayanıyor. İslam kültürüyle ortaya çıkmış bir şey değildir. Orada yaşayanlar tıpkı diğerleri gibi Sami ırkına mensup Müslüman Araplardır. Fakat Arap Dünyasını bölmek için bir dönem Filistinli, Mısırlı, Suriyeli gibi bölgesel adları ulus kimliği haline getirmişler. Ellerine birer bayrak tutuşturmuşlar. Oysa memleket, etnik kimliği belirlemez. Arap liderler üzerlerine bir vazife çıkarmamak için “Filistinli” tanımını tercih ediyor. Bu durumda ulus, kimliğini coğrafi konumdan almış oluyor. Oysa “Yahudiye” derken bir etnik varlık ülkeye adını vermiş oluyor. Türkiye gibi.
Wikipedia’da dikkatimi çeken diğer nokta, İmparator Titus maddesinde kırmızı olarak verilen Titus Zafer Takı yazısını tıkladığınızda karşınıza boş bir madde çıkıyor. Bugüne kadar nedense bir Allah’ın kulu çıkıp bu maddeyi yazmamış. Oysa İngilizcesinde yeterli bilgi var. Konunun uzmanlarını, mimarlık tarihçilerini göreve davet ediyorum. Pagan bir generalin Kitap Ehline yaptığı zulümleri onaylamak elbette mümkün değildir. Zulmün hiçbir çeşidi onaylanamaz. Nitekim Yahudiler yüzyıllarca İslam medeniyeti havzasında barış ve huzur içinde yaşadılar.
Şimdi esas konumuza gelelim. Günümüz dünyasının en büyük askeri gücü desem, çağdaş Roma desem aklımıza hemen hangi ülke gelir? Elbette Amerika Birleşik Devletleri. Çelişkiye bakın; hem kendini Roma’nın mirasçısı olarak görüyor hem de Yahudilerin en büyük hamisi. Günah çıkarmak mı istiyorlar acaba? Bilemiyoruz. Bugün Filistin’de neler oluyor? Şimdi yukarıda 2 bin yıl öncesini anlattığım cümleleri, aynen buraya alarak bir güncelleme yapmak istiyorum. Ne demek istediğimiz anlaşılsın diye bugünü parantez içinde vereceğiz. Zira yaşanan her gün, tarihe açılmış bir parantezdir;
Yahudiler (Filistinliler) günlük yaşamlarını sürdürebilmek için tepki göstermiş, zulme isyan etmiştir. Fakat Roma (ABD – İsrail) çok kuvvetlidir. İmparator (Tel Aviv – Washington) isyanı bastırmak üzere büyük general Titus’u (İsrailli ve Amerikalı komutanları) görevlendirir. O da ünlü lejyonlarıyla (kitle imha silahlarıyla) giderek Kudüs’ü (Gazze’yi) işgal eder (bombalarla yıkar). Ünlü Süleyman tapınağını (Camileri, hastaneleri, okulları, sivil binalarını) yerle bir eder. Sadece bugünkü ağlama duvarı (harabe halinde şehir, ağlayan insanlar) kalır.
Binlerce yıl sonra ne olacağını bilemeyiz. Fakat öyle görünüyor ki tarihin derinliklerinde kaldığını sandığımız olaylar bir bakıyorsunuz biraz kılık değiştirmiş olarak karşımıza çıkıyor. İsimler farklı olabilir, ama olayların karakteri değişmiyor. Onları tanımlayabilmek için çok fazla derinlemesine gitmeye gerek yok. Bir kez Roma’nın rolünü ele geçirenler onu tepe tepe kullanmak istiyor.
Şöyle düşünmek lazım, bugün Roma’nın hayaleti aramızda dolaşıyor olabilir ama Yahudi milletinin kendisi varlığını sürdürüyor. Babil’de, Roma’da Avrupa’da yüzyıllar boyunca çektikleri sıkıntılardan sonra yeniden siyasi bir güç haline geldiler. Bu ulusun, kültürün ve inancın sınavıdır. Tarihte yaşanan sıkıntılardan ders mi alıyor yoksa tarihteki büyük devletler gibi bunu bir fırsat olarak mı görüyor? Aynı soru kendilerine zayıf nüfus emanet edilmiş her devlete, her topluma sorulabilir.
Gazze halkı on yıllardır abluka altında yaşamaktan bıktı, nefes alamıyor. Oralara turist olarak yaklaşabilenler nasıl bir bölgeye hapsedildiklerini, bir mahalleden çıkabilmek için nasıl demir kapılardan geçmek zorunda kaldıklarını görebiliyor. Su, elektrik, yiyecek, her şey kısıtlı. İsrail onlara insanca muamele etmiyor, her fırsatla topraklarına el koyuyor, güvenlik duvarlarının arkasında yeni yerleşim birimleri kuruyor. Dünya kamuoyunu alıştıra alıştıra genişliyor. Bu da Gazze’nin sürekli biraz daha daralması anlamına geliyor.
Belli ki bu da İsrail için bir genişleme fırsatı olacak. ABD Dışişleri bakanı bölgedeki İslam ülkelerini yatıştırma turuna çıktı bile. Bol bol “kendini savunma hakkı”, “taraflar”, “barış”, “insani koridor” lafları edilecek. “Bölgeye sıçraması” istenmeyecek. Bunun temenni olmaktan çok bir tehdit olduğu açıktır. ABD uçak gemisi onların şartlarındaki bir barışı temin etmek için açıklara demirlemiş durumda. İkincisi de yolda. Sonuçta belki kuzey Gazze boşaltılacak, Gazze Vadisi’ne kadar işgal edilecek. Ta ki uluslararası politika bu duruma alışıncaya kadar. Bundan böyle BM üyeleri ABD’nin kucağındaki gökdelende konforlu salonlarda “67 sınırları” yerine “2023 sınırları” söylemiyle avunacak. Görünüşe göre plan bu şekilde.
Dünya bir kez daha Avrupa’nın diğer yüzünü gördü. Nasıl hep bir ağızdan katliamı desteklediklerini. Haberlerinde “yükselen Gazze savaşı” diyorlar. İki tarafın orduları varmış gibi. Oysa kameralar sadece harabeye dönmüş bir şehir gösteriyor. Kadınlar, çocuklar, soykırım. Yıkılan hayatların önemi yok. Titus’un çocukları yeni bir zafer takı dikmeye hazırlanıyor.
https://www.dunyabizim.com/titus-un-cocuklari-makale,3043.html