Hafızamız yok zannediyorlar.
O yüzden “savaşı Filistin tarafı başlattı” yazacak, yazabilecek kadar alçalıyorlar. Savaşı başlatanın Filistin tarafı olmadığını biliyorlar. Savaşı başlatanın Filistin tarafı olmadığını biliyoruz. Savaşı başlatanın Filistin tarafı olmadığını bildiğimizi de biliyorlar üstelik. Ama yine de soysuzlaşmış zihinleriyle yüzümüze baka baka “savaşı Filistin tarafı başlattı” diyorlar.
Müslüman Türkiye’de doğmuş olmanın iliklerinde hissettikleri utancıyla, gâvura yaltaklanır, gâvurdan yana olurlarsa belki gâvur bunlara köpeğe atar gibi biraz kemik atar zannıyla dünyanın gördüğü en korkunç zulmü, en korkunç devlet terörünü, en aşağılık saldırıları “aklımıza sığdırmaya” çabalıyorlar.
20. yüzyılın başından itibaren İngiliz ve Amerikan emperyalizminin tam desteğiyle Filistin coğrafyasında adım adım köpekleşerek yüzbinlerce Filistinliyi “çocuk, yetişkin, kadın, yaşlı” diye ayırmadan sistematik şekilde katleden Siyonist hayvanları savunmaya kadar gerilettiler işi.
“Tamam, anladık, gavursunuz” dese bunlara bir Siyonist köpek, zevkten dört köşe olacaklar.
Unuturuz zannediyorlar.
O yüzden utanmadan, arlanmadan, hiçbir haysiyet kırıntısı taşımadan şunu söylüyor mesela Nuray Mert: “Türkiye’de İslamcılar eskiden Filistin meselesine sahip çıkmazdı. Anarşist faaliyetler olarak görürdü. Ne zaman ki Hamas Filistin’in temsiliyetine soyundu, İslamcılar o zaman ilgi göstermeye başladı.”
Bize Necip Fazıl’ın, Sezai Karakoç’un, Nuri Pakdil’in ve daha nicesinin kazandırdığı bir duyarlılıktı “Aksa ve Filistin” duyarlılığı. Necmettin Erbakan Hoca öğretti bize Siyonistlerden nefret etmeyi. 6 Eylül 1980 günü “biz daha büyüğünü yapana kadar”, Türkiye’nin gördüğü en büyük “Kudüs Mitingi”ni Konya’da, Erbakan ve yoldaşları tertip etti. Lanetli 80 darbesine 6 gün, Hamas’ın kurulmasına 7 yıl vardı daha.
Dahası, İslamcı bir babanın oğlu olarak hayatımda aldığım ilk kartpostal, üzerinde Marksist Leyla Halid’in olduğu Aksa kartpostalı idi. Hıristiyan Marksist George Habaş’ı hiç kimseler tanımazken İslamcılar selamlıyordu.
Niçin unutalım? Nuray Mert’in iki binli yıllarda Tophane’de “masa masa dolaşıp” İslamcı gazetecileri, yazarları dönüştürmeye çabaladığını, bunu başaramayınca öfkeden deliye dönüp İslam’ı, Müslümanları aşağılamaya giriştiğini de unutmadık mesela. “Görevi tamamlayamamış olmanın öfkesiyle” bugün yanına dünyanın bütün kirli odaklarının fonladığı Ruşen Çakır’ı da alıp “ne yapsak da Türkiye’nin Müslümanlığına zarar versek” diye inleyerek uğraştığını da unutmayacağız mesela. 80 darbesini takip eden günlerde Osman Kavala ve kirli yapılanmasının Türkiye’deki solcuları Amerika’nın, Brüksel’in kucağına nasıl oturttuğunu; pek çok Marksist’in, pek çok sosyalistin “bardak” haline nasıl getirildiğini; bu devşirilmiş solcumsuların Filistin davasına destek olmaktan nasıl vazgeçip İsrail savunuculuğuna nasıl sıvandığını nasıl unutmadıysak, bu yaptıklarını da unutmayacağız.
Bizi aptal zannediyorlar.
Savaş hakkında, Filistin hakkında, İsrail hakkında, İran hakkında, Hamas hakkında, FKÖ hakkında bir tek kendileri bir şeyler biliyor, biz asla herhangi bir şey bilmiyoruz zannediyorlar.
BBC’nin, CNN’nin, bilmem hangi zıkkımın Siyonist çete tarafından hazırlanılan haberlerini, iyi İngilizceleri ile berbat Türkçelerine tercüme etmeyi gazetecilik zanneden bu topluluk, “analiz kasma”yı, analiz kasarken de emperyalist efendilerine yaltaklanmayı yaşamaya devam etmenin tek yolu sayıyorlar.
Biz tarihin doğru tarafında durmayı her türlü analizden de, bu topluluğun emperyalist efendilerinden de üstün tuttuğumuz için aptal zannediyorlar bizi.
Bir Siyonist’in ölmesini ve bir Filistinlinin yaşamasını her türlü analizden aziz sayıyoruz. Tarafız biz. Allah’a şükürler olsun ki sizin olduğunuz tarafta da değiliz. Siz bilmezsiniz, size anlatmak da istemeyiz.
“Hayat önünde ya da sonunda, er ya da geç, iyilerin kazanacağı bir oyundur” dediğimiz için aptal zannediyorlar bizi. “Kötülerin asla kazanamayacağına” iman ettiğimiz için aptal zannediyorlar bizi.
Oysa asıl aptallık, “hayat”ı bir şey zannetmektir. Asıl olan hayat değildir bizim için. Bu oyunu nasıl ve hangi şartlarla, hangi değerlerle oynadığımız dışında hiçbir kaygımız yoktur bizim.
Filistin o yüzden özgür kalacak ve Siyonizm bu yüzden yok olup gidecek.
Siz bilmezsiniz, size anlatmayı da hem vallahi hem billahi zerre kadar istemiyoruz. Kendi alçaklığınızda boğulup gidecek olmanız bizi hiç ama hiç alakadar etmiyor çünkü. Cehennemin dibine kadar yolunuz var. Orada, savunup durduğunuz Siyonistlerle birlikte “neyi kaybettiğinizi hatırlamaya çalışarak” helak olup gideceksiniz. Olacak olan budur.
Vallahi de billahi de hem unutmadık, hem de ertelemeyeceğiz artık. Nihai mücadelemizin kiminle olduğuna dair zihnimizde hiçbir soru işareti bırakmadınız.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/ismail-kilicarslan/unutmadik-ertelemedik-bile-4567474