İSMAİL KILIÇARSLAN - İYİLİK IRMAĞINI BEKLEYEN TEHLİKELER 13 EYL 2022

İSMAİL KILIÇARSLAN - İYİLİK IRMAĞINI BEKLEYEN TEHLİKELER 13 EYL 2022

İSMAİL KILIÇARSLAN - İYİLİK IRMAĞINI BEKLEYEN TEHLİKELER 13 EYL 2022


Son zamanlarda en çok korktuğum şeylerden birinin “ya bu herifler yüzünden iyilik duygusunun başına bir iş gelirse” korkusu olduğu doğrudur.

Biliyorum. Türkiye öyle güzel bir ülke ve Türk insanı öyle güzel bir insan ki iyilik duygusu dağ gibi, taş gibi duruyor yerinde ve durur da. O yüzden “iyilik duygusunun başına bir iş gelirse” derken kastettiğim şey şu: İyiliğin ulaşacağı bir tek insan eksik kalsa, bir tek insanın işi görülmemiş olsa sorumluluğu omzumuzdadır.

Bu, burada bir dursun.

Geçenlerde, Burak Bayırlı isimli, her kılığa giren bir “internet sahtekârı”nı ifşa eden Erhan İdiz kardeşimin anlattıklarını okudunuz mu bilmem. Hristiyanlıktan Müslümanlığa döndüğü hikâyesini anlatan bu şahıs, binlerce kişiden “yardım” adı altında paralar toplamış. Orda kurduğu tezgâh işlemez olunca kâh doktor kılığına girmiş, kâh Afrika’ya su kuyusu açan yardım gönüllüsü kılığına girmiş, kâh Atatürkçü kisvesine bürünmüş, hatta bir seferinde Müslümanken Hristiyan olma hikâyesi yazıp tersine bile işletmiş sistemi.

Bu bağlamda Erhan’la uzun uzun sohbet ettik ve “insanın en sevdiği yerden kolayca dolandırılabileceği” tespitinde ittifak ettik. O konuşmaya birazdan dönerim ama önce dün sosyal medyadan muttali olduğum bir başka meseleye uyandırmak isterim sizi.

Adı Miraç Orbay. Kendisine “hoca” diyor. Tik toka atmış mitili. Açtığı tezgâhın adına pekala “yardım pornografisi tezgahı” diyebiliriz. Güya yetim, fakir, yardıma muhtaç insanlara ulaşıyor, o insanların da olduğu videolar çekiyor ve nakit para, et, bilmem ne yardımı yapıyor. İnsanların onurlarını falan hiçe sayarak önlerine et atan, ellerine para sayan, bu arada insanların yüzlerini ifşa eden biri.

Görseniz, böyle karikatürün karikatürü bir tipleme. Cüppe, sakal, tespih, asa falan filan tam. “Bilmem hangi jet firmasının sahibi beni özlemiş, gönderdi bir jet sağ olsun, onu ziyarete geldik” falan dediği “jet içi” bir videosundan muttali oldum herife. Tabii milletimiz de sağ olsun, “bu herif kimdir, nedir, necidir, temsiliyeti var mıdır, yaptığı işin resmi tarafı nedir, dernek midir, vakıf mıdır?” gibi sorular sormak yerine dindarlara kin kusmak için kullanmış videoyu. Varsın kullansınlar… Karakterlerinin, düşmanlıklarının gereğini yapıyorlar. Asıl bu karikatür herifi “din gayreti ile” savunmaya kalkanlar da olmuş, benim için en çok ona yandı.

Erhan’la şunu konuştuk: İyilik duygusu ortadan kalkmayacağına ve bir ırmak gibi akmaya devam edeceğine göre insanların iyilik duygusunu sömürüp “dolandırıcılık tezgâhı” açan kişi ve kurumlara karşı ne yapmak lazım gelir?

Üç teklifim var benim bu hususta. Birincisi “toplumsal iyilik eğitimi” diyebileceğimiz bir kampanyaya girişmek. Yardım ettiğimiz kişi ve kurumların “denetlenebilir olmasına dikkat etmek” meselesini öğretebilsek insanlara, yeter. Ne demek bu? Örneğin Kızılay’a yahut İHH’ya, Yetim Vakfı’na, ANDA’ya, Beşir Derneği’ne vd. bir yardım ulaştırdığınızda yardımınızın nereye gittiğini, kime ulaştığını, nasıl harcandığını hem online olarak hem de reelde rahatlıkla denetleyebiliyorsunuz. Çünkü bu kurumlar “yardım denetimi” meselesini önemseyen ve hayata geçiren kurumlar. Örnek olsun diye söylüyorum: Hangi yetime sponsor olduğunuzu biliyor, gerektiğinde o yetimi bulup verdiğiniz paranın ona ulaşıp ulaşmadığını rahatlıkla denetleyebiliyorsunuz. İnsanlar yardımlarını bu denetimi hem devlete hem de bağışçısına açan kurumlara yapsa “iyilik duygumuzu sömürmek isteyen” hiç kimse bir şey yapmaya fırsat bulamaz.

“Başka bir kurumun faaliyet fotoğraflarını kopyalayıp, photoshop marifetiyle değiştirip dolandırıcılık yapmaya kalkan dernekler var” diyeyim de bu denetlenebilirliğin ne kadar önemli olduğunu anlatmış olayım.

İkincisi, son derece yetersiz olduğunu bu işleri yapan hemen herkesin kabul ettiği “dernekler yasası”nı her türlü dolandırıcılığın önüne geçmek üzere güçlendirip değiştirmek. Böylece kumarhane olarak kullanılan hemşeri derneklerinin de, insanların iyilik duygularını suiistimal edip onları dolandıran yapıların da işi olağanüstü zorlaşır. Sivil toplumu güçlendirmenin yolu dernek, vakıf vd. açmayı kolaylaştırmak değil çerçeveyi doğru çizmektir.

Üçüncüsü ise bir çağrı: İşini iyi, denetlenebilir, düzgün yapan her bir kurumun bu hususlarda ön alması, toplumu bilinçlendirmesi de en az vesile oldukları yardımlar kadar önemli bir husustur. “Yardımlarınızı şu şartları haiz olmayan kurumlardan uzak tutun” demek başkalarının işine karışmak demek değildir. Tam tersine, iyilik duygumuzun zede almamasının ve iyilik ırmağının akmaya devam etmesinin garantisidir.

At izi it izine karışmasın istiyorsak kolları sıvamanın tam vaktidir.