Şair, istenmeyen adamdır. Bunun birkaç nedeni var. En önemlisi “sırrı faş etme” kabiliyetine sahip olması. Rivayet odur ki günahkâr, “bu adam evliyadır” dedikleri zatın yüzüne baktığında o zatın bütün günahlarını bildiğini, kalp gözüyle gördüğünü düşünüp utanırmış. “Sırrı faş eden şair” için de bu böyledir. Günahkâr, şairin dizelerine bakıp yakalanır. Bu bir kendine yakalanış biçimidir elbette.
Ne ki artık hiçbirimiz, neredeyse hiçbirimiz “kendimize yakalanmayı” tercih etmiyoruz. Türk şiirinde “pastoral-lirik zırvaların şiir zannedilmesi” meselesi tam da bununla ilgili… Zira pastoral-lirik zırvalar, okura “hissettirir” sadece, ona bir teklifte bulunmaz.
Bilinen şeydir: Şiir hissettirmez, teklif getirir. “Hisli bir şairdir” cümlesi bu yanıyla “iyi bir şair değildir” demenin nazik bir formudur.
Bugün bu zırvaları “şiir” diye dolaşıma sokan şairlerimizin hiçbiri “Ümit Yaşar Oğuzcan mı olmak istiyorsun?” sorusuna “evet” cevabı vermez. Vermez, zira son derece sofistike bir hale geldi bu şiiri savunma biçimi. Neredeyse insanı ve insani olan her şeyi kaleme alıyorlarmış gibi. Oysa insanın temel acılarına dönüp bakma becerisi olmayan, kabuk bağlamış yaraları tedavi etmeye çalışarak doktor olunabileceğini zanneden ve basmakalıp olmakla duyarlı olmayı fena halde birbirine karıştırarak klişeleşen bir şair tipi üretiyor bu zırvalar, başkası değil.
Şair, istenmeyen adamdır. Duymak istemediğimizi söyler çünkü. Mesela “ben, bir başkasıdır” der. “Bir gençlik ölümü saklı kaldı bende” der. “Mavi gök orada mı?” diye sorar. Bu yanıyla “konforuna konfor katmanın” değil, “rahatsızlığını artırmanın” peşine düşer. “13 yaşındaydım, Dostoyevski okudum. O gün bugün huzurum yoktur” diyen Cemal Süreya’dan ödünç alarak söyleyecek olursam, “14 yaşındaydım, İsmet Özel okudum. O gün bugün huzurum yoktur.”
Şair, istenmeyen adamdır. Pound faizli iktisat düzenine kafa atar; Günçe, bürokratik oligarişinin Türkiye’si ile dalgasını geçer; Özel, hepimize Keynes’den nefret etmemiz gerektiğini öğretir; Baraka, “biri havaya uçurmuş Amerika’yı’ diyerek hesap kapatır. Dolayısıyla istenmezler. Bir teklifle gelmek çünkü sizi duyduğunuz anda sorumluluk sahibi yapar.
Şaire, hele genç şaire takım elbise giydirip ön ilikleten pastoral-lirik zırva kamusu, şairin topluma da, şiire de, kendisine de pek bir borcu olmadığını pompalıyor. “Parlak sıfat tamlamaları, küçük söz oyunları bulmayı” iyi şair olmakla eşitliyor. “Güzellikle iştigal etmek” denilen olağanüstü yanıltıcı bir alana çekiyor genç şairi. Oysa şiir orada değil, hiçbir zaman olmadı.
Şair, istenmeyen adamdır. Fiyaka bozar çünkü. Hizaya girmeyi reddeder. Bugün şaire hizaya girmeyi, her türden iktidar biçimine angaje olmayı öğütleyenler, şiire düşmandır. Bir gram fazlası değil.
Şair güzelle değil, gerçekle ilgilenir. Güzeli eğip bükerek şair olunamaz. Lakin gerçeğin bayrağını göndere çekme cesareti olan adamın şiir yazma ihtimali hep vardır, olacaktır.
“Bir adam ha mızrağın ucunda can vermiş / ha olmuş sözlerimin hedefi / fark etmez / birazdan ağlayacak nasılsa anası ona” diyen Arap şairden yanayım. Çünkü şiirin “yok edici gücüne” inanıyorum.
Mahmut Derviş, “Filistin mutlaka bizim olacak zira bizim şiirimiz var, Siyonistlerin yok” derken tam bu “yok ediciliğe” işaret ediyordu. Bugün modern şiirin amacı “inşa” değil, “imha”dır. Daha doğrusu “inşa” ancak uzun sürecek ve başarıya ulaşacak bir imhanın ardından başlayabilir. Bugün “medeniyetimiz”, “kadim”, “maarif davamız”, “gençlere ulaşmak lazım” falan diye zırvalayanların tamamının sorunu aynıdır: Ya şiirden haberdar değildirler ya da şiiri “güzel” sanmaktadırlar.
Şair, istenmeyen adamdır. Kendisini de imha edebilecek bir saatli bomba olarak kurgular zira personasını. Çelişkilerle, yol kazalarıyla, yüzleşmelerle doludur şair. “Oturmuş”, “görmüş geçirmiş” bir sağcılıkla şiir aynı çuvala sığmaz.
Şair, istenmeyen adamdır. Persona non gratadır. Uyruğuna sahip çıkmayı hayat-memat meselesi haline getiren bir uyruksuzdur o. Mezar taşlarını sayarak kabilecilik yapmak yerine arkadaşının yerine ölmeye yatma cesareti gösteren adamdır. Ölmeye yatmak lazım: İmha nihayete erene kadar…