İsmail KILIÇARSLAN - Eski libas gibi âşığın gönlü - 7 Mart 2021

İsmail KILIÇARSLAN - Eski libas gibi âşığın gönlü - 7 Mart 2021

İsmail KILIÇARSLAN - Eski libas gibi âşığın gönlü - 7 Mart 2021


‘Çok güzelsin…’

Bir arama motoru bulsaydım her şey farklı olabilirdi. Ne ki henüz icat edilmemişti. Şartlar fena halde aleyhimdeydi. Her şey bu aşkın filizlenmesine karşı bir devir daimle ilerliyordu.

Şöyle: Elimde 50NC midibüsün gaz çubuğuna bağlı bir ip var. Peder bey ‘Çek’ deyince çekiyor, ‘Bırak’ deyince bırakıyorum. ‘Ara gaz’ komutu bile veriyor. O zaman kısa kısa iki üç kez çekip bırakıyorum ipi.

Boynumdaki ipinse kimse farkında değil.

Adı Maria. Çok güzel lan! Öyle böyle değil oğlum. Deli manyak güzel… Televizyonda çıkan kovboy filmlerindeki kızlar kadar güzel lan!

‘Ara gaz’ diyor peder bey. ‘Önüne bak oğlum. 10 kilometre kaldı otele. Sonra sanayiye gider hallederiz’ diyor.

Gitmem ben sanayiye falan. Maria nereye giderse oraya giderim. Net. O ipimi nereye çekerse oraya. İtirazsız. Kesin bir itaatle. Hani bıçağı taşta bileyip beni kıbleye doğru yatırsa gıkımı çıkarmam. Adım İsmail lan benim.

Gerçi içinde taş geçen başka bir hikâye öğrendim sonradan. Kahramanın adı Maria idi. Maria Magdelana. İsa Efendimiz ‘İlk taşı günahsız olanınız atsın’ demişti de kurtarmıştı kadıncağızı.

İlk taşı bana sen atabilirsin Maria. Senin günah işlemiş olmana imkân ihtimal yok çünkü.

Gitmedim sanayiye. Otelde kaldım. Maria’da kaldım. İnerken bana ‘Gradzi pikolo’ deyişinde kaldım. Gradzi Pikolo’yum ben bundan sonra. Babamla konuşup adımı değiştireceğim.

Resepsiyondaki abiye yanaşıyor, soruyorum: ‘Selamün aleyküm abi. Çok güzelsin ne demek? Yani İtalyanca.’ ‘Ne yapacan abisinin’ deyip gevrek gevrek gülüyor. ‘Allah’ının aşkına bi söyle abi biliyorsan. Hayatım buna bağlı’ diyorum ama resepsiyondaki Göremeli ‘abisinin’ bunu duymuyor. ‘İtalyanca bilmem. Ama İngilizce istersen yu ar bitiful diyecen’ diyor. ‘Allah razı olsun abi’ diyorum. ‘Hatta’ diyor, ‘Sen şey de: Yu ar veri bitiful. Veri çok demek…’

Bundan sonrası cesaret işi... ‘Cesaret kalbim, biraz daha cesaret’ dizesini de bilmiyorum henüz. ‘Ve sonra kalbim olaysız bir şekilde dağıldı’ dizesinin yazılmasına bile yıllar var. Dizenin sahibiyle arkadaş da olacağım hatta. Hatta o dizenin sahibi, içinde ‘Magdelana’ geçen bir şiir de yazacak biz Polonya’nın dağlarında Yeniçerileri yâd ederken. Fakat şu an şartlar aleyhime. Ama siz zaten bunu biliyorsunuz.

Kahvaltıda tabağıma peynir alırken göz göze geldik ve bana gülümsedi. Burada bir kez daha hatırlayalım: ‘Ve sonra kalbim olaysız bir şekilde dağıldı.’

‘Yu ar veri bitiful’ dedim. Hatta ‘veri veri’ lan!

Tekrar gülümsedi oğlum. ‘Gradzi bimbo’ dedi. Eliyle saçımı okşadı. Ben bu saçı bi daha asla yıkamam. Net.

Sonraki üç gün… Bunu size imkânı yok anlatamam. Yan yana oturduk bizim 50NC’nin koltuğunda. Peri bacalarını birlikte dolaştık. O, peri bacalarını seyretti, ben onu.

Ankara havalimanına geldiğimizde peder beye niyetimi kesin olarak belli ettim: ‘Baba. Bana Maria’yı al. O gitmesin. Burada kalsın.’

Babam halden anlayan adam tabii, yol görmüş yordam görmüş. ‘Bi konuşurum ben onunla. Kısmetse olur’ dedi.

Acı haber tez geldi. Maria nişanlıymış lan! Hatta gelecek yıl evleniyormuş o çirkin herifle.

Vedalaşmadım Maria ile. O yanaştı ama ben arabaya kaçtım. Ayrıca ağlamıyorum. Çubuk’un tozu toprağı bol olur. Benim de gözüm hassas. Ondan.

Babam gayet ciddi şekilde fikrini beyan etti: ‘10 yaşındasın oğlum. Kız da 25, 26 rahat var. Aranızdaki yaş farkı ilerde çok sorun olurdu. Hayırlısı buymuş.’ Sonra o üç katlı tuhaf teybin sesini yükseltti iyice. Ben rahatça ağlayayım diye sanırım.

Feyzullah Çınar söylüyordu: ‘Eski libas gibi âşığın gönlü / söküldükten sonra dikilmez imiş / güzel sever isen gerdanı benli / her güzelin kahrı çekilmez imiş’

Kaynak / Yeni Şafak Gazetesi